Ve Bir Kez Daha Ayağa Kalktılar...

Ve Bir Kez Daha Ayağa Kalktılar...

Yayınlandığı ilk andan itibaren büyük ilgi gören “Yengeç Konserveleme Gemisi”, çeşitli baskılardan ve emperyal yayılmacılıktan ötürü 1930’lardan 1940’lara kadar diğer proletarya edebiyatı eserleriyle birlikte sansüre maruz kalmış, II. Dünya Savaşı sonrasında yönetmen Yamamuro So’nun 1953’teki aynı adlı film uyarlaması ile birlikte tekrar gün yüzüne çıkmıştır

Rojda Bakan

“Hey, cehenneme gidiyoz lan!” diyen sarhoş balıkçının cümlesindeki kadar net ve gerçek olan bir sömürü cehennemidir yengeç konserveleme gemisi. Ne gemi ne de fabrika sayılmasından ötürü “Fabrikalar Kanunu”nun ve “Deniz Ticareti Hukuku”nun kapsamı dışında kalıyor, bu yüzden bu gemi sermayedarlar için sömürü cenneti olurken, işçiler için sömürü cehennemidir. 1920’li yıllarda geçen roman; Hakodate Limanı’ndan Kamçatka (SSCB) sularına açılan Hakko-maru adlı yengeç konserveleme gemisinde madencilik, çiftçilik, balıkçılık, üniversite öğrenciliği gibi farklı kesimlerden gelen ve iş güvenliği, beslenme, sağlık, dinlenme, yıkanma gibi temel ihtiyaçlardan mahrum bırakılan mevsimlik işçilerin gemideki deneyimlerini anlatıyor.

Japon yazar Kobayaşi Takici’nin Ayrıntı Yayınları tarafından Devrim Çetin Güven’in Japonca’dan çevirisiyle basılan eserinin yayın hayatı en az yazarının hayatı kadar zormuş, diyebiliriz. Devrim Çetin Güven’in Japonya’nın dönemsel olarak değişen politik durumuna, eserin ve yazarının bundan nasıl etkilendiğine dair önemli ayrıntılar paylaştığı sunuş bölümü, bu yazı için önemli bir kaynak oluşturuyor. Takici, öğrencilik yıllarında dönemin ünlü yazarı Şima Naoya’dan ve proletarya edebiyatından etkilenerek yazdığı öykülerini çeşitli dergilere göndermiş, Mücadele Bayrağı dergisinde yayınlanan “15 Mart 1928” ve “Yengeç Konserveleme Gemisi” başlıklı eserleri büyük ilgi görmüştür. Böylelikle Japon proletarya edebiyatının en gözde yazarlarından biri olmuştur. Daha sonra “Gaip Toprak Ağası” başlıklı öyküsünün yayınlanmasıyla bankadaki görevine son verilmiş ve bunun üzerine Tokyo’da siyasi faaliyetlere katılmıştır. “Yeni Kadının Portresi (Yasuko)” ve “Bir Partilinin Hayatı” gibi metinleriyle Japon kültür dünyasında yeni bir rüzgâr yaratmıştır. Japonya Proletarya Yazarları Birliği Genel Sekreterliği’ni yürütürken Japonya’nın Mançurya’yı işgali üzerine bu emperyalist yayılmacılığa karşı çıkmış, o sıralar yasadışı olan Japonya Komünist Partisi’ne üye olmuştur. Bir yıl sonra tutuklanmış ve gördüğü ağır işkenceler sonucunda hayatını kaybetmiştir.

Yayınlandığı ilk andan itibaren büyük ilgi gören “Yengeç Konserveleme Gemisi” çeşitli baskılardan ve emperyal yayılmacılıktan ötürü 1930’lardan 1940’lara kadar diğer proletarya edebiyatı eserleriyle birlikte sansüre maruz kalmış, II. Dünya Savaşı sonrasında yönetmen Yamamuro So’nun 1953’teki aynı adlı film uyarlaması ile birlikte tekrar gün yüzüne çıkmıştır. Ne yazık ki 1970’lerin ortalarında başlayan toplumun apolitikleştirilmesi sürecinde “Yengeç Konserveleme Gemisi” yeniden unutulmaya yüz tutmuştur. 21. yüzyılın başında roman hakkında inceleme kitapları, manga uyarlamaları, Kobayaşi Takici belgeselleri, uluslararası sempozyumlar ve yönetmen Tanaka Hiroyuki’nin 2009’da aynı isimli bir sinema filmi çekmesiyle birlikte romanın yeniden gündeme gelmesi, Japonya ve dünyadaki iktisadi-siyasi gelişmelere bağlanmaktadır.

Romanın dilini inceleyince, işçi sınıfının konuşma dili ve resmi yazı dilinin harmanlandığını görüyoruz. İşçilerin şakalaşmaları, küfürleşmeleri, şarkıları ile işçi şefi Asakava’nın aşağılayıcı dili ve sık sık “hain, milli değerler” gibi kelimeler sarf etmesi iki sınıf arasındaki çizgiyi okurun gözünde belirginleştiriyor. Yazar birey yerine emekçilerin durumunu anlatmak istediği için lakap dışında kahraman ismi yoktur, kolektif kahramanlar tercih edilmiştir. İnsanlık dışı çalışma koşullarında işçilerin aralarında yaptıkları tartışmalar, sermayedarları -dolayısıyla patronlarını- sorgulamaya itiyor, patronlarıyla yaptıkları görüşmeler ve hak mücadeleleri, sermayenin şaşmayan bir özelliği olan bencilliği gözler önüne seriliyor. Fakat emekçi hayatının değersizleştirildiği, iş güvenliğinin olmadığı ve bu yüzden bir arkadaşlarını kaybettikleri ortamda daha fazla dayanabilecek gibi değillerdir. Kitabın bir bölümünde, balıkçılardan birinin küstahça konuşan gemi reisine bağırması, yaşanan tartışmada diğer balıkçıların canlanıp kendilerine gelmesine ve güçlerinin farkına varmalarına vesile olur:

“Şimdiye kadar ‘köle’ misali itaatten başka bir şey bilmeyen balıkçıları gafil avladı, sırtlarından sertçe itti. Sarsılan balıkçılar önce afalladı, basiretleri bağlandı. Bu itişin arkasındaki kuvvetin, aslında kendi kuvvetleri olduğunu o zamana kadar anlamamışlardı.

"Böyle bir şeyin üstesinden gelebilir miyiz ki BİZ?

Aa, e, oluyo işte! Tamam! Beceriyoz be!"

Bunu anladıklarında, artık, isyankâr ruh tuhaf bir cazibe arz etmeye başladı ve herkesin yüreklerine işler oldu. Şimdiye dek, aşırı bir zalimlikle sömürülmüşler, posaları çıkartılmıştı. Fakat bu durum şimdi beklenmedik bir şekilde lehlerine dönüyor, halihazırdaki meydan okumalarına elverişli bir zemin oluşturuyordu. Hal böyleyken, o şef bozuntusu da hiç bi bok değildi! Keyiflerine diyecek yoktu artık. Bu ruh halini yakalamalarıyla birlikte, adeta üzerlerine el feneri tutulmuş gibi, o zamana dek bir kurtçuk misali sürdürdükleri sefil hayatları, birdenbire capcanlı görünmeye başlamıştı gözlerine.”

Gücünün farkına varan işçilerin yeniden doğuşlarının ardından ücret, çalışma saatlerinin uzunluğu, şirketin aşırı kazancı ve grev gibi meselelerin yazılı olduğu broşürler ve bildiriler hazırlanır. Artık çetin bir mücadeleye giriliyordur; işçilerin inancı, haklılığı ve öfkesinin karşısına çıkmak hiç de kolay değildir. Emekçilerin gücünü fark edip bir amaç uğruna dayanışma ve birlik içinde birbirine danışıp birbirinden öğrenerek mücadeleyi deneyimlemesi kadar güzel az şey vardır. İsimsiz kahramanlarımızın gemide neler deneyimlediklerini romanın sonuyla ilgili ipucu vermekten kaçınarak anlatırken, ülkesinin gerçeklerine dayanarak üreten bir edebiyatçının dünya proletarya edebiyatına yaptığı bu özgün katkıyı okunmaya değer bulduğumuzu belirterek bitirelim.

KÜNYE: Yengeç Konserveleme Gemisi, Kobayaşi Takici, Çevirmen: Devrim Çetin Güven, Ayrıntı Yayınları, 2018, 154 Sayfa

DAHA FAZLA