Samimi ol, imkansızı iste!

Samimi ol, imkansızı iste!

"Devrimciler açısından soru nettir: 'Saray Rejimi nasıl yıkılacak, AKP’den nasıl kurtulacağız?'"

Deniz Gülşen

24 Haziran seçim sonuçlarıyla birlikte muhalif tabanın bir kesimini umutsuzluk kaplamış durumda. Gün geçtikçe daha da akıl dışı bir hal alan Saray Rejimi’nin faşist ittifakla birlikte toplumun yarısını konsolide ediyor olması, yaşanan hayal kırıklığının temelini oluşturuyor. 

“Ekmeğe zam yapılmadı, fiyatı arttı“nın karşısında, “Bu halka, bu yönetim yakışır”a varan elitist, yılgın eğilimler çıkıyor. Halkta oluşan geri çekilme, sol hareketler ve kadroları için de benzer sonuçlar doğuruyor. Tutuklama ve gözaltılara, işten çıkarma-güvenlik soruşturması gerekçesiyle işe almama benzeri açlıkla terbiye etme işkencesi eklendi. Özgürlük mücadelesi yerine, daha özgür bir toplumda yaşamak için oturum izni mücadelesi sık rastlanır hale geldi.

Diğer taraftan, Saray rejiminin dışlayıcı, baskılayıcı, diktatöryal siyaset biçimi, çok geniş kesimlerin siyasal iktidarla bağını koparmasına neden oldu. Bizce bu durum, sol-sosyalist hareket açısından, düşünüldüğünden çok daha büyük bir fırsattır. Saray’a biat etmemiş halk yığınları, giderek kendi dilini, kültürünü, medyasını ve dayanışma ilişkilerini üretebilecek noktadadır. Ve sola, solun müdahalesine, birlikte mücadelesine kucak açacak durumdadır.

Burada derinlemesine incelemeyeceğimiz CHP, bir kez daha umut olmaktan çıkmıştır. Ancak halkın sola doğru yöneldiği her başlıkta, CHP de sol yapacak, kitlelerin devrimci enerjisini soğurmaya çalışacaktır. Mücadele etmezsek CHP sola gitmeyecek, sonrasında CHP ile de mücadele etmezsek oluşan enerji güvenli şekilde dağıtılacaktır.

Bu uzun sayılabilecek girişten sonra asıl konumuza gelelim.

Devrimciler açısından soru nettir: “Saray Rejimi nasıl yıkılacak, AKP’den nasıl kurtulacağız?”

Samimi olursak, cevap olacak, kestirme formüllerimiz olmadığını söylemeliyiz; o zaman bizi cevaba yaklaştıracak sorular sormalıyız. Çıkışı kimlerle arayacağız, yığınağı nereye yapacağız, en geniş kesimleri nasıl bu işin öznesi yapabiliriz, nerede yanlış yapıyoruz vb. Şu an yapılması gereken, bu soruların cevabını aramak. Bizim gördüğümüz cevap arayışında, iki temel eğilim oluşmuş durumda.

Bunlardan birincisi, Saray Rejimi’nin karşısına dikilen, mücadele eden, umut olmaya çalışan; bununla birlikte Kürt Siyasal Hareketi ile doğru mesafeyi kurarak sosyalist bir dayanışma örneği sergileyebilen ve kendi dışında kalan tüm ilerici güçleri de kapsamaya çalışan kuvvetler. Cevaba, çözüme, mücadeleye, direnişe ve dayanışmaya odaklananlar ve bu arayışta samimi olanlar...

İkincisi, birinci eğilimi çeşitli başlıklarda eleştirerek soruyu unutturmaya çalışanlar, mücadeleye niyeti olmayıp önemsenmek isteyenler, yani samimi olmayanlar...

Bu yazıda ikinci yolu tercih eden arkadaşların argümanlarına kısa kısa değinelim; bir dahaki yazımızda bizim mütevazi öneri taslağımızı tartışmaya açalım

1- "Saray ile mücadele dönemseldir, asıl olan sistemi-kapitalizmi yıkmaktır."

Meali: Bir takım şablonlar üzerine oturtulan ve devrimcilikle alakası olmayan öznel dünyaları açısından zorlayıcı sorulara ve alanlara girmemek;

Saray’ın devrilişinin yaratacağı umudu, halkın çıkış arayışını ve örneğin Gezi ayaklanmasını küçümsemek; tarihsellik adı altında, mücadeleyi belirsiz bir tarihe bırakmak; sadece dergi satmak, bina açmak, anma yapmak (tabi ki sorumlusunun AKP olduğu katliamlar dışında). "Hem belki, çok kızdırmazsak bize bir şey demezler" yaklaşımı.

2- "Sınıfa gidilmedi, popülist söylemlerle siyaset yapıldı."

Meali: Sosyalist hareketin uzun yıllardır ciddi bir sorunu olan sınıf içerisinde örgütlenme, derinleşme, mevziler elde etme benzeri ve sadece Türkiye değil, dünya solunun da gündeminde olan başlıkları, kimse bilmiyormuşçasına, yeni bulmuşçasına polemik malzemesi yapmak ve AKP karşıtı mücadeleden ayırmak. Niye bugün akıllarına geldiğini, geçtiğimiz yıllarda bu alana dair hangi birikimi-kazanımı sağladıklarını düşünmeden, gerçeklerden kopuk bir kaçış ve kaçışın en ayıbı olan “sınıfa kaçış”.

3- "Sokak önemsenmedi, AKP’nin seçimle gidebileceği hayali umutsuzluğu büyüttü."

Meali: Bu iş sokakta bitecek, AKP’yi sokak götürecek benzeri anlaşılmaz, soyut söylemler öne çıkartılır; tam olarak ne kastedildiği dahi anlaşılmayan, seçim çalışmalarının da sokakta yapıldığını ve ciddi bir kesimin özneleştiği bir süreç olduğunu anlayamayan, uzun yıllardır takvim eylemleri ve kültür merkezleri dışında sokağa çıkmamış ağabeylerimizin tavsiyesi diyebiliriz.

4- "Bağımsız, sosyalist hattın dışına çıkıldı."

Meali: Uzun yıllardır bu hattın nereden geçtiğini bulmaya çalışıyorduk. Bizim gittiğimiz fabrikalar, okullar, emekçi mahallelerinde bir türlü rastlayamadığımız hattın yerini en sonunda bulduk. İddia sahiplerinin dükkanları haline gelen odalar, sendikalar, kültür merkezleri, gazeteler, kafeler ve meyhanelerin içerisinden geçiyormuş bu hat. Gezi sürecinde oluşan geniş birliktelikte sürekli liberal ve ulusalcı arayan yaklaşımla, bugün geniş halk yığınlarını yan yana getirmeye çalışanlar içerisinde liberal arayan yaklaşım aynıdır. Hem de bugün, bunu CHP şemsiyesi altında yaparak, solun bağımsızlığından bahsetmek…

5- "HDP’nin ne kadar liberal, laiklik karşıtı, sistem içi olduğu saklandı."

Meali: Bir önceki eğilimin en uç noktası olup, son dönemin en popüleri denebilir. Bu dönem HDP’ye yüklenirsek belki Saray bizi görmez; hem kitlemizde de mevcut bulunan ulusalcı eğilim sayesinde canlı görüntü de verebiliriz. İstanbul, Ankara sıcak olduğunda rahatça sahil kasabalarına gidebilelim, Türkiye tehlikeli olduğunda Yunanistan’da arsa mı alsam acaba?

Dediğimiz gibi, bu yazıda Türkiye solunda gözlenen eğilimlerden birini ele almaya çalıştık. Tabi bu tartışma sadece eleştiriyle sınırlanmamalı ve ne yapacağımıza dair somut önerilerle pekiştirilmeli. Onu da bir sonraki yazımızda yapmaya çalışacağız.