Liberal kaydırma düzeneği

Liberallerin hepsine “düzmeci” (sahtekâr) demek haksızlık olur.

Ama düzmecilik, liberallerin özellikle “sol görünen” kesiminde fazlaca tanık olunan bir durumdur.

Özel yaşamlarında, yaptıkları işlerde, yakın çevreleriyle ilişkilerinde düzmecilik yapıp yapmadıklarını elbette bilemeyiz; ayrıca bunlarla uğraşmak bizim işimiz olmamalıdır.

Burada kastettiğimiz, okurlarına ve izleyenlerine dönük, “entelektüel” ya da “düşünsel” planda sergiledikleri, ideolojik boyutu belirgin, bilinçli kaydırmalardır.

Bir tür düzmeciliktir.

Düzenek basittir. Liberaller, diyelim (A) olgusuna karşı geniş bir kesim olduğunun farkındadırlar.  Gün, (A) olgusunu eleştirme günüdür; çünkü pirim yapmaktadır. Ancak liberaller (A) olgusunu eleştirirken pek ya da hiç gündemde olmamasına rağmen (A) olgusuyla eşit olumsuzluk içerdiğini düşündükleri bir (B) durumuna da işaret ederler.

Sonra tutup bu olumsuzluğu şaşmaz biçimde hep muhayyel birtakım solculara, sosyalistlere yakıştırırlar.

Kesinlikle rastlantı, dil, kalem vb. sürçmesi değildir.

Bilinçli olarak kurulan bir düzenektir ve bir nokta iyi bilinmektedir: Böyle yapıldığında, (A) olgusu (B) tarafından gölgelenecek, (A) olgusu zaten “harcıâlem” bir mesele haline geldiğinden akıllarda asıl kalan (B) olacaktır.

Biraz şunun gibidir: Bugün ülkemizde 50’li yılların Holywood sinemasını “sarışın bombayla” (Marilyn Monroe) hatırlayanlara “Bir de esmer bomba vardı” (Jane Russell) derseniz, Russel daha az bilindiğinden herkes onu merak edecektir (örneğin, en azından yakın çevremizden, bu yazıyı okuyunca Google’dan Monroe’yu değil de “kimmiş bu” diye Russell’ı arayacak kişiler çıkacağına eminiz).

Hitler ve Mussolini’den, bir dönemin faşizminden mi söz ediliyor? Bir yerlere mutlaka Sovyetlerdeki “Stalinist”, Türkiye’deki “Kemalist diktatörlüğü” de sıkıştıracaksınız.

Asıl akılda kalan bunlar olsun diye…

***

Daha güncel örnekler mi?

Liberal “solcular” emekten ve emekçiden yanadırlar. Ne var ki bu emek ve emekçi dostluğu işçiler yan gelip yatsın, havadan para alsın noktasına kadar götürülmemelidir (Tekel direnişi sırasında aynen bu söylenmiştir).

Sanki işçiler yan gelip yatsın, havadan para kazansın isteyen varmış gibi…

Elbette laiklikten yana, yobazlığa karşıdırlar. Karşıdırlar da, bu karşıtlık insanlara “Demokrasiyi boş verelim, önemli olan laiklik” dedirtmemelidir.

Sanki ortalık böyle diyen solculardan geçilmiyormuş gibi…

AKP’nin bugün ülkeyi götürmek istediği noktaya karşıdırlar. Öyledirler, ama bu karşıtlık elitist vesayet özlemlerini hortlatmamalıdır.

Sanki “Hayııır, ille de elitist vesayet olacak” diye direten varmış gibi…

Sonra, emperyalizme karşı olunur olunmasına da, bu mücadele kolonyalizm döneminde görülen “barbarlığa” varmamalıdır.  Afganistan’da İngilizleri kılıçtan geçiren Ekber Han “çapulcularının” ya da Sudan’da Gordon Paşa’yı katleden Mehdi müritlerinin yaptıklarına benzememelidir…

Sanki solcular “Aynen öyle yapacağız” diyormuş gibi…

Kendileri de ilericidirler; aydınlanmacı ve modernleşmeden yanadırlar. Gelgelelim bu değerlerin yaşama geçirilmesinde Baasçılık yapılmamalıdır.

Sanki başkaları “Bunların hepsini Baasçılar gibi yapacağız” diyormuş gibi…

Marksizm’e yakın olduklarını söylerler. Ancak bu öğreti “Ekonomi her şeyi belirler” indirgemeciliğiyle sakatlanmamalıdır.

Sanki “Şu ekonomiye bak, her şeyi ne biçim belirliyor ama…” diyen varmış gibi…

***

“Empati” denemesinde bulunmak isteyenler olabilir: “Canım o kadar yanlışlandılar, mahcup duruma düştüler ki bir çıkış bulma arayışındalar; insanlık halidir…”

Ne var ki ideoloji üretiminin de üreticisinin öznel-kişisel dertlerini aşan bir nesnelliği vardır. Bir olgunun, bir durumun eleştirisini mutlaka bir abes (saçma) bulup o abesi de yanına koyarak yapmak “insanlık hali” değil, bilinçli, tercihli bir ideolojik kaydırma ya da manipülasyondur.

Ve istisnasız hepsi, yaptıkları işi bilerek yapmaktadır…


Meraklısı için not: Liberallerin burada sözü edilen ideolojik manipülasyonları, J. B. Thompson’ın “sembolik inşa stratejilerinden” ikisine, “kaydırmaya” ve “birleştirmeye” denk düşmektedir (J.B. Thompson, Ideology and Modern Culture, Polity Press 1990, s. 60 ve sonrası).