Özgür Karabulut iş cinayetinde hayatını kaybeden Dilek Dayar için yazdı

Özgür Karabulut iş cinayetinde hayatını kaybeden Dilek Dayar için yazdı

3. Havalimanı direnişi sonrasında tutuklanan Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut, PTT binasının restorasyonunda yaşanan iş cinayetinde hayatını kaybeden Dilek Dayar için yazdı.

3. Havalimanı şantiyesindeki insanlık dışı çalışma koşullarına karşı direndiği için tutuklanan işçilerin sendikası Dev Yapı-İş'in tutuklu Genel Başkanı Özgür Karabulut, İstanbul Sirkeci’deki PTT binasında şiddetli yağmura rağmen durdurulmayan çalışma sonucu 20 metreden düşerek hayatını kaybeden 23 yaşındaki restoratör Dilek Dayar için yazdı.

Gazete Fersude'ye yazan Özgür Karabulut'un "Ailesinin ‘Jiyan’ dediği Dilek Dayar’ı, patronların kâr hırsı aramızdan aldı" başlıklı yazısının tamamı şu şekilde:

Dilek Dayar anısına…

Erzurumlu sayılmayacak kadar Erzurumludur Celal
  Babasına babasından toprak kalmadığından
  Ve aç yatmaya dayanamadığından
  On ikisinde çıktı Erzurum’dan…

  ….

 Harç kardı, harç taşıdı
 Kalıp döktü, kalıp söktü
 Her gece dua etti mucize yaratacak Allah’ına
 Aralıksız yağmur yağıyordu bir gün
 Ayağı kaydı iskeleden
 İskeleden düştü…
 Erzurumlu Celal böyle öldü…

Bekir Kilerci

Yukarıda şiir, büyük bir oranda inşaat işçilerinin gerçeğini yansıtıyor aslında, fazla söze gerek kalmadan.

Yıllardan beri uygulanan yanlış istihdam ve sanayi politikaları…

Sadece sermayenin çıkarını gözeten ekonomik program ve yatırımlar…

Neo-liberal politikalar sonucu yok edilen, çökertilen tarım ve bölgede yaşanan çatışmalı geçen on yıllar. İktidar eksenli çıkar ilişkileri sonucu sadece patronların insafına bırakılan, kontrolsüz, denetimsiz inşaat iş kolu ve bu iş kolunun sahipsiz işçileri…

Her gün üçer beşer ölüyoruz, sessiz sedasız!

Ne basında haberimiz çıkar, ne de televizyonda!

Yoksullukla, yoklukla boğuşan aileler ise o koca koca inşaat patronlarıyla uğraşmaktan kader diye teslim olur bu seri katil iş cinayeti rejimine. Ölen işçi gibi kendi de sahipsizdir, çaresizdir. Bilmez birilerinin sahip çıkacağını, içine sindiremese de ölüsü ile birlikte acısını da gömer içine…

İnşaat patronları da bunu bildiklerinden pervasızdır, insafsızdır. Onlar farkındadır, alın terimiz ile birlikte  kanlarımız da karışır o inşaat harçlarına.

Birazcık itiraz eden olursa da, 3 kuruş kan parası verip, sustururlar aileleri. Ne kamu davası açılır. Ne de başka bir şey!

Nasıl olsa kimse duymamıştır iş cinayetini…

Dilek Dayar!

Mardinli Kürt emekçi bir ailenin en küçük evladı… Aile içinde ‘Jiyan’ diye çağırıyorlarmış. Yasaklı coğrafyanın yasaklı diliyle… Sirkeci’deki tarihi postane binasında çalışırken, yağmurlu bir günde iskeleden düşerek ölüyor Dilek!

Tüm herkesin gözü önünde, şehrin göbeğinde olmasına rağmen, 3 gün boyunca kimse duymuyor. Hastanede ulusal bir haber ajansının muhabiri olmasına rağmen, haber değeri görmediklerinden olacak, hiçbir yerde görünmüyor ölümü…

3 gün sonra, sendikanın sosyal medya hesabına restoratör bir arkadaşın mesaj atmasıyla öğrendik. Kara haberi, gecenin bir yarısında bize haber veren arkadaşta başka bir sosyal medya hesabından öğrenmiş. Dilek’in kuzeni, aile taziyelerini bitirmiş, acılarını diri tutarak başka Dilek’ler ölmesin diye çağrı yapıyor: “Sorumlulardan hesap sorulsun. Acımızı duyun. Kaybolup gitmesin Dilek’imiz” diye.

Paylaşımı gördüğümde inanılmaz derecede öfkelendim. Zaten iş cinayetlerine karşı var olan öfkem daha da arttı. Resimde hayat dolu, geleceğe umutla bakan genç bir kadın vardı. O genç kadının hayatı, patronların kar hırsı sonucu yok oldu!

Bize haber veren arkadaş, pazar günü eylem yapalım diye çağrı yapıyordu ilgili kurumlara. Biz de elimizden ne gelirse yapacağımızı söyleyip, gün içinde tekrar haberleşmek üzere görüşmeyi sonlandırdık. Sabahına aile ile iletişime geçtik, dost kurumlarla görüşüp, bir gün sonrasına basın açıklaması, Pazar gününe daha kalabalık etkinlik planladık.

Girişte de söyledim, çoğunlukla iş cinayeti sonrası aileler, kendi kabuğuna çekilir, acılarıyla birlikte yaşamaya devam ederler.  Bu cinayetlerde unutulup giderdi. Ama bu sefer öyle değildi. Aile kabuğuna çekilmiyor, başka annelerin canı yanmasın, başka Dilek’ler ölmesin diyerek hesap sormanın yollarını arıyordu. Bizlere düşen de elimizden geldiğince aile ile dayanışmak ve kamuoyu oluşturmak olacaktı. Yaptığımız eylemler de şimdilik kamuoyu oluşturduk sayılır. Bundan sonraki süreçte de davayı takip edip, elimizden geleni yapacağız.

Bundan önceki deneyimlerimizde de gördük ki, aile dava açacak gücü ve cesareti kendinde bulamayınca, ölümün üzeri kapatılıyor, iş cinayeti unutuluyor. Dilek Dayar’ın ailesi, bu onurlu duruşu göstererek, diğer ailelere de örnek olmuştur, olacaktır. Bizler de üzerimize düşüne yapabilirsek, sorumlular yargı önünde, hak ettikleri cezayı alacaktır.