Anadolu’yu talan ettiler
Cumhuriyetin kuruluşundan 2002 yılına kadar verilen maden ruhsatı sayısı bin 180. AKP iktidarı döneminde verilen ruhsat sayısı ise 380 bin.
Mehmet Torun
Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterirmiş. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, “Her tarafı yemyeşil, zümrüt gibi olan Anadolu coğrafyasını adeta talan ettik. Ağaçlarımızı yok ettik, ormanlarımızı da kel hale getirdik” dedi.
Bunu söyleyen sıradan bir kişi olsa fazla sorun yok ama bu ülkenin bakanı, hem de çevre bakanı. İliç’teki altın madenine üç kez kapasite artışı verip faciaya davetiye çıkaran bakanlığın başındaki zat. Söylediklerinin yenilir yutulur yanı yok. Demokratik bir ülkede olsa bavulunu çoktan toplardı ama “İstanbul’a ihanet ettik, ben de bundan sorumluyum” diyen ustasından cesaret aldığı ortada.
22 yıllık iktidarları döneminde gerçekten Anadolu coğrafyasını talan ettiler. Kentleri beton yığınına çevirip yaşanmaz hale getirdiler. HES’ler yapacağız diye dereleri kuruttular. Sahilleri rant uğruna yok ettiler, halkı denize hasret bıraktılar. Ormanları tıraşladılar yok ettiler, yakılan ormanlara beş yıldızlı oteller dikilmesine göz yumdular. Halkın malı olan ortak müştereklerimizi, madenlerimizi peşkeş çekerek yabancı, yerli şirketlere yok pahasına verdiler. Bunları çıkarmak için çevresel duyarlılığı görmezden geldiler. Ülkenin her bölgesini delik deşik ettiler. Cumhuriyetin kuruluşundan 2002 yılına kadar verilen maden ruhsatı sayısı bin 180. AKP iktidarı döneminde verilen ruhsat sayısı ise 380 bin. Rakamlar korkunç, bu kadar maden ruhsatı verildiğine göre madencilik sektörünün ülke kalkınmasındaki önemi bir hayli fazla olmalı. Ama gerçek öyle değil ne yazık ki. Madenciliğin Gayri Safi Yurt içi Hasıladaki (GSYH) payı yüzde 1’lerde. Maden ihracatımız 6 milyar dolar. Yani, tam bir sömürge madenciliği. Talan edilen kaynaklarımız, yok edilen doğamız, yiten canlarımız, çölleşen ülkemiz.
Öyle bir hale gelindi ki ülkemizin kalkınması için oldukça önemli olması gereken madencilik tu kaka edildi bunlar sayesinde. Maden adı duyulduğunda bile insanlar tedirgin oluyor, haksız değiller elbette. Yapılan uygulamalar, örnekler ortada.
Bakanın bu söylemi üzerine CHP Genel Başkanının bile ilk aklına gelen madencilik sektörü olmuş. Özgür Özel, Özhaseki’nin sözlerine tepki göstererek şunları söylemiş: Sizin yüzünüzden tabii ki. Birçok şehrin yüzde 65’i maden alanı olarak işaretlendi. Ülkenin varlıkları elbette çıkarılsın ama en vahşi madencilik yöntemleriyle altın çıkarılıyor siyanürle arındırılıyor; posası bize kalıyor. Kaz Dağları ortada, Akbelen ortada… Eskiden kayda alınmayan ormanlar kayda alındığı için, gerçekte kayıtta olmayanlar kayıt altına alınıyor, kayıtta olanlar da talan ediliyor. Bu yüzden ormanlar azalmıyor gibi görünüyor.
Özgür Özel haklı. Vahşi madencilik yöntemleriyle tüm kaynaklarımız elimizden alınıyor. Batılı şirketler ülkelerinde yapamayacakları her şeyi burada yapabiliyor. Kaz dağları, Fatsa, İliç ortada. Müstemleke ülkelerde yaptıklarını bizim ülkemizde de uyguluyorlar. Çanakkale’deki üç altın madeninin sahibi Alamos Gold’un CEO’su McCluskey, yatırımlarını Kanada’ya dolar pompalayacak boru hattına benzetiyor. Adam haklı. Dünyada altın madenlerinin ons başına ortalama maliyeti 983 dolar iken, Çanakkale altınının maliyeti bunun yarısı bile değil: 447 dolar.
TEMA Vakfı, Türkiye’nin 24 ilinde yaklaşık 20 bin maden ruhsatının; ormanlar, korunan alanlar (milli park, sit alanı vb.), tarım alanları ve kültür varlıkları ile ilişkisini incelemiş. Çalışmaya dahil edilen illerin ortalama ruhsatlılık oranı yüzde 63 çıkarken, bu durumun statü ve nitelik gözetmeksizin her yerde madenciliğe izin veren mevzuatın bir sonucu olduğu ifade edilmiş.
Bu illerde bulunan ormanların ortalama yüzde 60’ı, tarım alanlarının ortalama yüzde 57’si, meraların ortalama yüzde 55’i, korunan alanların ortalama yüzde 57’si, potansiyel koruma alanı olması gereken alanların (Önemli Doğa Alanı) ortalama yüzde 63’ü madenlere ruhsatlı. Bu tespitlere bugüne kadar herhangi bir itiraz ya da düzeltme talebi gelmedi bildiğim kadarıyla.
AKP iktidarı döneminde Maden Kanunu 21 kez değişti. Her değişiklik sermayenin önünü biraz daha açtı ve toplumun tüm kesimlerinden ciddi itirazlar yükseldi. Bu günkü politikalarla üretilen madenlerin halkın refahına ciddi bir katkısı olmadığı gibi, çevreye verdiği büyük yıkım itirazların ana nedeni gibi görünmekte. İktidara yakın birkaç şirketin ve yabancı tekellerin kasasını dolduran ve çevresel sorunları büyüten bir faaliyetin yürütülmesi oldukça zor.