Diyarbakır Cezaevi davası zaman aşımından düşürüldü

Diyarbakır Cezaevi davası zaman aşımından düşürüldü

Diyarbakır Cezaevi'nde 10 tutuklunun işkenceyle katledilmesine ilişkin dava zaman aşımına uğradı. Yargıtay’ın bozma kararı sonrası sanık sayısı 50’ye düşürülen davanın duruşmasında sanıklar katılmazken avukatları ise mahkeme tutanağına imza yazdırdıktan sonra duruşmadan çıktı.

Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi'nde 1996 yılında 10 tutuklunun demir sopalarla darp edilerek öldürülmesiyle ilgili asker, polis, gardiyan ve cezaevi müdürünün de yargılandığı dava, zaman aşımı gerekçesiyle düşürüldü.

Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi'nde 24 Eylül 1996 tarihinde 10 tutuklunun asker, gardiyan ve polislerce demir sopa ve çubuklarla öldürüldüğü; 24’ünün de yargılandığı davanın duruşması Diyarbakır 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.

Yerel mahkemenin 62 sanık "kastın aşılması suretiyle birden fazla kişiyi öldürmek", "görevi kötüye kullanmak" suçlarından 5'er yıl hapis ve 3'er yıl kamu hizmetinden men cezası, 3 sanığın beraatı, 7 sanık için zaman aşımı kararının Yargıtay tarafından bozulmasıyla yeniden görülen duruşmada, dava zaman aşımından düşürüldü.

SANIKLAR KATILMADI 

Saldırı sırasında yaralanan ve yaralı halde  Antep Cezaevi’ne sevk edildikten sonra yaşamını yitiren Kadir Demir’in ölümünde rolü olanların dosyaya eklenmesiyle sanık sayısının 89’a çıktığı, Yargıtay’ın bozma kararı sonrası sanık sayısı 50’ye düşürülen davanın duruşmasında sanıklar katılmazken avukatları ise mahkeme tutanağına imza yazdırdıktan sonra duruşmadan çıktı.

Duruşmada, katılan vekiller Barış Yavuz, Dorşin Öner ve Derya Yıldırım’ın hazır bulundu. İddia makamı önceki duruşmada, 63 sanığın “öldürme kastı olmaksızın ölümü sebebiyet vermekten” ayrı ayrı cezalandırılmasını talep ettiği mütalaasını tekrarladı.

'SUÇUN KASTEN İŞLENDİĞİ SABİTTİR'

Katılan avukatları adına esas hakkında savunma için söz alan avukat Barış Yavuz, dosyada iki defa değerlendirmenin yapıldığına işaret ederek, 765 sayılı TCK’nın 452’nci maddesi dosya kapsamındaki eylemlere uygulama ihtimalinin olmadığını söyledi. Sanıkların kullandığı cop ve maktullerin yaralanma ile öldürülme biçimlerine dikkat çeken Yavuz, suçun kasten işlendiğinin sabit olduğunu belirtti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) dosyaya ilişkin verdiği kararın dikkate alındığında 765 sayılı TCK’nın 50’nci maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığını belirten Yavuz, tüm sanıkların hakkında TCK’nın 450/3 maddesine göre cezalandırılmasını istedi.

MAHKEME DAVAYI DÜŞÜRDÜ

Mahkeme, sanıklar hakkında açılan kamu davasının 765 sayılı TCK’nın 102/2 ve 104/2 maddelerinin ile Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 223/8 maddesi gereğince davanın düşürülmesine karar verdi.

DAVANIN GEÇMİŞİ

Diyarbakır Cezaevi'nde 1996 yılından gardiyan ve askerlerin tutuklulara saldırıp darp etmesi sonucu 10 tutuklu hayatını kaybetmiş, 24 tutuklu ise yaralanmıştı. Tutukluların çoğu görüş sırasında, görüş kabini içerisindeki ailelerinin gözü önünde darp edilmişti. 

Katliamla ilgili açılan davada aralarında asker, polis, gardiyan, cezaevi doktoru ve cezaevi müdürünün de bulunduğu 72 sanık yargılandı. 27 Şubat 2006'da sonuçlanan davada 62 sanık "kastın aşılması suretiyle birden fazla kişiyi öldürmek", "görevi kötüye kullanmak" suçlarından 5'er yıl hapis ve 3'er yıl kamu hizmetinden men cezasına çarptırıldı. Mahkeme 3 sanığın beraatına karar verirken, 7 sanık açısından ise dosyanın zaman aşımına uğradığına hükmetti. 

Yargıtay 1'inci Ceza Dairesi, eksik soruşturma yapıldığı gerekçesiyle kararı bozarak, dosyayı yeniden görülmek üzere yerel mahkemeye gönderdi. 2012 yılının Aralık ayında esas hakkındaki görüşünü açıklayan mahkeme savcısı, 62 sanığın "öldürme kastı olmaksızın ölüme sebebiyet vermek” ten ayrı ayrı cezalandırılmaları istedi; ancak zaman aşımı süresinin dolduğunu belirterek, kamu davasının zaman aşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasını talep etti. 

Öte yandan dava, makul sürede sonuçlanmadığı için AİHM’e taşındı. AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) yaşam hakkını güvence altına alan 2'nci ve işkence ile kötü muameleyi yasaklayan 3'üncü maddesini ihlal edildiğine karar vererek, 2010 yılında Türkiye'yi 798 bin Euro tazminata mahkum etti. (MA)