Kanal İstanbul bölgesinde inşaat çalışmalarının önü açılıyor
Kanal İstanbul'a ilişkin açılan davaların sonucu dahi beklenmiyor.
Yaratacağı ekolojik yıkım nedeniyle bilim insanlarının ve yaşam savunucularının karşı çıkmasına karşın, AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "İsteseniz de istemeseniz de yapılacak" dediği Kanal İstanbul projesinde yargı süreçleri beklenmeden imar işlemleri tam gaz devam ediyor.
BirGün'den İsmail Arı'nın haberine göre; önce tüm itirazlara rağmen Kanal İstanbul’un Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu onaylandı, ardından da imar planları. Son olarak da Kanal İstanbul ve Yenişehir’in 18’inci Madde Uygulamaları (parselasyon planları) 17 Ocak’ta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından askıya çıkarıldı ve bir ay süreceği belirtilen itiraz süreci ise devam ediyor.
Tüm bu gelişmelerin ardından da geçen günlerde sosyal medyada dolaşıma giren bir video tartışma konusu oldu. Söz konusu videoda Arapça konuşan bir kişi, “Allah’a şükürler olsun” diyerek aylardır bekledikleri parselasyon planlarının çıktığını müşterilerine anlattı.
İNŞAATLAR BAŞLAYABİLİR
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Gürkan Akgün, Kanal İstanbul projesine karşı açılan davalarda yaşanan gelişmeleri ve bakanlığın hazırladığı imar planlarını anlattı.
Bakanlığın hazırladığı planlar ile kısa bir süre sonra Kanal İstanbul çevresinde inşaat çalışmalarının başlayabileceğini açıklayan Akgün, “Kanal İstanbul için son olarak parselasyon planları dediğimiz imar planları yapıldı. Bu sonra plana göre mülkiyetlerin yani arazilerin durumu belli olmuş oldu ve tapular da bu plana göre çıkarılacak. 17 Ocak’ta askıya çıkarılan planın itiraz süresi bir ay. Bakanlık önce itirazları değerlendirecek sonra da tapu müdürlüklerinde parsellerin tescil işlemleri gerçekleştirilecek. Ardından da Kanal İstanbul güzergâhında inşaat yapmanın önü açılmış olacak” diye konuştu.
Kanal İstanbul güzergâhındaki ve çevresindeki arazilerin kamulaştırılması için arazi sahiplerine milyonlarca lira ödeneceğini de açıklayan Akgün sözlerini şöyle sürdürdü:
“Defalarca Kanal İstanbul projesine yaratacağı zararlardan dolayı karşı olduğumuzu söyledik. Ayrıca bunun haricinde imar planlarında teknik olarak çok ciddi sıkıntılar görüyoruz. Donatı alanları dediğimiz alanlar aslında özel mülkiyetler. Bu kamuya çok ciddi bir kamulaştırma yükü getirecek. Özel mülkiyette kalan donatı alanları denen bölgeler sosyal hizmet alanları. Yani okul, sağlık tesisi, yeşil alan veya kamu hizmeti alanları olarak belirlenen ve kamuya ait olması gereken arsalar. Bu alanların belirlenen şekilde kullanılması için mülkiyetinin kamuya geçmesi gerekiyor ki kamu bu alanlara yatırım yapabilsin. Ancak bu araziler özel mülkiyette olduğu için kamunun arazi sahiplerine kamulaştırma bedeli ödemesi gerekecek. Bu da kamuya çok ciddi bir kamulaştırma yükü gelecek”
BİLİRKİŞİ TOPLANMIYOR
Son olarak da Kanal İstanbul ve Yenişehir’in 18’inci Madde Uygulamalarını da (parselasyon planları) imar planları ve ÇED raporu gibi mahkemeye taşıyacaklarını belirten Akgün, sözlerini şöyle tamamladı:
“Açtığımız davalar neticesinde bilirkişi heyetinin toplanması gerekiyor. Ancak heyet hâlâ toplanmadı ve bu yüzden bilirkişi raporu yazılamıyor. Aslında hızlıca davalara bakılması lazım. Kanal İstanbul geri dönüşü olmayacak ve telafisi mümkün olmayacak sonuçlar doğuracak. Yakın inşaat ruhsatı verme işlemleri de başlayabilir. Mahkemenin böyle durumlar yürütmeyi durdurma kararı vermesi lazım ama mahkeme bu kararı vermedi. Süreç hukuki bir engel olmadığı için devam ediyor. Bölgede inşaat çalışmaları başladıktan sonra imar planları iptal olursa ne olacak? İş işten geçmiş olacak.”
TEHDİT OLUŞTURACAK
TMMOB Şehir Plancıları Odası (ŞPO) İstanbul Şube Başkanı Akif Burak Atlar da yaptığı açıklamada, “Kanal İstanbul güzergâhı için onaylanan imar uygulamasıyla Kanal İstanbul’un bir ulaşım projesi değil, bir gayrimenkul projesi olarak iyice resmiyet kazandığını söyleyebiliriz” dedi.
Kanal İstanbul’un kentin geleceği için büyük tehdit oluşturduğunu vurgulayan Atlar şunları söyledi:
“Bu imar uygulamasına dayanak teşkil eden tüm imar planları davalık, davalar devam ediyor ve henüz sonuçlanmadan bir diğer aşamaya geçilmesi hukuksuzluktur. Söz konusu imar uygulamasını da yargıya taşıyacağız. İktidarın bu konudaki rant odaklı ısrarı, yargı üzerinde de bir baskı oluşturuyor. Yargı makamının baskı altında kalmadan, bu yıkım projesini hukuki ve bilimsel kriterler ışığında değerlendireceğine inancımızı kaybetmek istemiyoruz. ŞPO olarak İstanbul’un geleceğini tehdit eden bu fuzuli, keyfi emlak projesine karşı mesleki ve hukuki mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz.”