İÜ öğrencilerinden Önder Babat anmasına yapılan saldırıyla ilgili basın açıklaması
İstanbul Üniversitesi öğrencileri, Önder Babat anmasına yapılan polis saldırısıyla ilgili basın açıklaması düzenledi.
İleri Haber
İstanbul Üniversitesi öğrencileri, Önder Babat anmasına yapılan polis saldırısıyla ilgili basın açıklaması düzenledi.
Açıklamada, Devrimci Gençlik Dernekleri’nden Buse Akkoca ve Büşra Islak, Sosyalist Devrimci Gençlik’ten İzel Sezer ve Öğrenci Faaliyeti’nden Engin Polat konuştu. Basın açıklamasını ise Berfin Kırbuğa okudu.
Basın açıklamasının tamamı şu şekilde:
Basına ve kamuoyuna,
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Önder Babat’ın, 3 Mart 2004’te çalışanı olduğu Devrimci Hareket dergisinin İstiklal Caddesi İmam Adnan Sokak’taki bürosundan çıktığı sırada başından tek kurşunla vurularak katledilmesinin üzerinden tam 15 yıl geçti. 15 yıldır; yoldaşları, dostları ve okul arkadaşları Önder Babat’ı vurulduğu yerde, vurulduğu gün ve saatte yaptıkları anma eylemleriyle anıyor; Babat’ın anısını yaşatıyor.
Biz de her yıl olduğu gibi İstanbul Üniversitesi öğrencileri olarak Önder Babat’ın okulunda, katledilişinin 15’inci yılında bir anma eylemi gerçekleştirmek istedik. Ancak anma eylemini yapmak üzere gittiğimiz İstanbul Ana Kapı önünde eylemin İstanbul Valiliği’nce yasaklandığını söyleyen polisler tarafından gerçekleştirilen sert saldırıdan başlayarak gözaltında kaldığımız bir gün boyunca fiziksel/psikolojik işkence ve tehditlerle karşı karşıya bırakıldık.
Bugüne dek çok sayıda eylemin yapıldığı ve 68’den bu yana öğrenci hareketinin simge meydanlarından biri olan Beyazıt Meydanı’nda anma eylemini gerçekleştirme konusundaki kararlılığımız karşısında polis tarafından darp edilerek gözaltına alındık. 18 üniversite öğrencisi olarak ters kelepçeyle, İstanbul’un en bilinen, en kalabalık meydanlarından biri olan Beyazıt Meydanı’nda dakikalarca yerde bekletildik. Yaşanan polis saldırısına ilişkin görüntü almak isteyen basın emekçileri darp edildi; alandan zorla, saçları çekilerek uzaklaştırılmaya çalışıldı.
Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne götürülmemiz ve ifademizin alınmasının ardından nezarethaneye konulacağımız sırada çıplak arama dayatmasıyla karşılaştık. Çıplak aramanın onursuz arama olduğunu ve buna izin vermeyeceklerini söyleyen arkadaşlarımız, kamerasız bir odada dakikalarca Terörle Mücadele polisleri tarafından darp edildi. Üstünü çıkarmak istemeyen ve buna direnen arkadaşlarımızın elbiseleri ve hatta çorapları dahi yırtıldı.
Çıplak aramaya direndiğimiz için başlatılan fiziksel işkence, nezarethanelere konulduğumuz aşamaya gelindiğinde psikolojik işkence olarak devam etti. İlk olarak bazı arkadaşlarımızın isimleri tek tek sayılarak “Bu kişileri ayrı koyun, sabaha kadar tuvalet yok” denildi. Sonrasında ise gözaltına alınan tüm arkadaşlarımız tekli hücrelere konuldu. Tek başlarına tutulan arkadaşlarımızın bazılarının hücrelerine gidilerek, polisler tarafından “İleride büyük terörist olursan seni de ağırlamadık demeyiz” gibi psikolojik işkence ve tehdite varan ifadeler kullanıldı.
Gözaltında tutulduğumuz bir gün boyunca Terörle Mücadele polisleri tarafından iki arkadaşımıza “avukatsız mülakat” adı verilen muhbirlik/ajanlık dayatmalarında bulunuldu. Kalan 16 kişiden ayrı olarak nezarethaneden çıkarılan arkadaşlarımız “Telefonunu ver” gibi dayatmalarla karşı karşıya bırakıldı. Avukatı olmadan yapılan görüşmenin hukuksuz olduğunu ve bu teklifi asla kabul etmeyeceğini ifade eden arkadaşlarımız aileleri ile tehdit edildi. “Ne işler yaptığını ailene anlatırız, gözaltında olduğunu ailene söyleriz” ifadeleriyle, söz konusu teklifleri kabul etmeyen arkadaşlarımıza yönelik baskı devam etti. Dahası ajanlık/muhbirlik dayatmalarını kabul etmeyen arkadaşlarımızın burslarının kesileceği tehditlerinde bulunuldu. Arkadaşlarımız, gözaltı sonrası polisler tarafından arandı; tacize, tehdite ve dayatmalara devam edildi. Öte yandan parmak izini vermek istemeyen bir arkadaşımız, yere yatırılarak darp edildi.
Yine hatırlatmak istiyoruz: Önder Babat anmamıza yönelik bu saldırı, ilk değil. Geçen yıl, yine İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Önder Babat için hazırlamak istediğimiz panoya önce ÖGB saldırmıştı. Daha sonra okula sokulan polis ekipleri tarafından, kendi okulumuzun koridorunda ters kelepçeyle gözaltına alınmıştık ve hakkımızda 7 günlük gözaltı kararı çıkarılmıştı.
Soruyoruz:
- İstiklal Caddesi’nin ortasında başından vurularak katledilen ve 15 yıldır vurulduğu yerde tek bir delil dahi toplanmayan, cinayeti hakkında kamu davası açılmayan İstanbul Üniversitesi öğrencisi Önder Babat’ı anmamız İstanbul Üniversitesi yönetimini; eylemimizi yasaklayan İstanbul Valiliği’ni ve bizi ters kelepçeyle gözaltına alan polisleri neden rahatsız ediyor?
- Yıllarca, çok çeşitli konu ve başlıklarda öğrenci eylemlerinin yapılabildiği İstanbul Üniversitesi Ana Kapı önü; neden 1 Mart Cuma günü yapacağımız eylem öncesi eyleme yasak hale getirildi?
- İstanbul Üniversitesi öğrencileri, okullarının kapısı önünde ters kelepçeyle gözaltına alınıp neden dakikalarca Beyazıt Meydanı’nda, yerde bekletildi?
- Çıplak arama dayatmasına direnen üniversite öğrencileri neden kamerasız bir odada, dakikalarca darp edildi?
- Bazı arkadaşlarımıza yapılan “özel muamele”nin sebebi neydi? Gözaltına alınan arkadaşlarımız neden tek tek hücrelere konuldu? En temel insani ihtiyaçlarımızdan biri olan tuvalete gitmek, neden engellendi?
- Gerek gözaltına alınırken gerekse de dayatmalarınız karşısında yıldıramadığınız arkadaşlarımıza yönelik ajanlık/muhbirlik teklifleriniz hangi “güvenlik” politikasının eseri?
- Giderek yaygınlaşan burs kesme tehditlerinizle neyi amaçlıyorsunuz?
Bu soruların yanıtları bizler için oldukça kolay:
Önder Babat’ı anmamızdan korkuyorlar; çünkü Önder, gençliğin devrimci mücadelesinin simge isimlerinden biri olduğu için katledildi. Biliyorlar ki yıllardır Beyazıt Meydanı’nı dolduran üniversite öğrencileri, Önder’in ismini ve mücadelesini başta İstanbul Üniversitesi’ne sonra memleketin her yanına yayabilecek inanç ve kararlılıkta.
Beyazıt Meydanı, 68’den bugüne gençliğin devrimci eyleminin önemli merkezlerinden biri. Beyazıt Meydanı’ndan haykırılan her slogan, yıllar geçse de yerini buluyor ve emekçi halkların mücadelesine güç katıyor. İstanbul Valiliği’ni, İstanbul Üniversitesi yönetimini ve polisleri rahatsız eden işte tam da gençliğin güç kattığı emekçi halkların mücadelesi. Bu yasaklama ve saldırı, özelde Önder Babat’ı anmak isteyen üniversite öğrencilerine yapılmış olsa da biliyoruz ki temelde gençliğin örgütlü mücadelesine yapılmış bir saldırı.
Çıplak arama dayatması, fiziksel/psikolojik işkence; “özel muamele” bugüne dek hiçbirimize sökmedi. Ajanlık/muhbirlik teklifleri, inanç ve kararlılığımız karşısında çaresiz kalmış polis teşkilatının son çırpınışıydı.
Bizler; Turan Emeksizlerin, Deniz Gezmişlerin, Önder Babatların okulunda, baskı ve zulme bir kez olsun boyun eğmemeyi onlardan öğrendik. Yasaklarınız, gözaltı terörünüz, işkenceleriniz ve tehditleriniz, bir kez olsun sloganlarımızı susturamadı!
Binlerce kez, yüzlerce polis tarafından gözaltına alınırken haykırdık; yine haykırıyoruz: Beyazıt faşizme mezar olacak! Önder Babat ölümsüzdür!
İ.Ü Öğrencileri