Newroz’un çağrısı

Newroz’un çağrısı

Newroz mu, Nevruz mu; mit mi gerçek mi, Türklerin mi Kürtlerin mi? Bu tartışmalar her yıl Newroz vesilesiyle çeşitli mecralarda hala yapılıyor olsa da zayıflamış, anlamsızlaşmıştır. Akademik tartışmaların ötesinde, Newroz yazılışıyla değil direnişiyle anlam kazanarak büyük insanlık mücadelesinin kültürel ve ideolojik sembollerinden biri olarak kabul edilmiştir artık. Newroz Dehak’lara karşı kardeşliğin, barışın, dayanışmanın, özgürlüğün sembolü olarak Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasındaki tüm ezilenlerin bayramıdır.

Engiz Deniz

Newroz binlerce yıldır Ortadoğu’da doğanın ve insanın uyanışının sembolüdür. Newroz, yeni gün demektir, geceyle gündüzün eşit olduğu 21 Mart’a denk gelir ve bu günün birçok kültürde yılbaşı olarak kutlandığı bilinir.

Doğanın uyanışı insanda da özgürlüğe, aydınlığa, umuda olan açlığı uyandırır. Yeni gün, bahar, bayram, yılbaşı… Newroz’a dair ne varsa umut doludur!

Ancak binlerce yıldır kutlanan Newroz’un bizdeki son kırk yıllık hikayesi hayli ilginçtir. Newroz’un bizde yeniden icat edildiğini söylesek yerinde olacaktır belki de. 1980 sonrası Kürt siyasi hareketinin yükselişe geçmesiyle beraber Newroz, tarihsel ve kültürel anlamının ötesine geçerek politik bir anlam kazanmış, milyonların bir araya gelip kültürel ve siyasi haklarını talep ettiği özel bir gün olarak siyasal takvimde yerini almıştır.

Meşhur Newroz efsanesindeki Dehak ezen, sömüren, zulmeden olarak kötülüğü, Kawa ise sömürüye karşı başkaldırının, direnişin sembolü olarak iyiliği temsil eder. Zalim kral Dehak’a karşı Demirci Kawa’nın başkaldırısı Kürtlerin son isyanıyla ilişkilendirilerek ulus bilincinin inşası açısından önemli bir taş yerine oturtulmuştur. Ulusal birliğin sağlanmasında efsaneler ve mitlerin her zaman önemli bir işlevi olmuştur sonuçta.

Kürt siyasal hareketi açısından eşitsizliğe, adaletsizliğe karşı mücadelenin bu iki tarihsel sembolle beslenerek kazanıma dönüştürülmesi elbette kolay olmadı. Türkiye’deki yerleşik devlet geleneği milyonların bir araya gelip taleplerini haykırdığı böyle bir günü bayram-kutlama diyerek görmezden gelemezdi elbette. Devlet 90’lı yılların başından itibaren Newroz’a karşı bir yandan ideolojik diğer yandan zora dayalı bir mücadele programı uyguladı.

Önce Newroz’un aslında bir Türk bayramı olduğu keşfedilerek “w” ye savaş açıldı. Nevruz’un aslında bir Orta Asya geleneği olarak Ergenokon bayramı olarak ezelden beri kutlandığı iddia edilmeye başlandı.  Ardından kol kola ateş üstünden atlayan asker bürokrat fotoğrafları gazeteleri süslemeye başladı. Ancak tüm istikrarına rağmen gerçek bir halk mücadelesi karşısındaki bu müsamere başarısız oldu. Diğer yandan yasal ve yasa dışı tüm zor aygıtları devreye sokuldu. Kitlesel olarak kutlanmaya başlayan Newroz’lar kana bulanarak Kürt halkının Newroz ateşi defalarca söndürülmeye çalışıldı. Olmadı, devlet baskısını daha da arttırdı. 90’lar özellikle Kürtler açısından kapatılan gazeteler, yoğun operasyonlar, tutuklamalar, faili meçhullerle dolu karanlık yıllar olarak geçti. Ancak tüm manipülasyon çabalarına ve zora rağmen, her 21 Mart’ta milyonlar meydanları doldurmaya devam etti.

Newroz mu, Nevruz mu; mit mi gerçek mi, Türklerin mi Kürtlerin mi? Bu tartışmalar her yıl Newroz vesilesiyle çeşitli mecralarda hala yapılıyor olsa da zayıflamış, anlamsızlaşmıştır. Akademik tartışmaların ötesinde, Newroz yazılışıyla değil direnişiyle anlam kazanarak büyük insanlık mücadelesinin kültürel ve ideolojik sembollerinden biri olarak kabul edilmiştir artık. Newroz Dehak’lara karşı kardeşliğin, barışın, dayanışmanın, özgürlüğün sembolü olarak Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasındaki tüm ezilenlerin bayramıdır.

Ortadoğu sayısız medeniyetin beşiğidir, bu zengin coğrafyanın tarihinde Dehak’lar olduğu gibi Kawa’lar da çoktur. 2019 Newroz’u her şeye rağmen Ortadoğu halkları açısından yeni umutlara gebedir. Ortadoğu halkları açısından kilit pozisyonda olan Suriye’de emperyalist müdahale başarısız olmuş, IŞİD barbarlığı yenilmiştir artık.

Ülkemize baktığımızda ise tablo çok da iç açıcı sayılmaz. Ekonomik krizin ve muhalefet üzerindeki faşizan baskının arttığı bir dönemde, yerel seçim arifesinde karşılıyoruz bu Newroz’u.

Birçok seçilmiş milletvekili ve siyasetçi ceza evlerinde. Halkın iradesiyle seçilmiş yerel yönetimler kayyımlar aracılığıyla gasp edilmiş vaziyette. AKP/Saray rejiminin bekası için her tür hak talebi baskı ve şiddetle karşılık buluyor. Faşizm varlığını sürdürmek için her fırsatta dini, etnik, cinsel…vs farklılıkları  kaşıyarak sürekli düşmanlık üretmeye çabalıyor.

Tecrite karşı yükselen Newroz ateşi, tüm eşitsiz koşullara rağmen AKP/Saray rejiminin geriletilmesi için yapılan seçim çalışmaları, EYT mücadelesi, fabrikalardan işyerlerinden yavaş yavaş yükselmeye başlayan emekçi huzursuzluğu… Tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye halkları büyük oranda mücadele potansiyelini ve umudunu koruyor.

Umutsuzum diyenlere sözümüz:

Newroz’un sesine kulak verin, bir fırsat yaratıp dağlara ormanlara gidin. İncelmiş kar tabakası altından başını kaldıran kardelenlere, kupkuru dalları süslemeye başlayan rengârenk çiçeklere bakın, birlikte şarkı söyleyen kuşların türküsünü dinleyin, hepsi umudu anlatıyor.

Gidin Newroz sizi çağırıyor.

Newroz Kutlu Olsun!

Newroz Pîroz Be!