‘Kaf Sin Kaf’ tutkusu

‘Kaf Sin Kaf’ tutkusu

Yiğit Akın’ın derlediği “KafSinKaf” adlı kitap, acıyı bal eyleyen Karşıyaka taraftarının bu sevgisinin temel özelliklerinin izini sürüyor. Semt ile spor kulübü sevgisinin iç içe geçtiği Karşıyakalı olma halinin efsanelerle dolu tarihine ve bugününe bakan derleme, aynı zamanda değişen dünya doğrultusunda, oyuncu, taraftar, basın ve yöneticiler ile birlikte tüm figürlerdeki değişim sürecini de ortaya koyuyor.

Karşıyakalı biri, “Nerelisin?” sorusuna, “İzmirliyim” demez, “Karşıyakalıyım” diye cevap verir. 35,5 plaka işareti ile sembolize edilen bu durum Karşıyakalı olma halini gösterir. Karşıyakalılık sonradan edinilen bir kimliktir. Yani Karşıyakalı doğulmaz, Karşıyakalı olunur. Bu kimlik edinme sürecinde en önemli öğe ise mekanla bütünleşen Karşıyaka Spor Kulübü’dür. Yüzyılı aşan tarihi boyunca pek az sportif başarıya rağmen Karşıyaka kadar sevilen ve ilgi odağı olan pek fazla kulüp yoktur herhalde. Yiğit Akın’ın vurguladığı gibi; Karşıyaka’nın 1986-1987 sezonu hariç, altın dönemleri, dizi dizi lig şampiyonlukları, bütün Türkiye’nin ezbere saydığı efsane takım kadroları ve efsane dönemleri yoktur. Başarı, hele de istikrarlı başarı Karşıyaka’ya çok uzaktır. Karşıyaka süründürür, kıvrandırır, tarifsiz kederlere düşürür sevenlerini. İşte bu yüzden genç arkadaşların yarattığı “kırmızı giy, kalbini sev; yeşil kırmızı sev, kanseri sev” sloganında gerçek payı vardır. Buna rağmen binlerce insanı peşinden sürükleyen, başarısızlıklara karşın coşkuyla takımını destekleyen, deplasmanlarda yalnız bırakmayan taraftarın, sadakatinin sırrı nedir acaba?

Yiğit Akın’ın derlediği “KafSinKaf” adlı kitap, acıyı bal eyleyen Karşıyaka taraftarının bu sevgisinin temel özelliklerinin izini sürüyor.  Semt ile spor kulübü sevgisinin iç içe geçtiği Karşıyakalı olma halinin efsanelerle dolu tarihine ve bugününe bakan derleme, aynı zamanda değişen dünya doğrultusunda, oyuncu, taraftar, basın ve yöneticiler ile birlikte tüm figürlerdeki değişim sürecini de ortaya koyuyor. Kitapta, pek çok branşta faaliyet gösteren KSK’nın, futbol ağırlıklı olarak işlendiği dikkat çekiyor. Buna karşın basketbol başta olmak üzere diğer branşlardaki öykülerine de değiniliyor.

Karşıyaka hakkındaki derlemede ezeli rakip Göztepe’ye değinmemek de olmaz tabii. 1980-1981 sezonunda 80.000 seyirci ile 2. Lig seyirci rekoru kıran Karşıyaka-Göztepe maçı hafızalardan gitmemekte ve futbol dinamiğinin gelişiminde bu kulüplerin yerini hatırlatmaktadır. Karşıyaka’ya Göztepe tarafından bakan bir yazıya da yer verilmesi örnek Karşıyakalılık halini göstermektedir. Karşıyaka-Göztepe arasındaki ezeli rekabetin kökenine bakıldığında, olayın tarihsel geçmişe sahip olduğu görülür:  

İzmir’de iki farklı kavmin yerleşik olduğu bilinir: Aioller (Ayoller) ve İonlar (İyonlar). Uluğ Atasoy’un makalesine göre; Aioller, Bayraklı’da bulunan antik Smyrna’nın sahipleridir. İonlar ise körfezin güneyinde yerleşiktir. İki kavim sayısız kere savaşmışlardır. İonların biraz içten pazarlıklı, olayları tasarlayıp, planlayıp hareket ettikleri, Aiollerin ise daha çok duygularıyla hareket eden bir toplum olarak olaylar karşısında hızlı ve başarılı tavır aldıkları söylenebilir. Aioll kralının simgesi davuldur. Eğlence düşkünü Aioller eğlencenin dibini bulmak için şehrin 15-20 km kadar kuzeybatısındaki Menemen’e göç ettiklerinde, bunu fırsat bilen Perslilerin şehri ele geçirmeleri üzerine dönerek şehirlerini geri almışlardır. Karşıyakalıların azim ve savaşçı ruhlarının kökeninin, ataları olan Aiollerden geldiği söylenebilir.

12 Eylül, KSK gençliğine gerçek aidiyetini hatırlatmıştır. 40 bin çağdaş Aiol torununun (KSK) sokağa çıkma yasağının sabah 05’te bittiği bir günde İzmir Atatürk Stadı’nda kendiliğinden toplanması Aiollerin dönüşü anlamına geliyordu. Kendi deyimleriyle kutsal toprakların dışında da yaşasalar, yüreği hep aynı coğrafya için atanların varlığı ve başkaldırısının temelinde bu tarihsel bağların yattığı yadsınamaz.

1 Kasım 1912’de kurulan Karşıyaka Spor Kulübü’nü Atatürk 1925 ve 1926 yılında ziyaret etmiştir. KSK’nın İzmir Ligi şampiyonluğu vesilesiyle yaptığı 2. ziyaretinde, futbolda yabancı takımları gol bile yemeden mağlup ederek şampiyon olduğunu duyunca kulüp amblemine ay yıldız konmasını emretmiştir. Bu bağlamda Atatürk’ün isteğiyle ay yıldız taşıyan tek kulüptür KSK.

Futbolun büyük bir endüstriye dönüştüğü günümüzde şirket desteği almaksızın kulüplerin yaşamını sürdürmesi ve başarılı olması mümkün gözükmemektedir. Halen 2. Ligde mücadelesini sürdüren ve 3. Lige düşmesi kesinleşen KSK büyük bir borç krizi yaşamaktadır. Karşıyaka halkı ve esnaf desteğiyle yapılan kampanyalar ile sorun bir ölçüde çözülmüşse de ağır tablo giderilememiştir. Futbol kulübünün içine düştüğü açmazdan kurtulabilmek için holding desteği ve şirketleşme gündeme gelmiş olup bu konuda camiada farklı görüşler ve tartışmalar yaşanmaktadır. Borçların ödenmesi, darboğazın giderilmesi ve futbolcu transferiyle kadronun güçlendirilmesi için şirketleşmenin yararlı olacağını düşünenlerle; KSK’lılık kültürü, bilinci ve amatör ruhun yara almaması için: Öncelikle, yılan hikayesine dönen Karşıyaka semti içinde stad yapımının acilen gerçekleştirilerek, altyapıya verilen önemin daha da güçlenerek devamının sağlanmasını, ayrıca finansal krizin aşılmasında, İzmir’de ve diasporadaki KSK’ya gönül verenlerle sivil toplum örgütlerinin etkinlikler düzenlemesinin daha yararlı olacağını düşünenler.

Dayanışmacı kolektif bilinç, yönetici kadroyu, oyuncuları, taraftarları ve Karşıyakalıları motive ederek spor kulüplerinin semt ile birlikte onurlu yolculuğunun sürmesini mümkün kılabilir.

1. Ligde sadece bir takımı yer alan İzmir kulüplerinin İzmirgücü adı altında tek bir çatı altında birleştirilerek daha güçlü biçimde mücadele etme önerisi de kitapta ele alınan konulardan birini oluşturmaktadır. Başta KSK olmak üzere spor kulüplerinin coğrafi, sosyolojik ve tarihsel bir mekan ile örtüşen özelliklerini dikkate almadan yapılan bu öneriler son derece yersizdir.  Yiğit Akın’ın makalesinde belirttiği gibi, bu öneriler, bir dönemin devletin beden terbiyesi ve spor politikalarına müdahale etme çabası ile örtüşmektedir.  1937 yılında yapılan girişim,  gerek kulüp temsilcilerinden gelen itiraz ve ayak diremeler gerekse kulüp kimlik ve tarihlerine duyulan yaygın bağlılık yüzünden gerçekleşememiştir.

Karşıyakalıların Kaf Sin Kaf sevgisinin temelinde spor kulüplerinden önce semte duydukları aidiyet ve sevgi yatar. KSK’lılar için kulüpleri, tarihten gelen bir bağla bağlı oldukları aşkın yansımasıdır. KSK’lılar kulüplerini her branşta destekler ve takip ederler. Uluğ Atasoy’un tespitiyle; Basketbol ve voleybol maçları için taraftarları deplasmana giden tek spor kulübü KSK’dır.  Aslında Karşıyaka semtinde stad ve salon olmadığından KSK’lılar için Atatürk Stadı’nda futbol, Atatürk Spor Salonu’nda basketbol, voleybol  ve hentbol  izlemek için maçlara gidişler bir deplasman yolculuğu sayılır.

Yiğit Akın’ın derlediği  “KafSinKaf” kitabını oluşturan makalelerin ortak noktası Karşıyaka semtinin KSK sevgisi içindeki yeridir. Karşıyakalılarda semt ile spor kulübü kimliği bütünleşmiştir. KSK ile Karşıyaka’nın nesillerdir birbirini besleyen ve zenginleşen bu ilişkisi KSK’yı diğer spor kulüplerinden ayıran en önemli faktördür. Coğrafi ve idari olarak İzmir’e çok yakın olmasına rağmen tarihsel olarak İzmir’den farklı gelişen Karşıyaka bu farklılığı değişik biçimlerde ortaya koymuş ve öteki olma özelliğini sürdürmüştür.

Derlemede bu farklılığı ortaya koyan tarihsel olaylar ve güncel gelişmeler birlikte ele alınıp değerlendiriliyor. Ayrıca Karşıyaka’nın tarihsel geçmişi ile Karşıyakalı olma halinin psikolojisi ve temelleri sporcuların efsanelerle dolu hayatı ve taraftarların maceraları eşliğinde anlatılıyor.

Tribünlerde coşkuyla söylediğimiz bir tezahurat ile bitirelim:  “Karşıyaka aşk, bir kara sevda, Karşıyaka bir tutkudur!”


KÜNYE: KafSinKaf, Derleyen: Yiğit Akın, İletişim Yayıncılık, 2. Baskı, 2014, 212 sayfa.

DAHA FAZLA