Yokuş
Dünyanın yok olduğunu duyumsayan her ruhun onu kurtarmak için her şeye göğüs gerip elinden ne geliyorsa yapmak boynunun borcudur. Artık bundan sorumludur. Bilmeseydi hiçbir yükümlülüğü ya da sorumluluğu olmazdı.
Ufuk Akkuş
Mezar taşında kendi eseri olan “Çileci” den alıntı olan “Hiçbir şey ummuyorum, hiçbir şeyden korkmuyorum. Özgürüm.” yazan Yunanlı yazar Nicos Kazancakis gençliğinde ünlü felesefeci Bergson’un öğrencisi olmuş ve Nietzsche’nin görüşlerinden etkilenmiştir. Nihilist felsefenin yanı sıra Hristiyanlık, Budizm ve Marksizm gibi düşünce akımlarının da Kazancakis’in yaşamını ve yazın dünyasının oluşmasında büyük etkileri olmuştur. “Zorba”, “Günaha Son Çağrı” ve “Yeniden Çarmaıha Gerilen İsa” kitapları filme uyarlanan Kazancakis’in “Yokuş” adlı kitabı ölümünden sonra keşfedilmiş ve ölümünden çok sonra 2022’de yayımlanmıştır.
Kazancakis “Yokuş’ta” genç bir yazarın II. Dünya Savaşı’ndan sonra eşi ile birilikte memleketi olan Girit’e döndüğünde karşılaştığı mekansal ve toplumsal değişim karşısındaki izlenimleri, tepki ve eylemleri anlatılır. Roman, genç yazar Kosmas ve Kosmas’ın eşi Noemi etrafında gelişir, ancak başrollerin önemli bir yerinde mekan vardır. Kosmas, dönüşlerinde Girit’i şöyle tasvir eder: “ Girit dağlarıyla, zeytinlikleriyle ve bağlarıyla hepten bütünleşiyordu. Uzaktaki Megalo Kastro sabah ışığında aydınlanıyordu. Kekik kokusu giderek artıyordu. Işık artık dağın doruklarından eteklerine doğru iniyor, aşağılara ulaşıyor, dinginlikle dökülüp, ovayı bir sel gibi basıyordu. Ağaçlar ayırt edilmeye başlıyor, horozlar ötüyor, dünya uyanıyordu.” Girit, karanlıktaki Avrupa’yı aydınlatan ilk kayalık, Giritlilik de, sıcakkanlı, yaşamı seven ve ölümden korkmayan insanlar olarak lanse ediliyor romanda.
Sözcüklerin hayatımızdaki yeri ve işlevi ile ruh-beden ikilemi ve bu ikilemde ruhu önemine yapılan vurgu başat bir tema olarak karşımıza çıkıyor. Marx’ın “sözcükler maddi bir güce dönüştüğünde kitlelerin silahı olur” sözüne paralel olarak Kosmas sözlere vurgu yaparken, bir Hahamın öğrencisine aktardığı şu örneği verir: “ Bir sözcük söylerken bütün bedeninle sözcüğün içine girmen gerekir.” Öğrencisinin, “peki koca bir insan bir sözcüğün içine nasıl girsin? sorusunu “her kim ki kendini bir sözcükten üstün görür, o kişi konuşmaya değer değildir” diye yanıtlar Haham. Kosmas, sözcüğün yoğunlaştırılmış bir güç olduğunu duyumsadığını söyler. “Kim ki bir yazıyı anlamak ister, sert veya yumuşak olsun her sözcüğün kabuğunu soyup anlamı yalnız bırakmalıdır ki, yüreğinin içinde patlasın. Yaratıcının bütün sanatı alfabenin içine insani özü nakşetmektir. Okurun bütün sanatı ise bu büyülü tuzakları açıp tatlılar tatlısı ve alevli içerikleri özgür bırakmaktır. Sözcükleri iyi yönetebilen dünyayı kurtarabilir.” Dünyayı kurtarmak için de Kosmas, aydınların ve iyi insanların birliğinin, kardeşliğinin gerekliliğini öne sürer. Dünyanın bütün aydınlarına seslenerek politik tutkuların üstünde uluslararası tinsel birlik kurmayı öngörür.
Emellerini gerçekleştirmek için İngiltere yolculuğuna çıkan Kosmas, orada İrlanda’lı sosyalist bir kadınla tanışır. Onunla birlikte değişik kentlerde yaptığı geziler dünya görüşünün şekillenmesinde önemli bir rol oynar. Kosmas, geride böyle bir dünyaya çocuk getirmek konusunda tereddütler yaşayan hamile eşini bırakmıştır. Kosmas’ın İngiltere’deyken, eşiyle edebi nitelikli mektuplaşmaları, İrlandalı kadınla ilişkileri ve trajik sona ilişkin tutumu ve içine düştüğü durumla insana dair ilginç yaklaşımlar sunuyor. Gerek kişisel ilişkilerde gerekse de özgürlükle eş anlamlı tanımlanan ölümsüzlük şiarına ve umuda vurgu yaparak nihayete erer roman. Nikos Kazancakis’in son romanı olan “Yokuş” kitabı, aydın olmanın sorumluluğu, sözcüklerin ve eylemin rolü, yurttaşlık bilinci, savaşın zalimliği, ölümsüzlük, sevginin gücü, bireysel ve toplumsal ilişkiler konusunda düşünce dünyamıza renk ve lezzet katıyor.
KÜNYE: Nikos Kazancakis, Yokuş, Yunanca aslından çeviren: Harun Ömer Tarhan, Can Sanat Yayınları, 2. Basım, Ocak 2023, 237 sayfa