TTB: Tıbbi 'şarlatanlar' halk sağlığıyla oynuyor

TTB: Tıbbi 'şarlatanlar' halk sağlığıyla oynuyor

TTB ve İTO, basında yer alan kimi hekim açıklamalarına dair basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, "hekim" sıfatını kullanarak kamuoyunu hurafelerle yönlendiren ve halk sağlığını tehdit eden açıklamalar eleştirildi.

Türk Tabipler Birliği (TTB) ve İstanbul Tabip Odası (İTO); basında yer alan, tıp etiğinden uzak ve bilimsel olmayan açıklamalara ilişkin basın toplantısı düzenledi.

TTB Cağoğlu binasında gerçekleşen açıklamada, bazı hekim açıklamalarının mesleği itibarsızlaştırdığı ve basın yoluyla 'hurafeler' yaydığı ifade edildi.

İTO Başkanı Dr. Pınar Saip, TTB 2. Başkanı Dr. Ali Çerkezoğlu, İTO Genel Sekreteri Dr. Osman Öztürk ve İTO Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Güray Kılıç'ın katıldığı toplantıda ilk sözü Çerkezoğlu aldı. Çerkezoğlu, "Toplumun iyi yaşama beklentilerini kullanarak hurafeler üreten anlayışlarla, dinbazlıkla, modern tıbbı ticari bir şekilde manipüle etmeye varan şarlatanlıklarla da karşı karşıya kalıyoruz. Bu alanın denetlenmesini toplum sağlığı açısından olmazsa olmaz bir durum olarak görüyoruz" dedi.

Yapılan açıklamanın tamamı şöyle:

'MODERN TIBBA SALDIRMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ VE TIBBİ ŞARLATANLARIN 10 ORTAK ÖZELLİĞİ'

Basın, yayın organlarında, sosyal medyada sık sık bazı tıp doktorlarının “ezber bozan”, “tabu yıkan”, “şoke eden” açıklamaları yer alıyor. İstanbul Tabip Odası (İTO) Yönetim Kurulu olarak 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu ve ilgili mevzuatın verdiği görev, yetki ve sorumluluklar çerçevesinde bunların bazıları için gelen şikayetler üzerine ya da resen soruşturma açılıyor ve İTO Onur Kurulu’na sevk ediliyor ve kusurlu bulundukları takdirde cezalandırılıyorlar.

İTO Onur Kurulu doğrudan hekimler tarafından seçilir ve çalışmalarını İTO Yönetim Kurulu’ndan bağımsız ve tamamen tarafsız olarak yürütür.

Bununla birlikte İTO Yönetim Kurulu olarak yargılama süreçlerine gölge düşürmemek için azami çabayı gösteriyoruz ve soruşturmaya konu olan olay ne kadar bariz ve vahim olsa da soruşturma sürecinin bütün aşamaları tamamlanmadığı sürece, zaman zaman meslektaşlarımızın ve kamuoyunun tepkisini çeksek de, konu hakkında görüş belirtmiyoruz.

Ancak, girişte bahsettiğimiz meselenin giderek daha büyük bir halk sağlığı sorunu olduğunu gözlüyoruz ve bu nedenle, tekil bireylere değinmeden, konuyla ilgili görüşlerimizi kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.

Öncelikle belirtelim ki; modern tıp dogma değil bilimsel bir disiplindir ve felsefesinden pratik uygulamasına kadar modern tıbba dair her konunun tartışılması gayet doğal ve de sağlıklıdır. Keza, sağlık sadece hekimlerin/sağlık profesyonellerinin üzerinde söz söyleyebileceği bir konu değildir ve bu tartışmaların bilimsellikten şaşmamak kaydıyla toplumun önünde, toplumun katılımıyla yapılmasında da hiçbir sakınca yoktur. Tersine, tıbbi konuların bütün toplumun anlayabileceği popüler bir dille anlatılması toplum sağlığı açısından son derece önemli ve değerlidir.

Ancak ne yazık ki bazı tıp mensupları ısrarla ve inatla toplumun sağlık eğitimi konusundaki eksikliğini istismar etmeyi mesleki bir kariyer haline getirmektedir.

Aslında olay sadece günümüze ve ülkemize özgü değildir; çağlar boyunca her zaman tıpla birlikte, tıbbın itibarından yararlanarak, tıbbı ve hastaları istismar ederek var olmuştur ve Türk Dil Kurumu Bilim ve Sanat Terimleri Ana Sözlüğü’nde şöyle tanımlanmaktadır. Şarlatan: Bilim, vicdan, etik ve deontoloji vb. her türlü değer sistemini yok sayarak kısa zamanda ün ve varlığa ulaşmak için her türlü yola başvurarak hekimlik pratiği yapan kişi.'

'KAMUOYUNUN GÜNDEMİNE OTURAN TIBBİ ŞARLATANLARIN BAZI ORTAK ÖZELLİKLERİ'

Uzmanlık ve ilgi alanları, tarzları, üslupları farklı olsa da açıklamalarıyla sık sık “kamuoyunun gündemine oturan” tıbbın şarlatanlarının bazı ortak özellikleri şunlardır:

1- Her ne kadar modern tıbbı yerden yere vursalar da, bunu yaparken modern tıp eğitimi sonucu kazandıkları “doktor” unvanlarını ve akademik kariyerlerini kullanmaya özen gösterirler; özel muayenehanelerinde, kliniklerinde hasta bakmaya, ilaç yazmaya devam ederler.

2- Hemen her açıklamalarında bilimsel/tıbbi gerçekler/doğrularla bilim dışı yalanları/yanlışları birlikte harmanlayarak sunar, böylece yalanları/yanlışlarını gerçeklerin/doğruların arasında gizlemeye çalışırlar.

3- İleri sürdükleri “ezber bozan”, “tabu yıkan”, “şoke eden” iddiaların hiçbir bilimsel ispatı yoktur. Kendilerine soracak olursanız iddialarını ispatlamaları için bilimsel dayanağa ihtiyaç yoktur, kendilerinin söylemiş olmaları yeterlidir.

4- Ortaya attıkları iddiaların çürütülmesinde kendileri açısından hiçbir sıkıntı duymazlar; hemen yeni konular, yeni iddialar bulurlar. Hemen hepsinin kendince “her derde deva” bir meyvesi, sebzesi, insan yaşamını en az 30 yıl uzatacak bir diyet/tedavi kürü vardır.

5- Yaşam düsturları “Bir gün herkes -15 dakikalığına- ünlü olacak!”, taktikleri “Reklamın iyisi, kötüsü olmaz!”dır. Bilimsel başarılarıyla değil, medyatik söylemleriyle kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışırlar.

6- Kendilerine uzatılan her mikrofona, yöneltilen her soruya, uzmanlık alanları olup olmadığına bakmaksızın mutlaka verilecek bir cevapları vardır. Bazıları daha da ileri gidip fırsatını yakalamışken derin sosyolojik tahlillerde bulunurlar.

7- Bugün zaten birçok doktorun ve tabip odalarının “aşırı teşhis”ten aşırı teknoloji ve ilaç kullanımına, tanı/tedavi süreçlerine tıbbi teknoloji/ilaç tekellerinin müdahalesinden kapitalist
tıbba kadar bir dizi uygulamayı son derece radikal eleştiriler yönelttiğini bilmezden/görmezden gelirler; kendilerini biricik kahraman ilan ederler.

8- Zihin dünyaları “komplo teorileri”yle doludur; kanserin çaresi bulunmuştur ama ilaç firmaları gizliyordur, şekerin zararı kendileri ifşa edene kadar toplumdan saklanmıştır, aşıların içinde alüminyum vardır ve otizme yol açıyordur, vb., ve de bütün bu komploların farkına varan biricik akıl sadece kendilerinde mevcuttur.

9- Açıklamalarında soyut bir “tıbbi endüstri”, “sistem” eleştirisi varsa da hiçbir zaman mevcut sağlık politikalarını ve o politikaların sahibi siyasi iktidarı eleştirmezler, iktidar partisi AKP’nin adını dahi ağızlarına almazlar; sonunda da faturayı doktorlara keserler.

10- Her ne kadar bütün bu faaliyetlerini kendileri için hiçbir karşılık beklemeden, toplum için/toplum yararına, “uhrevi” amaçlarla yaptıklarını iddia etseler de çabalarının meyvelerini daha çok tanınırlık/bilinirlik/kabul görme, hasta sayısı/kitap satışlarında artış gibi “dünyevi” nimetler olarak toplamaktan kaçınmazlar.

“Modern tıbba saldırmanın dayanılmaz hafifliği” ile sanatlarını icra eden bu şarlatanlar çağlar boyunca olduğu gibi bugün de sadece hekimlere ve hekimliğe zarar vermekle kalmamakta; kişisel çıkarları için insanların modern tıbba güvenini zedeleyerek ve onları bazen ölümle sonuçlanacak kadar yanlış yönlendirerek aslında ve esasen toplum sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturmaktadırlar.

Nitekim, biz hekimler acillerde, polikliniklerde, yoğun bakım servislerinde ne yazık ki her geçen gün daha fazla sayıda bu şarlatanların yanlış yönlendirmelerine kanıp sağlığından ve hayatından olan hastalarla karşılaşmaktayız.

Bu nedenle tabip odaları bu şarlatanları soruşturmakta, cezalandırmakta; meslektaşları kendi içlerine dahi almayarak tepkilerini göstermektedirler.

Ancak biliyoruz ki, bu şarlatanlara verilecek en büyük ceza toplum tarafından dikkate alınmamaları, yok sayılmaları, dışlanmalarıdır.

Bu nedenle, öncelikle değerli basın yayın kuruluşlarından rica ediyoruz:

Lütfen bu menfaatperest şarlatanların bilim dışı bilgilerle toplumu yanlış yönlendirmesine ve insanların sağlığını tehlikeye atmasına aracı olmayınız.

Ve de bütün toplumu bu şarlatanlara karşı uyarıyoruz:

Sakın Kanmayın, Sağlığınızdan Olmayın!

DAHA FAZLA