6 Ayda 137 Endüstriyel Yangın ve Patlama Yaşandı

6 Ayda 137 Endüstriyel Yangın ve Patlama Yaşandı

Yayımlanan raporda, yangın ve patlamaların sebebi açıklanırken, alınacak önlemler ayrıntılı şekilde ortaya konuldu.

İleri Haber

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası (KMO) İstanbul Şubesi tarafından yılın ilk 6 ayına dair Endüstriyel Yangın ve Patlamalar Raporu yayımlandı.

Raporda, Ocak-Haziran ayları arasında ülkemizdeki endüstri tesislerinde 137 yangın ve patlamanın gerçekleştiği belirtilirken, bu olaylarda 5 işçinin yaşamını yitirdiği, 103 işçinin ise yaralandığı ya da ortaya çıkan gazdan dolayı hastaneye kaldırıldığı ifade edildi.

Yangın ve patlamaların sektörel dağılımının da incelendiği raporda sırasıyla metal, tekstil, plastik ve gıda sektörlerinde yoğunluk görüldü. Tespit edilen yangın ve patlamaların 31 tanesinin metal (%22,6); 27 tanesinin tekstil (%19,7); 22 tanesin plastik (%16) ve 21 tanesinin de (%15,3) gıda sektörlerinde faaliyet gösteren endüstriyel tesislerde gerçekleştiği kaydedildi.

İLK SIRADA İSTANBUL

Rapora göre, yangın ve patlamaların illere göre dağılımında ise İstanbul 22 olayla ilk sırada yer alırken, onu Kocaeli 12 ve Sakarya 11 olayla takip etti.

Marmara bölgesindeki yangın ve patlamaların toplamın %43’ünü kapsadığı açıklanan raporda, “Endüstrinin yoğun olduğu Marmara bölgesinde yangın ve patlamaların sayısının fazlalığı şaşırtıcı bir durum değildir. Bu bölgede alınan önlemler, yapılan çalışmalar ve denetimler daha da yoğunlaştırılmalıdır” denildi.

Raporun devamında verilere ilişkin değerlendirmeler yer aldı. 2018 yılının ilk 6 ayında meydana gelen yangın ve patlamaların şehir, firma, kayıp, fabrika türü bazında incelendiği, kazaların sebeplerine ve firma isimlerine dair ise medyada bilgi eksikliği bulunduğu ifade edildi.

'FİRMA İSİMLERİNİN YANSIMAMASI SORU İŞARETİ YARATIYOR'

Bu sebeple oluş sebepleri ve firma büyüklüğüne dair yeterli yorum yapılamadığı belirtilirken, “Veri araştırması yapılırken firma isimlerinin sadece %15 kadarının basına yansıdığı görülmüştür. Firma isimlerinin basına yansıtılmaması akıllarda çeşitli soru işaretleri yaratmaktadır. Firma isimlerinin ticari kimliğe zarar vermesi düşüncesiyle yapılan bu davranış firmaların konuyla ilgili önlemleri yerine getirmesinde bir engel taşıyabilmektedir” denildi.

Raporun son kısmında ise olayların oluş sebepleri ve alınması gereken önlemler sıralandı.

SEBEP: BASİT İHMALLER

Oluş şekli itibariyle birçok yangın ve patlamanın elektrik tesisatındaki sorunlar, gaz genleşmesi, malzemenin veya ekipmanın aşırı ısınması, yanıcı gaz ve sıvıların uygun şekilde depolanmaması, kaynak vb. açık alevle yapılan işlerde kurallara uyulmaması ve periyodik bakımların yapılmaması gibi basit sebeplerle meydana geldiği ifade edilirken, alınması gereken önlemler şöyle sıralandı:

1. 2018’in ilk 6 ayında küçük/ büyük birçok tesiste yangın ve patlamaların yaşandığı, en az 5 canı aldığı, yine en az 103 kişiyi yaralanmasına sebep olduğu görülmektedir. Tesis büyüklüğü ayırt etmeden gereken bütün önlemlerin alınması yasal bir zorunluluktur.

2. 30 Nisan 2013 tarihli, 28633 sayılı Çalışanların Patlayıcı Ortamların Tehlikelerinden Korunması Hakkında Yönetmelik gereğince işletmeler, patlamadan korunma dokümanı hazırlamalı, burada belirtilen kritik noktalara göre aksiyonlar almalıdır.  

3. Yanıcı, parlayıcı/ patlayıcı malzemelerin kullanıldığı, depolandığı yerlerde kullanılan ürüne yönelik ek önlemler alınmalıdır.

4. Tesislerde yaşanan yangın/patlamalar yalnızca tesis için bir risk unsuru değildir. Çevresindeki yapılar içinde benzer riskler söz konusudur. Yangın/patlamanın etkisi ile çevresindeki yapılara zarar verebilir, can kaybı ya da maddi kayıplara sebep olabilir. Mevcut tesislerde komşu yapılarıyla aralarına set oluşturabilecek şekilde güvenlik önlemi alınması bir zorunluluktur. Diğer taraftan ise yaşam alanlarına herhangi bir risk unsuru yaratmaması için ise, yerleşim alanlarının dışında OSBlerin / fabrikaların kurulmasını geçmişte belirttiğimiz gibi bugünde belirtiyoruz.

5. Yangın veya patlamaların gerçekleştiği tesislerin ticari isimleri genellikle basına yansıtılmamakta yani gizlenmektedir. Şirketlerin prestijlerini korumak adına sergilenen bu tutumun ticari gerekçeleri olabilir. Ancak bu durum, kamuoyundan ismi gizlenen şirketlerin, yangın ve patlamaların tekrar tekrar yaşanmaması için alması gereken önlemleri almadan aynı şekilde çalışmaya devam edebilmesini kolaylaştırmaktadır. Herhangi bir yangın, patlama ya da kaza yaşanan tesisler, medyada ticari isimleri ile birlikte yayınlanmalı, böylece işverenlerin, iş yerlerini daha güvenli bir hale getirmesi teşvik edilmelidir.

6. Büyük veya küçük ölçekli tüm endüstriyel kazaların takibi merkezi bir şekilde yapılarak, kazaların kök sebeplerini ortaya koyan raporlar, yangın ve patlamalar konusuna hakim uzman bilirkişiler tarafından hazırlanmalı, bu raporlar şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Raporlar sonucunda sorumluluğu ortaya çıkan kişi ve kurumların etkin bir şekilde yargılanarak cezalandırılması sağlanmalı, maddi cezalar caydırıcı nitelikte olmalıdır.

7. Özellikle büyük kentlerde birçok fabrika ve atölye yerleşim yerleri içerisinde kalmıştır. Birçok sınai işletmenin plansızca kent içerisinde kalması, böyle kazaların daha fazla insanı etkilenmesi ve daha fazla can kaybına yol açması anlamına gelmektedir.

8. Kamu denetiminden sorumlu birimler ve yerel yönetimlerin ilgili müdürlükleri kimya mühendisi istihdam etmeli ve mevcut kimya mühendisi sayısını arttırmalılardır.

9. Tehlikeli kimyasalların bulunduğu iş yerlerine yönelik bir risk haritası hazırlanmalıdır. Bu çalışmalar yerel yönetimler, ilgili bakanlıklar, başta Kimya Mühendisleri Odası olmak üzere diğer uzmanlık örgütleri ve bu risklere yakın yaşayan halkın etkin katılımıyla gerçekleştirilmelidir. Bu çalışma kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

10. Tehlikeli kimyasal kullanan işyerlerinin ruhsatlandırma sürecine yerel yönetimler, itfaiye ve devlet kurumlarıyla beraber Kimya Mühendisleri Odası da dahil edilmeli, kullanılacak kimyasalların envanterinin tutulması, güvenli kullanım koşullarının sorgulanması gibi konulara denetimlerde daha fazla önem verilmelidir.

11. Pek çok ülkede örneğini gördüğümüz gibi, özerk bir "Kimyasal Kazaları Araştırma Kurumu" kurulmalıdır. Bu kurum, kimyasallardan kaynaklı kazalardan sonra yapacağı araştırmalarla, ulusal kimyasal güvenliği standartlarının geliştirilmesini sağlamalıdır.

12. Kimyasal madde kazalarında müdahale yöntemini belirleyen, karar üretme süreçlerinin bilgi temelli hale dönüştürülmesi ve coğrafi bilgi sistemlerinin bu açıdan geliştirilmesi gerekmektedir.

13. Tehlikeli bir kimyasalın üretiminden son ürününe kadar oluşumu aşamalarında meydana gelecek her türlü emisyon, imisyon ve ortaya çıkacak atık miktarlarının tespitinin yanı sıra olası kazalarda can ve mal güvenliğini önlemeye önemli katkı sağlayacak olması nedeniyle il ve bölge bazında "Tehlikeli Kimyasal Maddeler Envanteri" çıkartılması gerekmektedir. Kent içindeki kimyasalların envanteri tek bir elde toplanmalı ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

14. Kimyasal madde üreten ve kullanan işletmelerde, 15.02.1954 tarih ve 6269 sayılı Kimyagerlik ve Kimya Mühendisliği Hakkında Kanun`a uygun olarak "Sorumlu Müdür" bulundurulması zorunludur. Artık işverenlerin ve yerel yönetimlerin bu zorunluluğun ne kadar önem arz ettiğini anlamaları ve kanunda yazanı hayata geçirmeleri gerekmektedir.

15. Kimyasalların yönetimine dair gerekli önlemlerin alınması ve gerekli denetimlerin yapılması, ertelenemeyecek bir duruma gelmiştir. Ülkemizin önemli bir kısmının deprem bölgesinde olması, aynı zamanda tehlikeli kimyasallar, doğalgaz ve LPG kullanımı nedeniyle vereceği zararı arttıracaktır. Depreme hazırlık master planlamasının sürekli güncel tutulması ve bölgesel bir eylem planı hazırlanması önem taşımaktadır. Şimdiye dek yapılan çalışmaların derlenmesi, kamuoyuyla paylaşılması ve eksiklerinin tamamlanması için vakit kaybına tahammül kalmamıştır.