Kawah Ijen veya 30 yaşını göremeyeceklerin kısa öyküsü...

BBC Human Planet ekibi, dünyanın pek çok yerinde çekim yapmıştı. Oldukça tehlikeli ortamlara girip çıkmışlar ve dünyanın gidilmemiş, görüşmemiş yerlerini veya kimi zaman hemen yanı başımızda olup da bizim göremediğimiz bir çok güzelliği, çirkinliği, çelişkiyi, doğallığı, insan iradesini ve çaresizliği gözler önüne serdiler o muhteşem belgesel dizilerinde. Ama bu kez biraz durum farklıydı. Son yıllarda "geoturizm" açısından oldukça cazip halen gelen Kawah Ijen volkanının muhteşem güzellikteki turkuaz krater gölüne gideceklerdi, çok büyük bir risk görünmüyordu...

Kameraman Keith Partridge sürekli durup her anı belgelemek istiyordu, yanlarında belgeselin araştırma ekibinden Dinu Mufti de vardı, yanına gaz ölçüm cihazları almıştı, zira kriter gölünde gaz halde sülfür bileşikleri vardı ve bu risk oluşturabilirdi. Tahmini zor güzellikteki manzara bir anda yoğun gaz dumanıyla örtüldü, ekip hemen İstanbul'daki sıradan bir vatandaşın Gezi günlerindeki gibi gaz maskelerine sarındı ve maskeleri taktılar. Göz gözü görmüyordu ama daha aşağıya inmek zorundaydılar...

Aşağıya indiklerinde karşılaştıkları ise daha da şaşırtıcıydı, kendilerinde savaş durumunda kimyasal saldırı anında kullanılabilecek gaz maskeleri varken, aşağıda 50-100 arası işçi, yüzlerine bez sarıp, yoğun dumanın içinde çalışmaktaydı. Araştırmacı Dina Mufti gaz ölçüm cihazını çıkardı, cihaz ötmeye başladı ve cihazın üzerinde 194 ppm (milyonda bir partikül) yazıyordu! Bu en büyük ve izin verilebilir sınır olan 5 ppm'nin yaklaşık 40 katıydı! Her anı belgelemek istiyorlardı, ama pek başlarına gelmeyen bir şey oldu, kamera yoğun dumandan 10 dakika içinde bozulmuştu!

Geoturizmin yeni keşfettiği yerlerden biri Kawah Ijen

evrimagaci.org sitesinde fotoğraflarını da gördüğümüz, Olivier Gruneweld isimli fotoğrafçının 2008 yılında haberdar olduğu ve parlak mavi lavı çekmek için defalarca gittiği yanardağ son yıllarda turistleri de kendisine çekiyor. BBC haber ekibinin yanısıra, El Cezire'nin de bölgede çektiği kısa bir belgesele internetten ulaşılabiliyor. Artık isteyen, uygun rehberlerin nezaretinde, en tehlikeli kısımlar olmasa da, biraz tepeden de olsa bu krater gölüne kadar gidebiliyor ve etrafta hatıra fotoğrafı çektirebiliyor. Bu iki belgeselci/fotoğrafçı da, yayınladıkları 52 dakikalık bir belgeselde, bu tehlikeli koşullarda geçirdikleri 30 geceyi anlatıyor.

"40 yılı aşkın bir süredir madenciler, Endonezya'daki Kawah Ijen kraterinden sülfür çıkarmaktadırlar. Zaten az olan gelirlerini iki katına çıkarabilmek için, bu insanların en güçlüleri geceleri de, volkandan sızan sülfürik asidin etkisiyle oluşan elektrik mavisi ışığın altında çalışmaktadır.

Gün ışığı dinmeye başladığında, Kawah Ijen kraterinin derinliklerinden ürpertici bir ışık ışıması yükselmeye başlar. Dünya'nın en yüksek hidroklorik asit gölünün kenarında bulunan aktif bir bacadan akan, yüksek sıcaklıktaki sıvı sülfür, mavi alevler saçarak parıldar ve yerden 5 metre kadar yükseğe erişebilir.

Bu parıldamanın dibinde, madenciler enerjik bir şekilde, toksik gazları soluyarak çalışırlar. Erimiş sülfürün bacalardan 115 santigrat derece sıcaklığında akışını takip ederler ve bunu takip eden kristalleşme sürecini beklerler. Sonrasında kristalleri kırarlar, toplarlar, yüklerler ve Dünya'nın pıhtılaşmış bu kanından para kazanmaya çalışırlar. Mavi ışık parıldamasının yanında, sülfür kütleleri çıkarırlar ve bunları kraterin kenarından taşıyarak, kilosu 680 rupiye (yaklaşık 14 kuruşa) satarlar. Taşıdıkları yük, yaklaşık 80-100 kilo civarındadır ve onların sağlıklarına ve hatta bazen yaşamlarına mal olur. Geceleri çalışarak, her 24 saatte iki sefer taşıma yapabilirler, böylece gelirlerini 2 kat arttırırlar. Ayrıca gündüz vakti Kawah Ijen kazanının yakıcı sıcağından korunmuş olurlar.

Bu sülfür, Endonezya'nın en saf sülfürlerindendir ve gıda ile kimyasal endüstrisinde kullanılır. Sağlıkları ve yaşamları pahasına çıkarılan bu beyazlatıcı şeker, köle gibi çalışan bu işçilerin kaderidir." http://www.evrimagaci.org/fotograf/98/5389

Mavi lavların fotoğrafları ise şöyle (http://www.evrimagaci.org/fotograf/98/5389):

Öleceğini bile bile çalışmak!

Evet, buraya kadar güzel hoş, ama tipik bir turizm yazısının sonuna geldiniz. Bundan sonrası ise biraz can sıkıcı.

Ekmek aslanın ağzında deriz, çokça kullandığımız bir tabirdir, hatta abartır "yok kardeşim artık taa midesinde" der yaşam mücadelesini vurgularız. Bu hafta ben daha da abartacağım ve "ekmek yanardağın tam da ağzında" diyeceğim. Üstelik buradan ekmek kazananların, yaşamlarında 30 yaşın üstünü pek göremediğini de belirterek...

Yaklaşık 200 Endonezyalı işçi, her gün 2000 metre, oldukça dik yamaçları tırmanarak, Doğu Java (Endonezya) Kwah Ijen yanardağının, hem de aktif olan yanardağın tam da kraterinin yanına gidip 12 saat boyunca çalışıyor. Bu yanardağdaki zehirli gazlardan dolayı, bu işçilerin büyük bir kısmı 30 yaşını göremeyecek. Günde yaklaşık 3 sterlin hadi TL cinsinden diyelim 10-12 TL'ye çalışıyorlar, bazen pazar günleri tatil yapıyorlar. Ayda taş çatlasa ellerine geçen para 300-350 TL civarı. 10 yıl çalışabilseler, ki hiç biri 10 yıl çalışamayacak ve bir kısmı ölecek, ancak ellerine geçecek para 35.000-40.000 TL. Artık ülkemizde yeni bir para ölçüm birimi haline gelen ayakkabı kutusu cinsinden ifade edersek, bir ayakkabı kutusunun bir köşesini dolduracak kadar bir para... Yuvarlak hesap düşündük tabii ki, ama yine altını çizelim, bu insanlar ölüyor, ölecek ve yerlerine yenileri gelecek.

Yanardağda çalışan emekçiler sepetlerin içinde 70-90 kilo ağırlığında sapsarı sülfürü, günde en az 10 kez inip çıkarak taşıyorlar. Sülfür gazının yoğunluğunu tarif etmek için, Gezi Direnişi sırasında polisin halka ait parkı ele geçirmek için attığı gazın yoğunluğundan biraz daha fazlası desek sanırım yeterince tarif etmiş oluruz. Ama daha yoğun ve o yoğunlukta 12 saat çalışıyorsunuz, çoğunuzun yalnızca yüzüne sardığı bir bez veya kaşkol var ve aynı zamanda yanardağdan çıkan sülfür gazının katılaşması sonucu kayaların üzerinde oluşan sülfür madenini söküp koparıyor, sepetinize atıyor ve taşıyorsunuz. Burada çalışan yaklaşık 200 emekçinin herhangi bir koruyucu ekipmanı bulunmuyor, en fazla basit bir gaz maskesi ve normal bir şapka!

Sülfür peşinde ölümle burun buruna...

Yanardağdan çıkan volkanik gazların seramik borularla yönlendiriliyor ve erimiş sülfürün yoğunlaştırılması için kullanılıyor. 

Dünyanın en büyük sülfürik asit gölünün hemen kıyısında çalışıyorlar, gölün pH derecesi 0.5, bir başka ifadeyle bir araba aküsünün asiditesi kadar! Turkuaz renkli asit krater gölü Kwan Ijen volkan dizisinin en yüksek noktası olan Gunung Merapi'nin 1 kilometre batısında kalıyor. Sülfür, sülfürik asit için haliyle doğal bir kaynak, petrol rafinerilerinde, rafine şeker üretiminde, şarap yapımında, deterjan ve gübre sanayiinde kullanılıyor. 

Endonezya dışında elle sülfür madeni çıkarmak tamamen ortadan kalkmış durumda, tamamen geçmişte kalan bir "teknik" denilebilir. Ya tamamen bırakılmış, ya da artık yüzde yüz mekanik hale getirilmiş. Ama Endonezya'da daha ne kadar süreceği bilinmiyor. Şili'de, Yeni Zelanda'da ve İtalya'da benzer şekilde sülfür çıkarılmaktaydı, ancak yapılan işin öldürücü olması ve bulunan yeni teknikler elle sülfür madeni çıkarılması işinin 19. yy sonunda bitirilmesine ve yeni tekniklerle çıkarılmasına neden oldu.

Peki neden bu zorluklara karşın burada üç kuruş para için çalışmak zorundalar? Yanıt oldukça basit, çünkü daha güvenli kahve plantasyonlarında verilen ücretin tam iki katını alıyorlar! Sülfür madeninden yaptıkları küçük hediyelikleri turistlere satarak da ek gelir elde ediyorlar ve açlıktan kurtuluyorlar, ama 30, belki de şansları yaver giderse 40 yaşına kadar. Sonra? Sonrasında ölüyorlar!

Cehennemi yeryüzünde yaşamak

Bir işçi anlatıyor:

"Bir gün bir arkadaşımız sülfür yığınlarını parçalamaktaydı, gazın etkisiyle o an uykuya daldı ve kaynayan sülfürün içine düştü ve yanarak öldü"

İşçilerin söylediğine göre geçen 40 yıl boyunca, Kwah Ijen'de 70-80 işçi, dumanların kayalardaki yarıklardan dalga dalga yayılmasıyla yaşamını yitirmiş. Çalışan kişi sayısının (yaklaşık bu havzada 200 civarı işçi çalışıyor) azlığı düşünüldüğünde, bu oran inanılmaz derecede yüksek. Bu yoğun ve kasvetli duman, aslında buhar gibi görünse de çok yoğun Havada yoğun hidrojen sülfür (Hidrosülfürik asit, H2S) ve kükürt dioksit (SO2) ihtiva ediyor. Bu yoğun ve zehirli gazlar gözlerin ve boğazın yanmasına yol açarken, işçilerin dişlerini eritiyor.

Bu işçilerin en fazla maruz kaldığı rahatsızlıklar ilk bakışta haliyle solunum yolu ve gözle ilgili rahatsızlıklar. Ancak bunun ötesinde dişlerden geçerek yayılan çok ciddi kemik hastalıklarına da maruz kalıyorlar. Bu işçiler için beklenen yaşam süresi 30 yaşa kadar düşüyor.

Bölgeyi dolaşan gazetecilerin ilk gözlemleri ise işçilerde yanıklar, açık yaralar, diş kaybı, ardı arkası kesilmeyen öksürükler... Ve daha az belirgin olan ve sonradan ortaya çıkan zehirlenmiş akciğerler, sürekli her iki omuzda sepetlerde taşınan kilolarca sülfür madeninden dolayı ezilmiş omuz kemikleri...

Havada yoğun, çok yoğun hidrojen sülfür (Hidrosülfürik asit, H2S) ve kükürt dioksit (SO2) bulunuyor. Örneğin Hidrojen sülfür, gaz fabrikalarında ve kanalizasyonlarda da açığa çıkar ve kanalizasyon işçileri için de bu zehirli maddenin etkileri çok fazladır. Çok şiddetli bir zehir olan hidrojen sülfürün 10-5lik bir konsantrasyonda da kokusu hissedilebilir. Sıvılaştırılmış hidrojen sülfür elektriği iletmez. Kaynama noktası -60,75 °C, erime noktası ise -83,70 °C'dir. Havadan 1.19 defâ daha ağırdır. Kaynama noktasında yoğunluğu 0,993'tür. Suda ve alkolde oldukça çözünür. Yanıcıdır. % 4,5-45,5 oranında hidrojen sülfür içeren hava patlayıcıdır.(http://tr.wikipedia.org/wiki/Hidrojen_s%C3%BClf%C3%BCr)

Şimdi maruziyet değerlerine bakalım (Öztürk, 2006):

0.0047 ppm’e (milyonda bir) ulaştığında insanlar tarafından algılanır.

• 0.002 – 0.2 ppm arasında olduğunda çürük yumurta kokusunda hissedilir.

• 2-3 ppm arasında; çevrede ciddi koku oluşturur. 5 ppm sınır değeridir.

• 10-50 ppm arasında; ciddi göz yaşarmasına, baş ağrısına ve mide

bulantısına neden olur.

• 50-100 ppm arasında; göz tahribatına neden olur.

• 100 ppm ve üzerinde; ciddi solunum problemine neden olur.

• 150-250 ppm arasında; duyu sisteminde hassasiyet kaybına neden olur.Kwah İjen'deki miktar bu ölçekler arasındadır!

• 300-500 ppm arasında; solunum sisteminin ciddi ölümcül tahribatına ve

birkaç dakika içinde ölüme neden olur.

• 600 ppm’de; akciğer gazla dolduğu için soluk alma engellenir.

• 500-1000 ppm arasında ise; merkezi sinir sistemini ciddi olarak olumsuz

etkiler, kısa sürede ölümle sonuçlanma olur.

• 1000 ppm ve üzerinde; ani ölüm etkisine neden olur.

Öztürk'ün belirtiği üzere; özellikle kanalizasyon sistemlerinde ve çöp depolama alanlarında açılan çukurlarda bu konsantrasyona ulaşmak mümkündür. Filtre edici maskeler takılmadan kanalizasyon sistemlerine ve çöp depolama alanlarında açılan çukurlara girilmesi yasaklanmalıdır.

Bir diğer tehlikeli gaz SO2’nin birincil etkisi, hırıltılı solunum, göğüs sıkışması ve kesik nefes alma gibi belirtilerdir. Kısacası solunum yolları daralır. SO2 konsantrasyonu ve soluma hızı artarken rahatsızlık bulguları da artar. Maruziyet kesildiğinde, akciğer fonksiyonu bir saat içinde normal haline döner. SO2 ve ince partiküllere uzun süreli maruziyet, solunum hastalıklarına, akciğerlerin savunma mekanizmasında değişikliklere ve mevcut kalp hastalıklarının kötüleşmesine neden olabilir.

Çok uzatmayalım, kısacası, dünyanın dört bir yanı bu türden emek öyküleriyle dolu. Burada Heraklitos'tan şu fragman geliyor akla (Freeman, 1983):

"Ölümlüler ölümsüz, ölümsüzler ise ölümlüdürler, biri diğerinin ölümünü yaşar, biri ise diğeri yaşamını ölür"*

İşçiler öldükçe, sermaye sınıfı kendi düzenini ölümsüz görmekte, işçiler sermayenin yaşaması için ölürken, sermaye ölümlerle daha da güçlenmektedir. Ama Heraklitos diyalektiği sezgisel olarak yansıtan belki de ilk düşünür olarak bize işin tersini de işaret etmektedir, işçilerin yaşaması için bu düzenin ölmesini...

* Mortals are immortals and immortals are mortals, the one living the others' death and dying the others' life.

Kaynaklar

http://www.ibtimes.com/marching-active-volcano-sulfur-miners-ijen-indonesia-1560642

http://www.evrimagaci.org/fotograf/98/5389

http://www.dailymail.co.uk/news/article-2125773/Sulphur-miners-work-LIVE-volcano-life-expectancy-just-30.html

Mustafa Öztürk, Kanalizasyonlarda hidrojen sülfür gazı oluşumu sağlık üzerine etkileri, www2.cevreorman.gov.tr/belgeler3/hidrojen.doc

Katleen Freeman, Ancilla to Pre-Socratic Philosophers: A Complete Translation of the Fragments in Diels, Fragmente der Vorsokratiker Paperback – September 14, 1983, Harvard University Press

BBC'nin Kwah Ijen'i konu alan Human Planet belgeselini ve El Cezire televisyonunun 22 dakikalık belgesel/haberini de izleyebilirsiniz.

Ayrıca bu bölgede çalışan işçilerden de söz eden 2005 yapımı İşçinin Ölümü (Workingman's Death) belgesel filmini mutlaka tavsiye ederim. Michael Glawogger dünyanın farklı yerlerinden teknolojinin yok edemediği el emeği veya ağır el işçiliği hikayelerini anlattığı çarpıcı bir film.