Mert Fırat: Beni heyecanlandıran şey kadın mücadelesi
Oyuncu Mert Fırat, “Beni acılı hikâyeler şaşırtmıyor artık. Beni heyecanlandıran, yüreğime dokunan şey kadın mücadelesi. Tek başına bir kadının bir markayı, bir şehri, bir kasabayı değiştirme öyküsü” şeklinde konuştu.
Birleşmiş Milletler’in ‘İyi Niyet Elçisi’ seçilen ve kadına şiddet, kız çocuklarının eğitimi, iklim değişikliği, Suriyeli mülteciler gibi konularda çalışan Mert Fırat Hürriyet’ten İpek Özbey’in sorularını yanıtladı.
Fırat'ın sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
Nasıl bir evde büyüdünüz?
Annem-babam çok küçük yaşta, ben 5-6 yaşındayken ayrıldı. Babam şarkıcıydı. İşi nedeniyle şehir şehir gezerdik. Ankara’da doğdum, sonra Bodrum’da yaşadık. İstanbul’a taşındık falan. Yazları Antakya, Mersin o taraflarda geziyorduk. Antakya’da olmanın şöyle bir özelliği vardı: Çok kozmopolit bir yer. Yılların künefecisi, nar ekşicisi hep Ermeniler, Rumlar, Aleviler… Biri beni Mert Ali diye çağırır, kimine göre İslamiyet’in yıldızı Şehabettin’im, kimi sadece Mert der. Ben hepsini çok severdim. Bu, benim tüm bu kültürlere saygılı, kendini onlardan bilen biri olarak yetişmemi sağladı. 8-9 ayrı okula gittim mesela. Girdiğin ortamda çok hızlıca o ortamın ruhuna, duygusuna adapte oluyorsun. Dışarıdan gelen çocuk olarak, “Nasıl bağlantıya geçerim, nasıl konuşurum, nasıl anlaşırım, nasıl bir parçası olurum” diye düşünüyorsun. İyi niyeti bu yoldan kurmaya başlıyorsun.
Bugün çocuğunuz olsa, bu değişik kültürleri aynı hoşlukta anlatabilir mi?
Eğer çocuğu öyle kodlarsak anlatabilir. Çünkü bu ortak değeri yaratan biziz. “Bak çocuğum Aleviler vardır, biz Sünni olabiliriz ama onlar bizim kardeşimizdir. Kültürleri de budur” derseniz, ortak bir şekilde yıllardır yaşadığımızı anlatırsanız o çocuk sizden beslenir.
Siz öyle bir ailede mi büyüdünüz?
Annem-babam milliyetçiydi. Ben onlarla taban tabana zıttım. Ama herkes birbirine saygı içinde davranırdı. “Sen niye bu siyasi görüşe sahipsin, neden böylesin” gibi tartışmalar olmazdı. Konuşur, birbirimizi ikna etmeye çalışırdık tabii. O ortak değeri yaratmak için aynı fikirde olmamıza gerek yok.
‘TÜRKİYE'DE KADIN HAREKETİ KIYMETLİ İŞLER YAPIYOR’
En başta kadına şiddeti önlemek konusunda yoğun çaba harcadığınızı biliyoruz… Erkekler kadınları neden öldürüyor sizce?
Eğitim bir problem ama dünyanın her tarafında ve Türkiye’de yapılan araştırmalarda görüyoruz ki büyük şehirlerde eğitimli insanlar da kadınlara şiddet gösteriyor. Biz herhangi bir bölgeye, o bölgenin yoksulluğuna bakarak da hareket edemeyiz. Bu kültürel bir konu. Cezalar ne kadar caydırıcı olursa, hikâyenin o kadar terse döndüğünü görüyoruz. Devlet desteğinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Sadece KOSGEB’den para çıkarmak değil, devamında eğitim materyalleriyle destekleyip, sürdürülebilirliği sağlamak lazım. Bir ortak dil üzerinden mücadele etmek gerekir ki, ben Türkiye’de kadın hareketinin çok kıymetli işler yaptığını düşünüyorum.
‘BENİ HEYECANLANDIRAN ŞEY KADIN MÜCADELESİ’
İçinizi acıtan bir kadın hikâyesi var mı?
Beni acılı hikâyeler şaşırtmıyor artık. Beni heyecanlandıran, yüreğime dokunan şey kadın mücadelesi. Tek başına bir kadının bir markayı, bir şehri, bir kasabayı değiştirme öyküsü… Mesela Mardin’de tam da böyle her şey düzelmişken bu barış sürecinden sonra kadınların sabun ürettikleri, o sabundan yarattıkları kaynakla kreş kurup, öğretmenlerin parasını ödedikleri, bir pansiyon açıp, onun işletmesini sağlayabildikleri bir örnek vardı. 40 kadının ortaklaşarak yükselebilmesinden çok etkilenmiştim. Acılar üzerinden gidince yine bir yere indirgiyoruz. Mağduriyetle yaratılan bir iktidar var.
Siyaset, gündem hayatınızı ne kadar etkiliyor?
Ben sivil toplumdan hareketle bakıyorum. Siyaset, politika benim hayatımı belirleyemez. Belirlediğini zanneder, benimle ilgili kararlar alır. Yasaklar getirir vesaire ama benim fikirlerime kimse kelepçe takamaz. Benim gündemim başka. Dünyanın galaksiden çekilmiş bir fotoğrafı var. Biz zerrecik kadar bile değiliz. Ekranların içindeki insanlardan gelen sesler bizi öfkelendiriyor. Umurumda değil. Sistem, beni o hipnoza sokmak için her şeyi yapacaktır. Hatta en inandığım değerlere saldıracaktır. Buna izin vermiyorum. Twitter’da, Facebook’ta hakkımda bir şey yazılmış olması, trollerin benim hakkımda yüzlerce yorum girmesi zerre değer taşımıyor. İnsanların fikirlerini elbette önemsiyorum, ama trollerinkini değil.