Vitrin: Yeni çıkanlar

Vitrin: Yeni çıkanlar

Sevgili İleri Kitap okurları haftanın yeni çıkan kitaplarını sizler için seçtik. Keyifli okumalar dileriz...

DENDİL - GULAM HÜSEYİN SAEDİ

Top ve Bayel Ağıtçıları’yla okurun gönlünü fetheden Gulam Hüseyin Sâedi’den sıra dışı olayları, samimi ve sarsıcı bir üslupla anlatan, zihinlerde iz bırakacak bir eser.

Dendil’de birbirinden etkileyici dört hikâye yer alıyor: Dino Buzzati’nin Tatar Çölü’yle adeta akrabalık taşıyan “Şifa Mahalli”, riyakâr aile ilişkilerine neşter atan “Yangın”, traji komik bir durumu kara mizah üslubuyla işleyen “Keykavus, Kel ve Ben” ve kitaba adını veren ilk hikâye; Sâedi’nin İran edebiyatında temsilcisi olduğu büyülü gerçekçiliğin örneklerinden “Dendil”.

“Tamara kuaföre gitmiş, kirpiklerini yeşil yaptırmıştı. Dalgalı saçlarının ortasına büyük bir gül tutturulmuştu. Ayağında bağcıklı ve topuklu ayakkabıları, üstünde askılı kırmızı bir bluz vardı; telaşlıydı. Manasızca odada yürüyor, durmadan gramofondaki plağı değiştiriyordu. Gidip gelip aynanın önünde duruyor, kendine bakıyor, dudaklarının ve gözlerinin kenarını mendille temizliyordu.”

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Dendil, Yazar; Gulam Hüseyin Saedi, Çevirmenler; Makbule Aras Eivazi&Farhad Eivazi, Yapı Kredi Yayınları, 2019, 80 Sayfa

KOZADAKİ UĞULTU - HALİL TEKEŞ

İyinin ve kötünün, şiddetin, yok sayılmanın, korkunun, öteki olmanın ama yine de inatla tebessüm etmeyi bırakmamanın romanı Kozadaki Uğultu.

Halil Tekeş, yarattığı karakterleri sokaklardan, cami avlularından, bakkal tezgâhlarından, kahvehanelerden, plazalardan seçiyor. Yan komşumuzun, iş arkadaşımızın, her gün yanımızdan geçip gidenlerin hikâyesini anlatıyor bize.

Kozadaki Uğultu annesinden sürekli şiddet gören, sevgisini göstermeyi beceremeyen babasının desteğini bir türlü hissedemeyen, cami imamını ve mahallenin umumi tuvaletçisini en yakın dostları belleyen, komşu kızına uzaktan uzağa âşık olan ve talihinin değişmeyeceğine inandığı bir anda kendisinin bile aklına gelmeyecek bir işe girişip kozasından kurtulmaya çalışan bir adamın, Kalender’in hüzünlü olduğu kadar gülünç öyküsü.

“Umut etmekten ya da güzel olana dair hayal kurmaktan hep çok uzak oldum. Çocukluğum öyle sancılarla geçti ki, nasıl büyüdüğüm sorulsa, kum zemin üzerinde bilinçsiz bir yükselme diye tarif edebilirim. Yani ufak ya da büyük hiç fark etmez, her türlü sarsıntı yerle bir olmam için yeterlidir. Sanırım her şey, annemin, ben henüz yedi yaşındayken daha sonra da şaşmaz bir zemberekli saat gibi düzenli aralıklarla geçireceği sinir krizlerinden ilkini tecrübe ettiğimde başladı. Öfkeyle çarpılmış suratıyla, yüzüme nefes nefese tokatlar indirdiği günden beri çok korktum hayattan. Zira hayat denen şey annem kadar öfkeliyse, içinden sağ çıkmam olanaksız diye düşündüm hep. Bu korku, günler geçtikçe oyunlarıma, ödevlerime, arkadaşlıklarıma, hatta yaşayamadığım aşklarıma bile bulaştı. Doğum lekesi gibiydi bendeki korku, yüzüme bakan herkes ilk bakışta onu fark ediyordu.”

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Kozadaki Uğultu, Halil Tekeş, İthaki Yayınları, 2019, 264 Sayfa

TANRIÇA MİTLERİ - DAVİD LEEMİNG

Dünyadaki her şeye hükmeden, her şeyi veren ve her şeyi alan ki onlardı. Modern zaman dinlerinde, psikolojide ve bilimde isimleri anıldı, efsaneleri anlatıldı.

Kadim zamanların bereketli, doğurgan Toprak Analarından modern zaman cadılarına; ölümün kırbaçlarını sevgi sancıları olarak yorumlayan Vika’dan, Tanrı’nın kayrasına eren Meryem’e kadar sevilen, korkulan, merhamet dilenen, avunulan, tapılan, bazen yıldız gibi parlayan ama bazen insanlığın üzerine karanlıklar salan

Tanrıçaların öyküsüdür bu kitap...

David Leeming ve Jake Page’in en önemli efsaneleri en anlaşılır ve incelikli bir dille anlattıkları Tanrıça Mitleri, tarihöncesinden günümüze dek anılan Tanrıçalardan bir geçit resmi sunuyor okura.

Karanlık ve aydınlık. Buz ve ateş. Somluk ve ruh. Zamanın dönüşü. Bağrı geniş toprak ve onu saran gökler. Yaşamın ivediliği, devinim, açılıp büyüme, varlığın ezgisi; rüzgârın görünmez soluğu, acı, ölüm sessizliği. Hepsi, onun şişmiş ıslak derinliklerinden, kendi taşıdığı güneş ışığına çıkıp görülür, yeni baştan görülmek için ona geri döner; her görünüş, onun kendi zevki için şekil verdiği kendi varlığından ne azı ne de fazlasıdır.

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Tanrıça Mitleri, Yazarlar; David Leeming& Jake Page, Çevirmen; Şükrü Alpagut, Say Yayınları, 2019, 224 Sayfa

ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ARAYAN KAFES - GÖKNUR BİRİNCİOĞLU

Gökyüzü, “öykü” sözcüğünü kalbinde taşır. Gökyüzünde Buluşan Öyküler de gökyüzünü kalbinde taşıyan üç ayrı hikâyeden oluşuyor. Etrafında ukuleleler çalınan kuleler, yıldızlarla arkadaş olan sol anahtarları ve özgürlüğe kanat açan bir kafes, bu hikâyelerle göklerde buluşuyor.

Özgürlüğünü Arayan Kafes kuşları kendine hapsetmek istemeyen dev bir kafesin hikâyesini anlatıyor. Sonunda yolu, Libretto adını verdiği cennetkuşu çiçeği ile kesişen bu kafes ile siz de göklerde kanat açmaya hazır mısınız?

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Özgürlüğünü Arayan Kafes, Göknur Birincioğlu, Hep Kitap, 2019, 32 Sayfa

AÇIK YARANIN SESİ-BİR POLİTİK ANLATI OLARAK AHMET KAYA ŞARKILARI - İLKAY KARA

Ahmet Kaya’nınki 1957’de Malatya’da başlayıp 2000 yılında Paris’te sürgünde sonlanan, içinden göç, yoksulluk, devrimcilik, hapishane, albümler, konserler, şiirler, yasaklamalar, toplatma kararları, televizyon programlar, ödüller, hayranlar ve şöhret geçen bir hayat. İlkay Kara, bu hayatın şarkılara da sinen yansımalarına bakarak bir tür “direnişin” ve “kapanmayan yaraların sesi” olarak Ahmet Kaya şarkılarındaki politik tutumları ele alıyor, Türkiye’deki toplumsal muhalefetin zaman içinde ürettiği anlam dünyasını Ahmet Kaya şarkıları aracılığıyla açığa çıkarmaya çalışıyor. Ahmet Kaya’nın düne, şimdiye ve geleceğe dair bakış açılarının şarkı sözleri aracılığıyla izlendiği Açık Yaranın Sesi’nde Ahmet Kaya repertuvarındaki mücadele tecrübesini anımsatan şarkılar; yas şarkıları; “sızı”lı şarkılar; ihbara, ihanete ve korkuya dair şarkılar; tezgâhtarların, fabrika kızlarının, emekçilerin şarkıları; açlığın ve yoksulluğun şarkıları; aşk şarkıları; dağlara söylenen, Kürt sorununa dair şarkılar teorik bir zemine oturuyor. Hem Türkiye’deki toplumsal mücadelenin müzikle ilişkisine bakan hem biyografik olmasa daAhmet Kaya’nın hayatının arka planına mercek tutan, okurken mutlaka eşlik edilecek şarkılar bulunacak bir kitap.

''Bana bir çocuk diyor ki, ‘Ahmet Abi ben bugüne kadar Ferdi Özbeğen’i dinliyordum, devrimcilerin böyle şarkılar yaptığını bilmiyordum. İzin verir misin, devrimci olabilir miyim?’ diyor. Bir taraftan başka biri diyor: ‘Ahmet Abi senin için komünist diyorlar, çok üzülüyorum.''

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Açık Yaranın Sesi-Bir Politik Anlatı Olarak Ahmet Kaya Şarkıları, İlkay Kara, İletişim Yayıncılık, 2019, 191 Sayfa

MOR AMBER - CHİMAMANDA NGOZİ ADİCHİE

“Jaja’nın meydan okuması şimdi bana İfeoma Hala’nın denemek için diktiği mor amberleri hatırlatıyordu: Ender bulunan, mis kokan bir özgürlük. Darbeden sonra, Hükümet Meydanı’nda, ellerinde yeşil yapraklar sallayan kalabalıkların şarkısını söylediklerinden farklı bir özgürlük. Yaşanacak bir özgürlük.”

Kambili, ergenliğini Katolik bir sofuluğun hüküm sürdüğü, sömürgeciliğin şekillendirdiği zengin babaevinde kardeşi Jaja ile birlikte geçirirken, okutman halasının, bahçesinde mor amberlerin açtığı yoksul evinde özgürlüğü ve ilk aşkı yaşar. Askeri diktatörlük altında Nijerya’da geçen bir çocukluk, bedel ödenerek elde edilen bir gelecek demektir. Kurtuluşun kapısı, evin sessiz ve cefakâr annesi tarafından trajik bir biçimde açılacak, Kambili ve Jaja, babanın, Tanrı’nın ve diktatörün ülkesinde mor amberler kadar güzel olan özgürlüğü ve isyanı tadacaklardır.

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Mor Amber, Yazar; Chimamanda Ngozi Adichie, Çevirmen; Ali Cevat Akkoyunlu, Doğan Kitap, 2019, 288 Sayfa

DAHA FAZLA