Yarın 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü. 8 Mart’ta Aile Meclisleri adlı bir oluşumun Cuma namazında ‘toplumsal cinsiyet eşitliği terörü’ne karşı dua okuyacağını öğrendik. Bundan kısa bir süre önce de YÖK’ün toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı yayınladığı tutum belgesini geri çektiğini okuduk. Akit ‘gazete’sinin Milli Eğitim Bakanlığı’nın Birleşmiş Milletler ile ortak yürüttüğü Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi’ni sapkın proje olarak nitelendirdiğini ve sonrasında da MEB’in bu projeyi kaldırdığını biliyoruz. Kadınların en uzun mücadele başlığı ve en temel insan hakkı olan eşitlik talebinin terörizm ya da sapkınlık olarak nitelendirdiği günlerde 8 Mart’a gidiyoruz.
2011’de Tayyip Erdoğan’ın “kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” çıkışı, birçok açıdan bir kırılma yarattı. Bu söz kadın düşmanı politikaların gündeme gelişinin bir simgesi de oldu. 2012’de kürtajın yasaklanmaya çalışılması ile kadınlar sokakta hatırı sayılır bir tepki verdi. Daha sonrasında AKP iktidarının kadın örgütleriyle kurduğu ilişkinin biçimi değişti. İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanması ile yaşanan bahar havası giderek kışa döndü. Kadından sorumlu bakanlığın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na dönüştürülmesi ve en sonunda onun da kaldırılması AKP’nin kadın politikalarının vardığı yeri göstermek bakımından önemlidir. 2012-2016 yılları arası AKP iktidarı ile kadınların dişe diş mücadelesi ile geçti. İstismar yasa tasarısının meclisten geçmemesi ile kadınlar tüm kadın düşmanı politikalara ve söylemlere rağmen önemli bir kazanım elde etti. Darbe girişimi sonrası OHAL süreci ile başlayan yasaklar, saldırıların ardından Müftülük Yasası ile AKP kadınlara karşı yeni bir hamle yaptı ve saldırıları şiddetlendirdi. Kadın düşmanı söylemler, istismar yasa tasarısının yeniden gündeme gelmesi, 6284 sayılı yasanın ‘yuva yıkan yasa’ olarak yansıtılması,nafaka mağdurlarının ortaya çıkması kadınların en temel haklarının dahi ortadan kaldırmayıamaçladıklarını gösteriyor.
2019 yılının 8 Mart’ına doğru giderken tablo iyice kararıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğini terör olarak nitelendiren gruplar ve bunu politikalarıyla, uygulamalarıyla üreten ve destekleyen bir iktidar var. Kadınların en temel talebi ve insan hakkı olan eşitlik talebinden bahsediyoruz. Bugün eşitlik talep eden kadınlar yıkıcı ve terörist olarak nitelendiriliyor. Eşitlik ve yurttaşlık haklarını talep etmek sapkınlıkla eş tutularak propaganda ediliyor. Bu tablo bize kadın – erkek eşitliğinin mümkün olmadığını, erkek üstünlüğünün kabul edilmesi gerektiğini propaganda eden faşist rejimleri hatırlatıyor ve böylesi bir nesnellik bize farklı mücadele pratiklerini yaratmamız gerektiğini gösteriyor. Kadınlar örgütlenmeli ve bu karanlık tabloyu değiştirmek için bir direniş hattı kurmayı önüne koymalıdır.
2019 Türkiye’sine baktığımız zaman kadın ve erkeğin eşit olamayacağını, kadının esas varlığının anne olmak ve esas amacının yeni nesiller yetiştirmek olduğunu söyleyen, aileyi yücelten, dini ve ahlaki birtakım değerleri evrensel insan hakları üzerine koyan bir iktidar var ve bu iktidarın arkasında da bir kitle desteği var. YÖK başkanı toplumsal cinsiye eşitliğini mütenasip bulmadığını ve yerine aile değerlerinin konması gerektiğini söyleyebilmektedir. Bu politikaların toplumsal düzeyde karşılığı kadınlar için daha fazla şiddet daha fazla kadın cinayeti, kadın işsizliğinin artması, erken yaşta evlilik, eğitimden ve üretim süreçlerinden dışlanmak anlamına geliyor. Çalışma hayatındaki kadınlar için ise daha düşük ücret, güvencesiz ve esnek, uzun ve kuralsız çalışma, iş yerinde şiddet ve cinsel tacizolarak tezahür ediyor.
Bu tabloya baktığımızda 8 Mart 2019’da kadınları bir araya getiren başlıkları eşitsizlik, şiddet, taciz, istismar, gericilik, , işsizlik yoksulluk, kadın düşmanı yasalar ve kadın düşmanı politikalarolarak sayabiliriz ve kadınları bir araya getiren şeylerin listesi daha da uzatılabilir. Bu kalabalık liste karşısında kadınların direnişi örgütlemekten başka çaresi yoktur. Bu sorunların artık kadınları yok eden ve kadınları toplumsal yaşamdan silecek bir duruma getiren başlıca sorumlu AKP iktidarıdır ve onu iktidarını sağlamlaştıran sermaye sınıfıdır. Gelinen aşamada kadınları silmeye çalışan bir faşist güruhla karşı karşıyayız. Bugün kadınların eşitlik mücadelesi aynı zamanda AKP’den ve sermaye düzeninden kurtuluşun mücadelesidir. Kadınlar her şeye rağmen direnmeye devam etmekte ve direnen kadınlardan güç almaktadır. Bu bakış açısıyla 8 Mart 2019’u ileriye sıçrama ve yeni bir örgütlülüğün başlangıcı olarak ele alacak, direniş örneklerimizin gücümüzü artıracağını biliyoruz.
Direnerek Güçleniyoruz!
Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!