Siyasi bir aşk hikayesi: Türkiye ve Bosna-Hersek İlişkileri

Daha önce “Yugoslavya Yazıları”nda, Bosnalı ve Türk muhafazakârların birbirleriyle nasıl paslaştıklarını, savaştan bu yana 20 sene geçmiş olmasına rağmen kendi memleketlerine beş kuruş faydası olmayan Bosnalı sağcıların RTE sevgisini dile getiren yazılar yayımlamıştık. (1) Türkiye’deki muhafazakâr cenahın rüyalarındaki Bosna ile gerçek Bosna arasındaki farklılığı irdeleyen başka bir yazıyı önümüzdeki haftalarda İleri Haber’de kaleme alacağız. Fakat bu yazıda geçtiğimiz Mayıs Bosna’da yayınlanan ve Türkiye’de, özellikle de “Bosna Sevdalısı” medyamızda hiç de değinilmeyen bir raporu okurlarımıza tanıtıyoruz.

Peşinen söyleyelim: Rapor ABD tarafından kurulan “Alman Marshall Fonu”nun (the German Marshall Fund of the United States) bir programı olan “Balkan Trust for Democracy” tarafından maddi olarak verilen bir destekle, Populari danışmanlık kuruluşu tarafından yayınlanmıştır. Elbette bu destek, bu derecede önemli bir çalışmanın gücünü önemli ölçüde kırmaktadır. Muhtemelen Türk Sağı’nın göbeğinin emperyalizm tarafından kesildiğini görmezden gelen, vaktinde Altıncı Filo’yu kıbleleri olarak belirlemiş olan tosuncuklarımız bu niteliğinden dolayı rapora çamur atmaktan geri durmayacaktır. Bu ülke geleceğine sahip çıkanların da STÖ’lerle, özellikle de emperyalist fonlarla beslenen STÖ’lerle arasının çok iyi olmadığı malumunuz. Fakat Dayton Anlaşması’yla işlevsiz bir devlete sahip olan, kendi muhafazakâr siyasetçileri sayesinde bilim ve eğitime ayırdıkları bütçenin bırakın bilimsel araştırmaları desteklemesini, Ulusal Müze’yi bile ödeneksizlikten kapatmak zorunda bırakan bir Bosna’dan bahsediyoruz. Ne yazık ki, Bosna’da akademisyenler, bilimsel üretimlerini yalnızca bu fonlarla yapabilmeye mahkûm olmuşlardır. Bizim için ise önemli olan elimizdeki raporun nesnel gerçeklikleri tüm açıklığıyla sunmuş olmasıdır.  

Raporun içeriğine bakmadan önce, bazı şeylere değinmekte fayda var. Bilindiği gibi, Bosna Türk Sağı için değerlidir. Sağcı yayın organlarında Bosna hakkında sürekli methiyeler vardır. İstanbul- Saraybosna uçağında (her ne hikmetse hemen hemen tamamı sadece erkeklerden oluşan) “İslam’ın Avrupa’daki Sancağı”nı ziyaret etme huşusuyla kendinden geçmiş Türklere sıklıkla rastlarsınız. Bosna’da sadece Batı’nın kurduğu STÖ’ler yer almaz, Türklerin kurduğu “ilim ve irfan yayma amaçlı” STÖ ve cemaatlere de sıklıkla rastlarsınız. Bu STÖ’lerin yaptığı en önemli etkinliklerden birisi de, toplu sünnet törenleri gibi Bosnalı Müslümanların içselleştirdiği laik kültürde yeri olmayan etkinliklerdir. Siyasî düzeyde de, gerek RTE, gerekse de Davutoğlu için Bosna’nın yeri ayrıdır. Bosna’nın muhafazakâr siyaset için ayrıcalıklı konumuna daha sonra başka bir yazımızda değineceğiz. Fakat burada dikkat çekmek istediğimiz nokta kamuoyunda sürekli olarak Bosna ile dayanışan bir Türkiye imgesinin yaratılmış olması, Türkiye’nin yardımları ve desteği sayesinde Bosna’nın ayakta durabildiği gibi masalın sürekli olarak tekrarlanıyor oluşudur.

Elimizdeki rapor ise bu imgenin ardında yatan gerçekliğe parmak basıyor. (2)

Bosna ve Türkiye arasında çok önemli bir diplomasi trafiğinden bahsediliyor. Son üç senede en üst düzeyde 25 toplantı gerçekleştirilmiş. Sadece diplomasi düzeyinde değil, iki ülke arasındaki turist trafiği de sürekli bir artış içinde. 2009 yılında Türkiye’den Bosna’ya giden turist sayısı 13 binken, 2013 yılında bu rakam 55 bine çıkmış. Bosna’dan Türkiye’ye giden turist sayısı aynı senelerde 56 binden 72 bine çıkmış. Kültürel bağlamda ise son senelerde Türk dizilerinin etkisi tartışılmaz. Türk dizi yıldızları Bosna’ya geldiklerinde İstanbul’u aratmayacak bir ilgiyle karşılaşıyorlar. 

Bosna ve Türkiye arasındaki kültürel ve tarihî bağlar yadsınamaz. Bosna’nın en parlak, en şaşalı döneminin Osmanlı Dönemi olduğunu söyleyebiliriz. Bosnalı Müslümanların %60,2’si için Bosna’ya en yakın ülke Türkiye. 

Türkiye de bu ilginin hakkını vermeye çalışıyor. Dünya’daki en büyük Anadolu Ajansı ofislerinden birisi Saraybosna’da. Her ne kadar geçtiğimiz Şubat ayında birkaç hafta boyunca Bosna’yı sarsan Şubat İsyanı’nın ilk üç gününü ıskalamış olsalar da, AA Bosna’ya özel önem atfediyor. Benzer bir şekilde Dünya’daki üçüncü büyük TİKA ofisi Bosna’da kurulmuş. “İşbirliği ve kalkınma” ajansının bütçesinin yaklaşık %50’sinden fazlası kültürel ve tarihî eserlerin, Osmanlı Dönemi’nden kalma cami, köprü, medrese gibi yapıların restorasyonu için kullanılıyor. Bosna’da üç tane de Yunus Emre Kültür Merkezi ve 25 de Ziraat Bankası ofisi var. Bosna ve Türkiye’nin nüfuslarını karşılaştırdığınızda, Bosna’daki Ziraat Bankası şube yoğunluğu Türkiye’dekiyle hemen hemen aynı. Dahası, ülkede iki tane Türk üniversitesi var. Bir tanesini malum nedenlerle Türk diplomatik kurumları 17 Aralık 2013’ten beri fiili olarak tanımıyor. Diğeri ise “Gezinin ardında yatan gerçekler” gibi Haziran İsyanı’nın ardında Dış mihrak veya Siyonist parmağı arayan bilimsel çalışmalara imza atan bir yapıya sahip. Türk üniversitelerinin yanı sıra, ülkenin birçok yerinde Türk liseleri mevcut. 

Türkler ve Boşnaklar arasındaki sevgi ise tanımların ötesinde. Fakat Populari raporunda da belirtildiği gibi, karşılıklı bu aşk her nedense iktisadî ilişkilere yansımamış. İşsizliğin %45 olduğu Bosna yatırıma muhtaç fakat istihdam yaratan yatırımlarda Türkiye’nin esamisi okunmuyor. Bosna’nın kardeşi, hatta ağabeyi Türkiye Bosna’nın dış ticaretinde dokuzuncu sırada. Kardeş ülke Bosna ile ticari ilişki yürüten iş adamlarımız ise istihdam yaratıcı yatırım yapmaktan ziyade, perakende sektörünün yüksek kâr oranından nemalanmayı tercih etmişler gibi. Bosna’daki marketlerin rafları Türkiye’den gelen makarna, bisküvi ve şekerlemelerle dolu. Şehir merkezinde açılan AVM’lerde ise Türk tekstil firmalarının mağazaları göz dolduruyor. 

Bir de Bosna sevdalısı iş adamlarımız, Bosna sevdasını sadece ürünlerini burada pazarlarken hatırlıyor, fakat anlaşılan o ki Bosna sevdası Bosna ürünlerini ithal etmeye, bu anlamda Bosna ekonomisine bu yönde bir katkı yapmaya yetmiyor. Nitekim, Bosna’nın Türkiye’den yaptığı ithalat geçtiğimiz yıl 218 milyon Avro değerinde (tüm ithalatın %3’ü); Bosna’nın Türkiye’ye ihracatı ise sadece 88 milyon Avro (tüm ihracatın %2’si) 

Dolayısıyla, Populari’nin hazırladığı rapor “Kral çıplak!” diye haykırıyor. Bosna üzerinden sadece siyasî rant elde etmekle yetinmeyen Türk Sağı, 20 sene önce Bosna’ya toplanan paraların bir kısmını nasıl cukka ettiyse, şimdi de sözde bir kardeşlik söylemiyle Bosna’dan elde ettiği rantın da üzerini örtmeye çalışıyor.

(1) Söz kounusu yazıların başlıkları ve adresleri şu şekildedir:

“Bosna için toplanan yardımlar gericilere helal olsun” (http://haber.sol.org.tr/yazarlar/ozgur-dirim-ozkan/bosna-icin-toplanan-yardimlar-gericilere-helal-olsun-40300)

“Bosnalı siyasetçileri Türkiye’ye çağırıyoruz” (http://haber.sol.org.tr/yazarlar/ozgur-dirim-ozkan/bosnali-siyasetcileri-turkiyeye-cagiriyoruz-60220)

“150 bakana bir RTE, peki ya bir tacizci hukukçuya?” (http://haber.sol.org.tr/yazarlar/ozgur-dirim-ozkan/150-bakana-bir-rte-peki-ya-bir-tacizci-hukukcuya-77440)

(2) Raporun tamamının İngilizce metnini indirmek için: http://www.populari.org/files/docs/411.pdf