EŞİK: Çocuk istismarını affa kalkışanlar, Anayasa yapamaz!
EŞİK, AKP’nin Anayasa teklifine karşı, “Çocuk cinsel istismarını affa kalkışanlar, yasa da Anayasa da yapamaz!” dedi.
İleri Haber
İsmailağa Cemaati’nde yaşanılan çocuk istismarı olayı ve AKP’nin başörtüsü Anayasa değişikliğine karşı açıklama yapan Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), “Kadına şiddeti ve ayrımcılığı ‘din’ diye ‘manevi değer’ diye meşrulaştıranlar, çocuk cinsel istismarını affa kalkışanlar, yasa da Anayasa da yapamaz!” dedi.
AKP’nin Anayasa tartışmalarını da hatırlatan EŞİK, 6 yaşından bu yana istismar edilen bir çocuğun olayı tazeyken ve 25 Kasım’da kadınlara yönelik polis şiddetinin izleri henüz tazeyken AKP iktidarının Anayasa teklifi sunması ülkenin siyasi tarihine geçen pek çok garabetten biri olarak yorumladı.
Yaşanılan çocuk istismarının buzdağının yalnızca görünen bir ksımı olduğuna değinilen açıklamada şu sözlere yer verildi:
“Cinsel istismar yıllar önce tespit edilmesine rağmen soruşturmanın üstü örtülmüş.
Öncelikle, daha küçücük bir çocukken yaşamaya başladığı, akla ve vicdana sığmayan cinsel istismar ve tecavüz suçunu yıllar sonra anlatma gücünü kendisinde bulmuş bu genç kadının adalet arayışını ve suçluları ifşa etme iradesini kutlamak ve benzer acıları yaşayıp da dile getiremeyenlere cesaret vermesini dilemek gerekir.
Savcılık dosyasındaki belgeler gösteriyor ki, on yıl önce 2012 yılında, cinsel istismar doktor tarafından fark edilmiş, bunun üzerine soruşturma başlatılmış, ancak organize sahtekarlıkla soruşturmanın üstü örtülmüştür. Yıllarca bu istismarı yaşamış ve hayatta kalmayı başarmış olan kadının beyanı, doktor raporları, fotoğraflar, ses kaydı, şüpheli ikrarları dikkate alınarak; suçlular ve bu suça yardım ve yataklık eden herkes; evlenme ehliyeti olmayan çocuklara dini nikah kıyan din görevlileri, evlatlarını çocuk yaşta evlendiren aileler, ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeyerek buna göz yuman görevliler ve resmi otoriteler kamu davası açılarak yargılanmalı ve eylemleri nedeniyle cezalandırılmalıdır.
‘ÇOCUK YAŞTA VE ZORLA EVLENDİRMELER MÜNFERİT VAKALAR DEĞİL’
Yirmi yıldan uzun süredir iktidarda olanların örtbas ettiği ilk çocuk istismarı vakasının bu olmadığını biliyoruz. Nüfus ve Sağlık Araştırması (2018) sonuçlarına göre, 20-49 yaş aralığındaki kadınların %21’i 18 yaşından önce, %4’ü 14 yaşında veya daha küçük yaşta evlendirilmiş. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2018 yılındaki nüfus verilerine baktığımızda, bahsedilen yüzdelerin 700 binden fazla 14 yaş ve altı kız çocuğunun cinsel istismarı anlamına geldiği görülüyor. Yine TÜİK’in yayınladığı doğum istatistiklerine göre, 2015-2020 yılları arasında 15-17 yaş grubundaki kız çocuklarının yaptığı doğumların sayısı 81 binden fazla. Bu rakamlar başlı başına bir skandal iken çocuk cinsel istismarının bu rakamların çok ötesinde olduğunun altını çizmek gerekiyor. Kız çocuklarının yaşının büyütüldüğü veya bildirilmediği pek çok vaka ve TÜİK’in kendi verilerinde annenin yaşının “bilinmeyen” kategorisinde yer aldığı doğumlar düşünüldüğünde, çocuk yaşta doğum yapan kız çocuklarının bu verilerin işaret ettiğinden çok daha fazla olduğu ortadadır.
Eşitlik ve laiklik ilkelerine savaş açanlar, İstanbul Sözleşmesi’ne saldıranlar, “evlilik” kisvesi altında çocuk cinsel istismarının yolunu açanlardır.
Çocuk cinsel istismarı faillerine yönelik bir af girişimini gündemde tutmanın kendisi, çeşitli kültürel, dini yorum ve benzeri motiflere sığınarak bu suçu işlemeye meyilli olanların, yargının cinsiyetçi uygulamalarının ve göz yummaya meyilli kamu görevlilerinin doğrudan cesaretlendirilmesi anlamına gelmektedir. Oysa İstanbul Sözleşmesi’nin 42. maddesinde kültür, gelenek, din, görenek veya “namus”un kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddet suçlarında kabul edilemez gerekçeler olduğu düzenlenmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden beslenen kadınlara karşı şiddet ile bütüncül mücadeleyi öngören İstanbul Sözleşmesi’nden yasalara ve Anayasa’ya aykırı olarak çıkma kararı, iktidarın kadına karşı şiddet veya çocuk cinsel istismarı ile mücadele etmediğinin, aksine bu suçları görmezden geldiğinin, hatta körüklediğinin en açık göstergesidir.
“Rızası var” yalanıyla, “aile kurmak kutsaldır”, “kültürümüzde/dinimizde var” gibi söylemlerle çocukların zorla evlendirilmesi cinsel istismardır ve suçtur. Bu suçu soruşturmayan ve suçluları cezalandırmayan, din tüccarlarıyla mesaisini sıkı tutan, “aile”yi ağzına sakız eden ama kız çocuklarının, kadınların en temel haklarının ihlaline göz yuman mevcut iktidar, Anayasa’ya “hürriyetleri” koruyacak hükümler getireceği iddialarına kimseyi inandıramaz.
‘MEVCUT YASALARI UYGULAMAYANLAR, YASA DA ANAYASA DA YAPAMAZLAR’
Bir ailenin kendi kızlarının cinsel istismarına yardım ve yataklık etmesini konuştuğumuz bu günlerde, AKP’nin Anayasa’da değişiklik teklifini Meclis’e getireceği açıklandı. Yasaları uygulamayan, failleri cezalandırmayan, başta Medeni Kanun ve Ceza Kanunu olmak üzere yasaların altını oyanlar, kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddeti ortadan kaldırmayı hedefleyen İstanbul Sözleşmesi’nden hukuka aykırı şekilde çıkanlar, çocukları cinsel istismar ve sömürüden korumayı amaçlayan Lanzarote Sözleşmesi’ni hedef alanlar, kadınların kazanılmış haklarına ve hayatlarına kastedenler ve onların işbirlikçilerinin yapacakları Anayasa’yı kabul etmeyeceğiz. Eşitlik İçin Kadın Platformu olarak iki yıldır söylüyoruz: Yasalara dokunma, uygula! Anayasa’yı uygulamayanlar, Anayasa yapamazlar!
Çocuk cinsel istismarına türlü çeşit kılıf bulmakta mahir “aile” savunucuları ise kadın ve LGBTİ+ hak savunucularına saldırmakla meşgul. “Aileyi korumak”, “boşanmaları önlemek”, “babaların mağduriyetlerini gidermek” gibi bahanelerle mevcut yasaları hedef gösteren, kaç kişiyi ve kimi temsil ettikleri belirsiz güdümlü bir takım dernekler ve vakıflar ise 6 yaşında bir kız çocuğunun bir tarikat müridine “peşkeş çekilmesi” karşısındaki sessizliklerini koruyor. İktidarın nimetlerinden kopmamak için ülkenin geleceği ile oynamaktan çekinmeyen, toplumun fersah fersah gerisindeki bu küçük kesimin yarattığı karanlık elbet sona erecek.
‘ÇOCUK CİNSEL İSTİSMARINI AFFA KALKIŞANLAR, YASA DA ANAYASA DA YAPAMAZ!’
Altı yaşında bir çocuğun kendi ailesi tarafından “evlilik” adı altında cinsel istismara maruz bırakılması kadar vahim olan; bu suçun bin değil, on bin değil, yüzbinlerce kız çocuğuna karşı işlenmesine zemin hazırlayan eşitlik ve laiklik karşıtı söylemler ve politikaların karşısında ciddi bir tepkinin verilmemesidir. Aynı zamanda kadın düşmanı olan söylem ve politikaların bugün geldiğimiz noktada yol açtığı sonuç: şiddet ve istismara karşı mücadele eden kadın örgütlerinin hedef alınması, açıktan nefret söylemine maruz bırakılması, kadın karşı şiddeti protesto etmek için 25 Kasım’da, 8 Mart’ta barışçıl eylemlere katılan kadınların gözaltılar ve açılan davalarla sindirilmeye çalışılması, kadın derneklerinin kapatılmaya çalışılması ve tüm bunların iktidar eliyle uygulanması veya teşvik edilmesidir.
Mevcut iktidar tarikatlarla işbirliği içinde hem eşitlik hem de laiklik ilkelerine savaş açmıştır. Mağdur ettikleri milyonlara rağmen, hala mağduru oynamakta usta bu aktörlerin bu topluma verdiği zarar büyüktür. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve laiklik ilkelerini benimsemeden, ayrımcılığa karşı net tavır almadan, kız çocuklarına ve kadınlara karşı şiddet önlenemez. Kadına şiddeti ve ayrımcılığı “din” diye “manevi değer” diye meşrulaştıranlar, çocuk cinsel istismarını affa kalkışanlar, yasa da Anayasa da yapamaz!