Vitrin: Yeni çıkanlar

Vitrin: Yeni çıkanlar

Sevgili İleri Kitap okurları, bir kısmı henüz kitapevlerine dağıtımı yapılmamış dumanı üstünde; çıktığından haberiniz olması gereken birkaç kitap seçtik. Umarız içlerinden beğeninize uygun olanlar çıkar ve hemen sayfalarıyla buluşursunuz. Aydınlık günlere olan umudumuzun arttığı bol kitaplı bir hafta dileklerimizle.

HÂLÂ ŞAFAKTA GELİYORLAR ANGELA – GÜRAY ÖZ

 Usta yazar ve gazeteci Güray Öz, yıllara dayanan birikimiyle hayatı yorumluyor. İnsana dair sevgi ve inanç temelindeki yazılarını, sanat ve felsefeyle yoğuruyor. “Hâlâ Şafakta Geliyorlar Angela”, adından başlayarak, şiirsel bir dokuyla ilerliyor.

 “Buradaki denemeler, kitaplardan yola çıkarak bir şeyler söyleme, ülkenin içimi acıtan sorunlarına ille de bağlanan yazılar yazma hevesinden kaynaklandı. Ama zaten sorulara, sorunlara bağlanmayan bir cümle yazmak zordur bizim ülkemizde. Peki, kendinizi zorladınız, yazdınız ama iyi yazdınız mı? Anladığınızı hep iddia ettiğiniz 11. Tez; hani dünyayı anlama ve değiştirme meselesini insanlar için çözüveren tez yansıdı mı yazdıklarınıza. Yoksa suya sabuna dokunmadan öylece yazıverdiniz mi? Peki, o susuz yazıyı, o kuru cümleyi çocuklarınıza, arkadaşlarınıza, sizde hayal ettikleri kişiyi görmek isteyenlere nasıl anlatacaksınız? Ama işte bana sorarsanız, işin doğrusu nedir derseniz; yazı, insanlara, ötekilere, dünyaya, hayata borçlu olduğumuz için yazılır. Sonunda burada da kitaplarla sınırlı kalamadı çalışma, Derin izler bırakan 12 Eylül sonrasında sıkıntılı ülkelerde geçen sürgün yıllarında yazdıklarım, göçmenlerle, göçebelerle, onların başarılı, başarısız, bant ustası, tembel, çıkarcı, dertli, hüzünlü yaşamları ile ilgili denemeler de kendiliğinden kitaba giriverdi.” (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Hâlâ Şafakta Geliyorlar Angela, Güray Öz, Ayrıntı Yayınları, 2018, 336 sayfa.

ORTADOĞU HALKLARI VE KÜLTÜRLERİ – AMAL RASSAM, DANİEL G. BATES

Elinizdeki kitap Ortadoğu’ya ilişkin tematik ve sosyal-antropolojik bir çalışmadır. Eser, değişik kültürlerin ve uygarlıkların kavşak noktası olagelmiş Ortadoğu’ya ait tarihsel, etnografik ve sosyo-ekonomik verileri bir sosyal bilim çerçevesi içerisinde sentezlemekte ve bölgenin ayrıksı “yaşam biçimini” belli bir bağlama oturtmaktadır. Bu çalışmada sosyal bilim jargonuna başvurmaksızın ayrıntılı ve anlaşılır bir biçimde ele alınan konular şunlar: Din, kimlik, İslam kültürü; topluluk kimlikleri ve etnik gruplar; çobanlık ve göçebe toplum; tarım ve değişen köy; kentler ve kent yaşamı; kadınlar ve toplumsal düzen; iktidarın yereldeki örgütlenme biçimleri olarak liderlik, hamilik ve kabilecilik; Ortadoğu’nun bugün karşı karşıya kaldığı güçlükler…

Tarih boyunca sürekli olarak tartışmaların ve çatışmaların odağında olmuş Ortadoğu’ya değgin sorunları, sosyal kalıpları ve kültürel süreçleri kapsamlı bir biçimde öğrenmek isteyen okurlar için… (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Ortadoğu Halkları ve Kültürleri, Amal Rassam- Daniel G. Bates, Çeviren: Barış Gümüşbaş, Dipnot Yayınları, 2018, 392 sayfa.

UYANDIRILMIŞ TOPRAK I / II – MİHAİL ŞOLOHOV

Nobel ve Lenin ödüllü yazar Şolohov’un Uyandırılmış Toprak romanı, Sovyet edebiyatını temsil edebilecek nitelikte büyük bir yapıttır.

Durgun Don’da Ekim Devrimi ve iç savaş yıllarını betimleyen Şolohov, sanatsal duyarlılığıyla bu kez Sovyetler Birliği’ndeki tarımsal kolektifleştirme sürecine bakıyor. Bolşeviklerin iktidara gelişi, kırsaldaki sınıfsal yapıları yerinden oynatmış olsa da tam anlamıyla çözememiştir. Büyük toprak sahipleri (Kulaklar); sosyalizmin ve kolhozların kuruluşuna mülkiyet hırsıyla direnirken, orta halli köylünün bir kısmı da Kulakları takip etme eğilimindedir. Yoksul köylülerin ve Bolşeviklerin önünde, tarımsal üretimi artırmak için iki seçenek vardır: “Kulakları yavaş yavaş sindirmek ya da zararlı bitkiler gibi kökleriyle koparmak.”

Uyandırılmış Toprak’ta Şolohov, Don Kazaklarının yaşadığı köydeki sınıf mücadelesini hikâye etmekle kalmıyor, roman kişilerinin toprakla, doğayla olan ilişkilerini, emek dolayımıyla kurulan toplumsallığı da sevecen, yer yer mizahi bir dille aktarıyor. Hayat koşulları ne denli zor olsa da umudu, sevgiyi ve her şeye rağmen eşitlikçi bir toplum kurma azmini öne çıkarıyor. İki ciltten oluşan, yetmiş beş dilde milyonlarca okura ulaşan bu romanı Leyla Soykut’un akıcı Türkçesiyle sunuyoruz.

Kolhozda işler nasıl olacaktı acaba? Herkes onun gibi artık bir tek yolun kaldığını, bunun da kolhoza girmek olduğunu hissedecek miydi? Ne kadar hüzün verici olursa olsun, çocuklarla birlikte büyümüş, evin toprak odalarında onlarla birlikte oynamış hayvanları kolhoza teslim etmek ne kadar acı gelirse gelsin, bunu yapmanın bir zorunluluk olduğuna hepsinin aklı yatacak mıydı? İnsanın kendi malına duyduğu bu sevgiyi kökünden silmek, insanın yüreğine yerleşmesine olanak vermemek gerektiğini kabul edecekler miydi?” (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Uyandırılmış Toprak I/II, Mihail Şolohov, Çeviren: Leyla Soykut, Yordam Edebiyat, 2018, 912 sayfa.

YALNIZ BİR ADAM – TUNA SERİM

Yakın tarihimizin en çok tartışılan ismi Enver Paşa... Onu kısaca tanımlamak gerekirse: Namusluydu, korkusuzdu, büyük bir yurtseverdi ve âşıktı, hem de deli gibi. Uçurumun kenarına gelmiş ülkesi için yaptığı şeyler çok eleştirildi, tartışıldı. Belki çevresindekilerin dediklerini dinleseydi yüz bine yakın askerin ölmesi engellenebilirdi... Dinlemedi, çünkü kendinden başkasına inanmıyordu... Gönlünde tek aşk vardı, tek tutkusu, eşi Naciye Sultan... Ama ülke ve dünya öyle karanlık ve karmaşık bir durumdaydı ki bu aşkı doyasıya yaşayamadı, biraz mektuplarda, biraz gidip gelen mesajlarda...

Şu mektup ne güzel anlatıyor Enver Paşa’nın büyük aşkını:

Naciye...

Sen Allah mısın ki, bu kadar anında imdadıma geliyor, yine kulunu ihya ediyorsun! Lütûfnâmene cevap vermemek değil, bugünkü halimle yazacağım yazılar sizi müteessir edecek diye kasdi yazmamaya cebr-i nefs ettim. Fakat bununla da bütün gün azab içindeyim.

Sultanım, gönlüm o kadar dolgun, teessürüm o kadar ziyade ki, yanımda bir yabancı olmasa gözyaşlarımı tutamayacağım. Size darılmak mı hayır; fakat gecikmenin sebebini anlayana kadar kalbim daima mahzun ve mağmum kalacaktır. Kim bilir belki de yarın akşam sizi görünce her şeyi unuturum. Ruhum kulunu affettin mi?”  (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Yalnız Bir Adam, Tuna Serim, Destek Yayınları, 2018, 448 sayfa.

SHAKESPEARE KARDEŞLER I/ YAZ GECESİ RÜYASI – CARRİE ELKS

Cesca Shakespeare. Neredeyse çocuk denebilecek yaşta yazdığı oyunla ödül almış, ama başrol oyuncusu daha basın gösteriminde oyunu terk edince oyunu kaldırılmış, yıllardır yazar tıkanıklığı yüzünden bir kelime dahi yazmıyor… Londra’da kirasını bile çıkaramazken vaftiz babasından reddedemeyeceği bir teklif geliyor: Como Gölü’nde bir villada hem tatil yapıp hem para kazanıp hem de yazmaya odaklanacak.
Sam Carlton. Hollywood’un yakışıklı üyesi. O dünyaya adım attığı günden beri başarıdan başarıya koşuyor, her kadının hayallerini süslüyor. Haliyle skandalları da eksik olmuyor. Bu defaki pek kaldırabileceği türden değil ama. Biraz gözlerden uzak kalmalı, kimsenin ona ulaşamayacağı bir yerde kafasını dinlemeli. Bunu yapabileceği tek bir yer var: Ailesinin Como Gölü kenarındaki muhteşem villası.
Cesca ve Sam rüyalara yaraşacak bir villada karşılaşan iki yabancı  değil. Sam Carlton yıllar önce Cesca’nın oyununu terk edip onu yıllarca zor bir hayata mahkûm eden adamın ta kendisi. Cesca bu yüzleşmeye hazır mı? Birbirlerinden bu kadar nefret ediyorken aynı evde bir yaz geçirebilecekler mi?
Carrie Elks’ten Shakespeare oyunlarındaki romantizmi aratmayacak, başrolde aşkın olduğu bir roman: "Yaz Gecesi Rüyası". (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Shakespeare Kardeşler I/Yaz Gecesi Rüyası, Çeviren: Merve Özcan, Hep Kitap, 2018, 296 sayfa.

ŞEHİR HASTANELERİ/TÜRKİYE’DE SAĞLIKTA KAMU-ÖZEL ORTAKLIĞI - KOLEKTİF

“Kamu özel ortaklığı finansman yöntemiyle yurttaşların cebinden küresel sermayeye kaynak aktarılıyor. Bu sistemde, şehrin içinde yer alan kolay ulaşılabilir hastanelerin kapatılması hastalar açısından sağlık hizmetlerine erişim zorluğu getiriyor ve dolayısıyla halkın sağlık hakkının engellenmesine neden olabiliyor.”

- Prof. Dr. Raşit Tükel Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı - 

Konu: Doğrudan doğruya sağlığımız! Türkiye’nin sağlık sistemi, uzun süredir, birçok kamu hizmeti alanında olduğu gibi piyasalaştırma yönünde dönüşüyor. Bir kamu-özel ortaklığı modeli olarak devreye giren şehir hastaneleri, bu dönüşümün yeni ve kapsamlı bir aşamasıdır. Elinizdeki kitapta, şehir hastaneleri olgusu çok yönlü olarak değerlendiriliyor. Bu modelin ekonomipolitiği nasıl işliyor, iktisadi ve malî etkileri nedir? Hukuki çerçeve nedir, şehir hastaneleriyle ilgili açılan davalar nasıl bir seyir izliyor? İstihdam koşulları nedir, sağlık çalışanlarını neler bekliyor? Hastaları neler bekliyor; tıbbi gerekliliklerden çok “müşteri memnuniyetini” gözeten sistemin etkileri neler olacak?

Kitapta, Ankara, Mersin, Adana, Yozgat, örneklerinde, şehir hastaneleri projesinin ilk elde edilen somut deneyimleri de ele alınıyor. Türkiye’nin sağlık sistemiyle ilgili, ürkütücü bir sağlık taraması… Eriş Bilaloğlu, Sedat Çal, Uğur Emek, Özgür Erbaş, Bayazıt İlhan, Ali İhsan Ökten, Sabri, Öncü, Kayıhan Pala, Mustafa Sönmez, Çiğdem Toker, Raşit Tükel, Ful Uğurhan, Cavit Işık Yavuz ve Halis Yerlikaya’nın katkılarıyla. (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Şehir Hastaneleri/Türkiye’de Sağlıkta Kamu-Özel Ortaklığı, Kolektif, Derleyen: Kayıhan Pala, İletişim Yayınları, 2018, 328 sayfa.

 

DAHA FAZLA