Bir işçinin gözünden: Özel sektör öğretmenlerinin sendikalaşma mücadelesi
Sendikamızın yakın vadedeki öncelikli gündeminde taban maaşının özel eğitim alanında uygulanması yer alıyor. Taban maaş talebi elimizden alınan bir hakkın tekrar geri kazanılması hedefini içeriyor.
Eren Edebali
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’nın kuruluş sürecine giderken bir grup öğretmen olarak özel öğretim kurumlarında var olan ve gittikçe artan çalışma koşullarına dair bir şeyler yapma noktasında fikir birliğine vardık. Pandemi dönemiydi ve eğitim alanında öğretmenlerin yaşadığı sorunlar sıklıkla tartışılır hale gelmişti. Çevrimiçi platformlarda bir dizi toplantı yaptık. Bir çağrı metni kaleme alarak özel sektörde çalışan öğretmenleri ortak akıl yürütmeye ve bir mücadele aracı oluşturmaya davet ettik. Memleketin farklı bölgelerinden öğretmenler çağrımıza yanıt verdi. Toplantılara katıldılar. WhatsApp ve Telegram grupları üzerinden tartışmayı sürdürmeye ve örgütlenmeyi güçlendirmeye çalıştık. Yeni kurulan sosyal medya gruplarını bu hedef doğrultusunda kullandık. Neticesinde mücadele aracının ne olacağı ya da neresi olacağı ile ilgili bir tartışma yürüttük. Emek mücadelesini yakından inceledik ve bizim işkolumuzda çalışma yürüten sendikaları taradık. Çalışma koşullarımız, özel sektörde çalışan eğitim emekçisinin çalışma koşulları bir dizi özgünlük barındırıyor, işkolundaki diğer emekçilerinden niteliksel olarak ayrışıyordu. Dolayısıyla, öğretmenlerin sorun ve taleplerine odaklanan, bu kapsamda mücadele yürütecek ayrı bir sendika kurulmasının; ihtiyaçlarımız açısından daha isabetli bir karar olduğu konusunda uzlaştık.
Kuruluş aşamasında elbette farklı sorunlarla karşılaştık. Öncelikle, özel sektördeki eğitim alanında sendikal mücadele deneyimi azdı. Örgütlenme boş bırakılmış bir alandı. Emek bilincinin ve eylemlilik deneyiminin zayıf olduğu bir kitlenin içerisinde sendikayı şekillendirmeye çalıştık. Süreli sözleşme ile çalışan ve haliyle işini kaybetme endişesini sürekli taşıyan bu kitlenin korku ve yalnızlık hissiyatıyla desteklenmiş "öğretmenler örgütlenmez" fikrini kırmak kolay olmadı. Çözülmesi için somut müdahalelerin gerektiği hakiki sorunlar ortadaydı. Fakat bu sorunlara işaret eden ve çözümü için verilecek kararlı mücadelenin ilgi çekeceğinin de farkındaydık. Olumlu ya da olumsuz tüm etkenleri hesaba kattık ve mücadelenin kendi ritmine güvendik.
Bildiğiniz üzere özel sektörde çalışan öğretmenlerin çoğunluğu 10. işkolunda kayıtlılar. Örgütlenmenin önünde bir engel teşkil etse de Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası kısa sayılabilecek bir sürede üye sayısını artırdı. Sendikamızın yakaladığı bu kitleselleşmeyi iki başlık altında cevaplayabilirim.
Birincisi, sendikanın varlığını ve niteliksel farkını bir tekrara ya da mevcut sendikal alandaki alışageldik örgütlenme, mücadele anlayışına dayandırmadık. Sendikanın, isim tercihi de dahil olmak üzere, birçok önemli başlığı ciddi tartışmalarla bir siyasi zemine oturtmaya çalıştık. Çalışma şartlarımızı belirleyen kanunları, eğitim sektörünün ulaştığı ekonomik hacmi, sermayenin eğitim alanıyla nasıl ilişkilendiğini ve partilerin bu alanda sürdürdüğü politikaları inceledik.
Eğitim alanında yeni yeni serpilmeye başlayan sermayeye karşı dirençli bir mücadele örgütleyecek sendikamızın, eğitim emekçilerinin yıllardır sürdürdüğü mücadeleye de ilişkilenmesi gerektiğini stratejik hedeflerimiz arasına koyduk. Geleneksel işçi sendikaları arasından sıyrılarak, bu hedefi gerçekleştirmenin önünde başat iki engel önümüzde duruyordu. İlki öğretmenin kendisini bir emekçi olarak değil, sadece öğretmen olarak tanımlayan, sorunlu düşüncesiydi. Bu anlayışı değiştirmek için sendika yoğun bir politik mücadele verdi. İkincisi ise kamudaki eğitim emekçisi hareketinin özel sektördeki öğretmenlerin sorunlarına gerekli özeni göstermeyen politika zayıflığıydı. Sermayenin her yere yayılan özelleştirme politikasını "biz kamusal eğitimi savunuyoruz" yaklaşımı ile karşılamak yüz binlerce eğitim emekçisini örgütsüz bıraktı. Sendikamız bu büyük sorunlar karşısında örgütsel ve siyasi açıdan iyi bir sınav verdi. Sendikamız, 10 No'lu işkolundaki örgütlenme mücadelesinden niteliksel olarak kendini ayrıştırdı, genel eğitim emekçileri hareketinin özgün bir gücü olmayı başardı ve kendisini kabul ettirdi.
İkincisi, sendikamızın özel sektör eğitim emekçileri arasında kitleselleşmesi, izlenen fiili mücadele hattı sayesinde oldu diyebiliriz. Mücadelemizi kampanyalarla ördük; kampanyaları sokağa inerek, eylemler örgütleyerek güçlendirdik. Ezberleri bozacak, eşitsizliği sorgulatacak, öğretmeni mücadeleci kimliği ile buluşturacak işleri önümüze koyduk. Özel öğretim kurumları kanunu idari izin ve tatil hakkımızın olduğunu yazıyordu. Bürokrasi ve patronlar ise işlerine geldiği gibi iş kanununu öğretmene göstererek, 'siz kamuda çalışmıyorsunuz' bahanesi ile bu hakkı gasp ediyordu. Buna karşılık, patronlara ve bürokrasiye iş kanunu hatırlattık. Tavırlarında değişiklik olmadı. Biz de bu hakları gasp eden kurumları sendikamıza üye ekiplerle bastık ve sosyal medyanın gündemine soktuk. Öğretmenlerin bir kısmı alışagelmedik bu yöntemi garipsedi. Fakat bu eylemler neticesinde öğretmenlerin sendikaya yönelimi arttı. Tatil ve idari izin hakkı ile ilgili resmi yazılar çıkmaya başladı. Çalışmak için okula giden öğretmenlerin derslerini iptal ettiler ve evlerine yolladılar. Öğretmenler yönetimden açıklama talep ettiler. Yanıt olarak sendikanın dersleri iptal ettirdiğini aldılar. Güvencesizliğin derinden hissedildiği bu alanda öğretmenler için bu kazanım çok anlamlıydı. Binlerce öğretmen birkaç gün içinde sendikamıza üye oldu.
Birbirinden aldığı maaşı gizlemenin "etik" sayıldığı bir sektörde öğretmenler ekonomik hakları mücadeleye başladılar. 2014 yılında elimizden alınan taban maaş hakkı bir kampanya ile hem öğretmen kitlesinin hem kamuoyunun ilgisine sunuldu. Bu kampanya doğrultusunda etkinlikler ve eylemler yapıldı. Sokağa indiğimizde polisin şiddetli müdahalesine karşı geri adım atmadık. Bu kararlı duruş sayesinde sendikamıza duyulan güven daha da arttı ve elbette üye sayısına da yansıdı.
Bu iki önemli başlığı vurgularken bizim açımızdan çok önemli olan başka bir yöntemi de vurgulamak isterim. Sendikanın taban örgütlenmesini daha kapsayıcı olması için uğraşıyoruz. İl Meclisleri, İl Temsilcileri, Bölge Temsilcileri ve Türkiye Temsilciler Meclisi şeklinde örgütlenen çalışma sendikayı daha üretken ve dinamik tutmamızı sağlıyor. Bu konuda hala eksiklerimiz var ama geliştirmek için çaba sarf ediyoruz.
Bahsettiğim üzere kampanyalar düzenliyor, bunları taban örgütlenmesi, eylemlerle destekliyor ve sosyal medyayı etkin kullanarak sendikanın görünürlüğünü artırıyoruz. Bu etkinliği eğitim alanındaki özgünlüğe borçluyuz. Öğretmenler farklı branşlarda uzmanlaşarak meslekte yerini alıyor. Bu aynı zamanda çeşitli yetenek ve becerilerin bir çatı altında buluşabilmesi demek.
Pankartı hazırlayabilecek bir görsel sanatlar ekibi, sosyal medyada kullanabilecek materyalleri hazırlayabilecek bilişim ekibi, dosya ve taslak metin hazırlamada görev alabilecek bir ekip öğretmenlerin arasından çıkabiliyor. Genç bir kitle olması nedeniyle de sosyal medya kullanımı hayli fazla. Patron baskısı nedeniyle öğretmenler kendi ismi ile sosyal medya alanında aktif olamasa da farklı yöntemler ile yine de destek veriyor, paylaşımları yayma görevini üstleniyor. Twitter için düzenlediğimiz kampanyalara katılım hayli yüksek oluyor. Herkesi harekete geçiren bir tepki üzerinden örgütleniyoruz, dolayısı yaptığımız çağrı karşılık buluyor. Fakat bununla yetinmemeliyiz, sosyal medya alanını daha etkin kullanmalıyız diye düşünüyoruz.
Sosyal medyada sömürü ve hak gasplarının teşhir ederek hızlıca sonuç alabiliyoruz. Veliler, öğrenciler, öğretmenler ve kamuoyunun geniş kesimleri sosyal medyada yapılan bu ifşaları takip ediyor. Tatil hakkı için verilen mücadelede yapılan kurum baskınlarının yine sosyal medyaya teşhir biçiminde aktarılması da etkili oldu diyebiliriz. Hak gaspı yapan eğitim kurumlarının önlerinde yaptığımız eylemler, merkezi basın açıklamaları dikkat çekiyor. 30 Ağustos 2022’de Ankara ve 30 Ağustos 2023 İstanbul-Taksim’deki eylemlerimiz polis müdahalesi ile karşılaştı. Fakat eylemlerin talepleri ve mekân seçimi kamuoyu nezdinde oldukça meşruydu ve bu iki eylemden de sendikamız güçlenerek çıktı diyebiliriz. Özel eğitim alanında patron baskısı, hak ihlalleri ve sömürü koşulları açığa çıktı. Artık perde kalktı.
Sendikamızın yakın vadedeki öncelikli gündeminde taban maaşının özel eğitim alanında uygulanması yer alıyor. Taban maaş talebi elimizden alınan bir hakkın tekrar geri kazanılması hedefini içeriyor. Aynı zamanda sektörde şu an hâkim olan asgari ücret düzenine de darbe vurmuş olacağız. Talep gerek öğretmen kitlesi gerek bürokrasi içinde tartışılır hale geldi. Kamuoyu da ulusal ve yerel basının meseleye yer vermesi sebebiyle öğretmenlerin düşük ücretler ile çalıştığını fark etti. Patron cephesi taban maaş talebi karşısında köşeye sıkıştı diyebiliriz. Bu konuda kısmi kazanımlar ya da sahte çözümler gündeme gelecektir. Biz taban maaş hakkının tekrar geri gelmesi için mücadeleyi yükselteceğiz. Bu hedefle 29 Ocak'ta Meclis önünde buluşacağız.
Bir diğer kampanyamız ise 10 No'lu işkolunun dağıtılması üzerine. Bildiğiniz üzere birbirinden farklı mesleklerin yer aldığı torba bir işkolu. En fazla çalışana sahip ve sayının giderek arttığı bir işkolundan bahsediyoruz. Yaklaşık 4,5 milyon emekçi bu işkolunda kayıtlı. Sendikamızın hedefi, kamuda uygulandığı üzere, buradan Eğitim, Öğretim, Bilim iş kolu oluşturulmasını sağlamak.
Bu talebimize ek olarak mevcut işkolunun yapısını tartışmaya açmak istiyoruz. Bu işkolunda az üyeye sahip ama mücadele dinamiği yüksek olan sendikaları da bu tartışma sürecine dahil edelim istiyoruz. Kapsayıcı ve rekabetten uzak bir anlayışla hareket bu tartışmayı örgütlemeliyiz. 10 No'lu iş kolunu dağıtma çabası aynı zamanda tepeye çöreklenmiş sendikal bürokrasi üzerinde de basınç kurma anlamına gelecek. Üyelerimiz arasında toplu iş sözleşmesi fikrini yaratmak ve yaygınlaştırmak için de bu kampanyayı bir fırsat olarak görüyoruz.
Üye sayımızı düşündüğümüzde sendikamız, eğitim iş kolunun kurulması halinde toplu iş sözleşmesi hakkını elde edebilir. Bu hedefi gerçekleştirme konusunda ısrarcı olacağız. İş kolundaki tüm sendikalarıyla bir masa etrafında bir araya gelmek, konuyu etraflıca tartışmak ve talebimizi ortaklaştırmak için Ankara’da buluşacağız. Hazırlıklarımız devam ediyor.