'NATO'nun genişlemesi savaşı tetikledi'
Washington-Moskova arasında süren güç mücadelesini ve Rusların savaş karşısındaki toplumsal konumlanışını konuştuk.
Deniz Yaşayan
Rus birliklerinin Devlet Başkanı Vladimir Putin'in talimatı üzerine 24 Şubat 2022'de Ukrayna sınırını geçerek başkent Kiev, Çernigov, Sumi, Harkov'u kuşatması ve tek taraflı bağımsızlık ilan eden Donbass bölgelerinin Mariupol, Severodonetsk, Lişiçansk, Artemovsk kentlerinde adım adım ilerlemesinin üzerinden bir sene geçti.
Bu bir sene içerisinde ABD ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin birer birer açıkladığı askeri destek paketleri, ekonomik kısıtlama ve ambargolar, kısmi seferberlik ilanı, nükleer silah restleşmeleri, sanatçı ve sporculara kadar basıncını hissettiren Rusofobi histerisi, her geçen gün daha fazla şiddetlenen ve sürekli körüklenen çatışmalara tanık olduk.
Başlangıç noktasını Viktor Yanukoviç'in seçim zaferinin tanınmaması ve devlet başkanlığına Batı fanatiği Viktor Yuşçenko'nun getirilmesi, Yanukoviç'in tekrar seçilmesinin ardından bu kez de AB Ortaklık Anlaşması'nın dondurulmasının Batılı güçlerce kabullenilmemesi ve neo-Nazi oluşumların başını çektiği 2014 Darbesi'ne götürebileceğimiz savaşın nedenlerini dış politika analisti ve gazeteci Ceyda Karan, tüm bu olup bitenler karşısında Rusların tutumunu da eski Moskova muhabiri ve gazeteci Cenk Başlamış değerlendirdi.
'ODAK NOKTASI'
Ukrayna'nın bir zamanlar Sovyetler Birliği'nin en önemli parçası olduğunu hatırlatan Ceyda Karan, "Ukrayna, hem etnik Rus hem Rusça konuşan geniş bir nüfusun bulunduğu bir ülke olarak ABD öncülüğündeki Batı'nın 'neo-conservative' kesimlerinin Moskova karşıtı hamlelerinin hep odak noktası oldu. Bugün de savaşı NATO'nun genişleme arzusu, Batı'nın Rusya'yı neo-liberal topluluğun bir parçası kılma ve Rus coğrafyasının kaynaklarına sınırsızca erişme isteği tetikledi" dedi.
2000'lerde çatışma döngüsünün hızlandığına dikkat çeken Karan, "2004'teki Turuncu Devrim ideolojik çerçeveyi oluşturdu ama kısa sürede çöktü. 2014'te ise Batı'nın tekrarladığı renkli darbe girişimi bir iç savaşa sebep oldu. Rus Ukrayna'sı bu darbeyi kabullenmedi" tespitinde bulundu.
'SIÇRAMA TAHTASI'
Batı ve özellikle Berlin'le ilişkileri gözetenin hep Rus tarafı olduğunun altını çizen Karan, "ABD sonunda Avrupa'daki hattı kırdı. Çatışmanın patlamasında 2015'te imzalanan Birleşmiş Milletler (BM) onaylı Minsk Anlaşması'nın uygulanmaması etkili oldu ki bu anlaşmayı kotarmış olan eski Alman Şansölyesi Angela Merkel bunun bir 'zaman kazanma' amacı taşıdığını Die Zeit'e açıkça itiraf etti. Nitekim NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'den Kiev'in 2014-15'ten bu yana silahlandırıldığını alenen işitiyoruz" ifadelerini kullandı.
"Uluslararası hukuk bakımından BM Sözleşmesi'nin 51. Maddesi'ne atıfla Moskova'nın savunduğu tez, Minsk Anlaşması'nın uygulanmaması ve komşu ülkenin bir sıçrama tahtasına dönüştürülerek bir terör tehdidi oluşturmasıdır" şeklinde sözlerini sürdüren Karan, Kiev'de açıkça Banderist olduğunu ilan eden bir iktidar olduğunu vurguladı.
'PROPAGANDA ETKİSİ'
Rusların savaş karşısında iki farklı duruşu olduğunu aktaran Cenk Başlamış, "Azınlıktakiler başından beri savaşa muhalefet eden kesimler. Büyük kentlerde yaşayan, iyi eğitimli olan bu kesimler savaşın başlamasından ve özellikle kısmi seferberlik ilan edilmesinden sonra Türkiye, Ermenistan, Özbekistan ve Kırgızistan gibi yakın ülkelere kaçtı" derken, çoğunluğu oluşturanların ise başından itibaren Putin'e destek verdiğini belirtti.
Rusların genel olarak Ukraynalıları "küçümseme" eğiliminde oldukları, bununla birlikte "kardeş" bir ulusla savaşılmasını pek de içlerine sindiremediklerini dile getiren Başlamış, gözlemlerine şu şekilde devam etti:
"Fakat bu görüşlerde çok önemli bir değişim yaşandı. Başlarda savaştan doğrudan etkilenmeyen ve bu nedenle kayıtsız kalanlar, kısmi seferberlik ilanından sonra 'Batı'nın piyonu' olarak gördükleri Ukrayna’ya karşı daha da öfkelenmeye başladı. Elbette bunda halkın Batılı ülkelere güvensizliğini ve son olarak da 'işgalci Alman tankı' imgesini kullanan iktidarın başarılı propagandasının etkisi büyük."