Hafız ile Semender

Köklerinden beslenebilen, edebiyat geleneğini geçmişten bugüne harmanlayabilen, Hafız’dan olduğu kadar İkinci Yeni şairlerinden de tatların karıştığı yeni bir şiir Haydar Ergülen’in şiiri... "Bir ülke yırtılır gibi mantonun/ yırtılan yerinden uçtu gitti/ şimdi gökyüzünde oturan peri/ bir mülteci sabrıyla beklemekte/ ülkesini yeniden giyeceği günleri” dizeleriyle mistik olan ile zamanının acılarını anlatmanın sırrına ulaşıyor.

Deniz Dalyan

Haydar Ergülen’in bütün şiirlerinin ikinci cildi olan “Hafız ile Semender” Ağustos 2014’te Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yeniden basıldı. Kitabın üçüncü baskısını yapmış olduğunu düşününce, okuyucunun Ergülen’in abartıdan uzak, dingin sesini dinlemeyi her zaman sevdiğini söyleyebiliriz. Edebiyatımızda 1980 sonrası şiirinin önemli isimlerinden olan Ergülen, şiirlerinde doğulu şiir geleneğinden besleniyor.

HAFIZ'DAN SEMENDER'E

Şirazlı Hafız’dan Harezmli Hafız’a şiir geleneğinin izini süren şair, Harezmli Hafız’ın “Aşkının ateşi ile yandığı halde ateş içinde yanmayan Hafız semender değil midir?” dizelerinden ve Borges’nin “Yalnızca küçük bir ejder değil aynı zamanda (bir sözlüğe göre) ‘koyu siyah, pürüzsüz ve sarı benekli bir deriye sahip bir böcekçil kurbağadır’. Bu iki kimlikten daha iyi tanınanı düşsel olanıdır...” sözleriyle bu masalsı ateş canlısından ilham aldığını açıklıyor. “Kabareden Emekli Bir Kız Kardeşim” dediği Lina Salamandre’nin, salamander yani semender adını almasını ateş öğesinin ruhu olmak istemesine bağlıyor. Böylece Hafız’a şiirler, hayali şarkıcı ve şair Lina Salamandre’ye, onun ağzından yazılan şiirlerle harmanlanmış oluyor. Bu güçlü ve zengin imge evreni Ergülen’in sesini özgünleştiriyor.

YANMAK VE VAR OLMAK

Yanarak yeniden var olmak, özünün farkına varmak, “N’oldum?” diyebilmek, suret ile gerçek olanı ayırabilmek... “Surette kül idim, birden savruldum/ birine başkası oldum, unuttum/ aslımın kimde kaldığını” (s.115) diyen şair, aşkın ateşinde yanma temasıyla Alevi şiir geleneğini, Acem şiirinin büyüsünü dizelerine yansıtıyor.

“Bir ülke yırtılır gibi mantonun/ yırtılan yerinden uçtu gitti/ şimdi gökyüzünde oturan peri/ bir mülteci sabrıyla beklemekte/ ülkesini yeniden giyeceği günleri” (s.116) dizeleriyle mistik olan ile zamanının acılarını anlatmanın sırrına ulaşıyor. Acı çekenlerin, haksızlığa uğrayanların, kaybedenlerin, yersiz yurtsuz kalanların yanında duruyor.

UNUTULMAZ DİZELER YARATABİLMEK

Belleğe saplanıp kalan dizeleri var Haydar Ergülen’in: “Kadın Yoldadır” şiirindeki: “Ben hiç rastlamadım gidiş-/ dönüş bileti alan bir kadına/ rastlarsanız bakın yanında bilet/ gibi kıvrılmış adama” (s.121) dizeleri gibi yıllar geçse de unutulmayacak olan, mısra-i bercestelere benzeyen.

“İpeğin Şiiri”ndeki: “yılan ki düşlere akan bir su idi/ kimin aklına gelirdi kemende dönüşeceği” (s.215) dizeleri ve hemen arkasından gelen ve onu yıkılmaz bir duvar örer gibi destekleyen “İpsiz Şiir”in: “siz de sıradasınız bu ip herkese yeter”(s.216) dizesi şairin şiirleri bir araya getirmedeki ustalığını da hissettiriyor.

EVLER, BAHÇELER, ŞEHİRLER

Ev imgesiyle yazılmış onlarca şiiri, bize Behçet Necatigil’in şairi ne denli derinden etkilediğini gösteriyor. Köklerinden beslenebilen, edebiyat geleneğini geçmişten bugüne harmanlayabilen, Hafız’dan olduğu kadar İkinci Yeni şairlerinden de tatların karıştığı yeni bir şiir... Bu dizelerde ünlü şairlere göndermeler var: Behçet Necatigil’e, Sezai Karakoç’a, Ece Ayhan’a... Hatta belki “Yeşil pencerenden bir gül at bana” diyen Dıranas’a bile: “sevgilim sevgilim beni kimseye sorma/ mavi bir bulutun içindeyim göğe iliştirilmiş/ devşirme bir çobanyıldızıyla geçiyorum kapından/ yalancı bir ay olup düşüyorum eski sulara” (s. 204)

CUMARTESİ ANNELERİ'NE

“Sahi senden mi doğdum anne/ Yollar nehirler kuşluk vakitleri dururken/ bir insandan mı doğar bir çocuk”(s.184) Sıkça rastladığımız temalardan biri de anne ve çocuk. Şairin acının içinden gelen sesine karışıyor anne imgesi.

Ancak “Öksüz” şiiriyle daha sarsıcı bir boyuta taşıyor bu temanın etkisini. Şiirinin politik mesajlar içermesinin riskini alamayanlardan değil Ergülen. Şiir estetiğini zedelemeden, şiiri incitmeden söylüyor söyleyeceğini. “Kayıp oğul kayıp kız/ bir mezarda kimsesiz/ ve annelerin öksüz/ kaldığı cumartesi:/ Artık anneler günü” diyor acıyı tersinden anlatarak. Bir çocuğun annesini kaybetmesinin, öksüz kalmasının derin acısına benzetiyor annenin çocuğunu kaybetmesini; söz tersine çevriliyor, dünya başımıza geçiyor.

Haydar Ergülen şiiri, geleneğin, bugünün ve yarının şiiri.

Hafız ile Semender, Haydar Ergülen, Kırmızı Kedi Yayınevi, Ağustos 2014, 284 sayfa

DAHA FAZLA