KESK: Gençliğin sorunları ülkemizin içinde bulunduğu ağır baskı ortamından bağımsız değildir
KESK, yarınki 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’na ilişkin bir açıklama yayımladı.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK); yarın kutlanacak 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’na ilişkin bir açıklama yaptı.
Birgün'de yer alan habere göre söz konusu açıklamada şu ifadeler yer aldı:
BİNLERCE GENÇ CEZAEVLERİNDE, BİNLERCESİ 'DENETİMLİ SERBEST'
“Gençlerimiz; bu yılki 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramına genç işsizliğin yüzde 26,1’e yükseldiği, yani her 4 gençten 1’inin; her 3 genç kadından 1’nin işsiz olduğu, ömürlerin İŞKUR’dan gelecek yanıtı beklemekle tüketildiği, Kasım 2018 itibariyle örgün eğitime devam ederken tutuklanan öğrenci sayısının 1.848 ve binlerce gencin cezaevlerinde, binlercesinin de denetimli serbestlikle dışarıda olduğu ağır bir ortamda karşılıyor.
Gençliğin eğitim ve mesleki hayatında, aydınlanmasında, sadece kendisinin değil ülkenin geleceğinin bilimsel temelde şekillenmesinde belirleyici bir öneme ve yere sahip üniversitelerin hali çok fazla söze gerek kalmadan gerçek tabloyu gözler önüne seriyor. Ülkenin en aydınlık ve parlak beyinlerinin, hocalarının ihraç edildiği, beyin göçüne mecbur bırakıldığı, kalanların etkisizleştirildiği, oluşan baskı ortamında iktidar tarafından atanmış rektörlerin üniversiteyi sermayenin ve iktidarın arka bahçesi haline getirdiği, en son ODTÜ’de yaşananlarda da görüldüğü gibi karakollara dönüştürüldüğü üniversitelerde gençler ideallerini, heyecanlarını, umutlarını her gün biraz daha yitiriyor. Fizik mühendislerinin, tıp, hukuk, uzay bilimleri vb oldukça yüksek puanlarla girilen dallardan mezun olanların işsizlik ya da ihraç gibi nedenlerle temizlik-inşaat gibi alanlarda çalışmak zorunda kalmaları bir açıdan da üniversite eğitimlerinin nitelikte düştüğü seviyeyi gösteriyor.
'EĞİTİMDEKİ TİCARİLEŞME VE ÖZELLEŞTİRME GENÇLERİ EĞİTİMİN DIŞINA İTİYOR'
Diğer eğitim kurumlarının durumu çok daha vahim haldedir. Milliyetçiliği, şovenizmi ve inanç istismarcılığını ilke edinmiş siyasal hareketlerin özellikle meslek liselerinde gençleri nasıl kuşattığı ve şiddet sarmalının içine çektiği gözlerimiz önünde cereyan ediyor.
Eğitimde yaşanan ticarileşme ve özelleştirme politikaları nedeniyle milyonlarca çocuk ve gencimiz hızla eğitim sisteminin dışına doğru itiliyor.
'İŞSİZLİK FONU PATRONLARA PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR'
Gençlerimize yeni istihdam alanları açılması ve işsiz kalması durumunda kullanılması gereken İşsizlik Fonu patronlara peşkeş çekilerek boşaltılıyor, çar çur ediliyor.
Son on yılda yüzlerce gencimiz iş cinayetleri sonucu yaşamını yitirdi. Onlarca işsiz öğretmen ataması yapılmadığı için yaşamına son verdi.
Gençlerimiz yıllardır, AKP iktidarında da sistematik hal alarak, evde, okulda, üniversitede, iş yerlerinde her türlü baskıcı uygulamalarla karşı karşıya kalmakta, milliyetçi-şoven politikalarına hedef olmaktadır. İktidar gençliğin geleceğini karartmakta, enerjisini, yaratıcılığını sömürmekte ve onları mevcut sistemin ana çarkı haline getirmeye çalışmaktadır. Bugün 20 yaşında olan bir gencimiz ömrünün 17 yılında AKP’nin güvencesizleştirme, taşeron çalıştırma, düşük ücret, staj adı altında emek sömürüsü, milliyetçi, şoven, gerici, ayrımcı politikalarına maruz kaldı.
Gençlerimiz gençliklerini yaşamaktan çok uzak, çarpık düzenin kuşatması altında yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır. Bilimsel, demokratik, nitelikli eğitimden uzak, sosyal, kültürel, sanatsal etkinliklerden yoksun, ARGE çalışmalarından soyutlanmış halde yıllarını harcayan gençliğimiz ruhsal olarak da zor bir dönemden geçiyor. Irkçı-şoven düşüncelerle ve gerici eğitim müfredatları ile kuşatılmış, yoğun bir popüler kültür saldırısı altında yaşayan geniş gençlik yığınları, geleceksizliğin ve belirsizliğin baskısı altında yoğun bir karamsarlığa itilmekte, gelecekten beklentisi olmayan, sadece içinde yaşadığı anı önemseyen bireyler haline getirilmeye çalışılmaktadır.
'GENÇLİĞİN SORUNLARI ÜLKEDEKİ ORTAMDAN BAĞIMSIZ DEĞİLDİR'
Gençliğin sorunları genel sorunlarımızdan ve ülkemizin içinde bulunduğu ağır baskı ortamından bağımsız değildir.
19 Mayıs, ülkenin emperyalist işgale karşı kurtuluşu için farklı kimlik ve inançtaki halkların birlikte verdiği mücadelenin başlangıcı olması açısından da önemlidir. Halklarımız iktidardaki işbirlikçi ve teslimiyetçi anlayışın aksine emperyalist işgale karşı büyük bedeller ödeyerek birlikte mücadele etmiş, nihayetinde de işgali sonlandırmıştır.
Ancak emperyalistler tüm dünyada olduğu gibi ülkemize yönelik olarak da farklı yol ve yöntemlerle boyunduruk ilişkileri geliştirmeye çalışmaktadırlar. Özelleştirmeler, başta tarım ürünleri olmak üzere ürettiği ürünleri ithal etmek zorunda kalma, uygarlığın ilk üretimlerinin yapıldığı bu topraklarda hibrit tohumlara muhtaç hale gelme, ülkenin kaynaklarının tek elden toplanarak (Varlık Fonu gibi) ipotek altına alınması, Ortadoğu’da emperyalist ve işbirlikçi politikalara angaje olma vb. politikalar emperyalist boyunduruk altına alma ilişkilerinin ne kadar sonuç aldığının göstergeleridir.
Bu ağır sorunlara rağmen, demokrasiyi ve özgürlüğü merkezine alan, tutarlı ve planlı bir gençlik politikası geliştirmeyenlerin her yıl 19 Mayıs’ta çıkıp gençliği yere göğe sığdıramamalarının, emperyalistlerle göbekten bağlı açık işbirlikçi ilişkilere rağmen “kimse bize akıl veremez, yol gösteremez” şeklinde nutuklar çekmesinin hiçbir anlamı yoktur.
Türkiye’de farklı kimlik ve inançlara sahip olan gençlik kesimleri, kendi geleceğine güvenle bakabileceği, insanlığın demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü ve evrensel değerlerini özümseyeceği, halkların özgürlük ve barış duygularıyla bir arada yaşayacağı demokratik, laik bir ortamı ve ülkeyi hak ediyor. Bizler on yıllardır olduğu gibi bundan sonra da bunun mücadelesini vermeye devam edeceğiz.”