Boş gezenin boş kalfası ve bir ayrılık

Ayrılmaya karar verdi boş kalfa, boş gezenden.

Uzun süre düşündü, taşındı, kaşındı ve bu karara vardı en nihayetinde.

Sonunda bir karar alabilmiş, iradesini bir şekilde ortaya koyabilmişti işte. Hatta hayatında ilk defa tecelli etmişti iradesi galiba. İradenin idaresi. Belki de tam tersi. Her neyse.

Çok beklenen bir durum değildi bu haliyle. Yıllardır bir arada anılan, orada burada ikiz kardeş sayılan, neredeyse birbirinden ayırt edilemeyen bir ikilinin ayrılıvermesi öylece. Herkes merak içerisindeydi: Ne olmuştu böyle birdenbire?

Bir bilinçlenme hatta “uyanma” hali diye açıklayanlar oldu bu ayrılığı. Aniden tutuşuvermesi düşüncelerin, kuvvetli bir aydınlanma anı, zihnin içinde patlayan güçlü bir ışık, bir şimşek belki de... veeee karar: gökgürültüsü şiddetinde.

Nasıl varmıştı bu karara peki? Nasıl çıkmıştı karanlık aydınlığa?

Nasılını, nedenini araştıranlar arasında, rastlantıyı öne çıkaranlar olduğu gibi, nesnel koşulların artık öznel bir bilinçlenmeyi dayatır hale gelmesinden, olgunlaşmasından söz edenler de oldu. Psikolojiye yüklenenler de olmadı değil. Hep olur onlardan.

Genel kanıya göre, birinin diğerinin türevi olması, yardımcısı olması, ikinci planda kalması, gölgeler ve benzeri itkiler çakıvermişti işte ışığı. Ortaya çıkarıvermişti zaten gizil olarak var olan ayrılığı.

Bir aşağılanma, bir küçümsenme (doğal) sınırlarına dayanmış; “Yetti gari” yakınması ve “Hadi gari” bilinç haliyle birlikte “Çaaaat” diye ortaya çıkmıştı aradaki çatlak. “Çrakkkk” diye ya da. Bir kırılma.

Bir çırak değildi belki ama kalfaydı eninde sonunda. Boş gezen de “usta” oluyordu herhalde bu durumda. Hem de boş gezme hususunda. Resmen hiyerarşi ayol!

Ve pek çok soru birikti akıllarda: Ne gibi bir ustalık gerektirebilirdi ki boş gezmek? Neden kalfa olarak kalsındı ki bizimki hep allaaşkına? Hep ikinci planda anılmak doğru muydu acaba ve nereye kadar gidecekti bu böyle? Peki ya hep “usta”nın arkasında kalmak, ne münasebetle? Hem de “gezmek” gibi pekala herkesin bir başına da ve gayet başarılı bir şekilde yapabileceği basit bir uğraş yahut edimde? Neden geri kalsındı yani böylesine sıradan bir eylemin ortaya çıkıverişinde? Neden kaybedeni olsundu gölge boksunun sürekli? Neden, neden, neden?..

Boş kalfa da böyle sorular sordu işte kendisine aniden. Tarihsel, psikolojik ve sosyolojik bir kopuş momenti dedi kimileri. “Yürü git len” dedi diğerleri. Kim ne derse desin, boş gezenin boş kalfası bile olsa, dış kapının mandalı da değildi ya.

O kadar da olamazdı! Ve olay birden patladı...

Hemen ardından haberler gelmeye başladı. Korkunç haberler. Acı haberler. Sarsıcı haberler. Haber değil bu, “distorted communication” (yamultulmuş iletişim) dedi Habermasçı birileri. “Yürü git len” dedi yine öbürküsüler ve aldılar ellerine zap aletlerini, açtılar akşam haberlerini:

SON DAKİKA... Şok karar... “Boş kalfa, boş gezenden ayrılmaya karar verdi... Gelişmeler az soğnra...” dedi gecenin heyecan dolu spikeri.

Şok, şok şok... Boş kalfa’dan şok sözler, çarpıcı açıklamalar: “Yıllardır ‘Boş gezenin boş kalfası’ dediler, hep ötekileştirildim, hep ikinci planda kaldım, yeter artık, maymun uyandı...”

Boş gezen şaşkın... “Ne oldu ki şimdi, ne yamuğumu gördü ki bugüne kadar? Ne güzel, boş boş gezinip duruyorduk, hiçbir şey anlamadım ben bu karardan!”

Boş kalfanın yanıtı gecikmedi... “Niye hep ben kalfa oluyormuşum? Tamam belki bir çırak değilim ama kalfa da ne oluyor? O niye usta sayılıyor? Boş gezmek için ustalık mı gerekiyor?”

Boş gezen tepkili... “Boş kalfa abartıyor. Benim de durumum o kadar parlak değil. Bugün bir Flaneur olsun, bir Vagabond olsun, benden çok daha havalı, çok daha popüler. Ve de entelektüel. Beni bir başıma tanıyan bile yok. Buradan kamuoyuna sesleniyorum; henüz yol yakınken, boş kalfa gelsin, vazgeçsin bu anlamsız ısrarından. Biz birlikte güçlüyüz. Tek başımıza bizi kimse takmıyor. Hadi kalfacım, bekliyorum seni...”

Boş kalfadan şok yanıt... “Hep aynı şey. Yıllardır hep aynı ayartıcı sözleri, aynı boş vaatleri işitmekten bıktım. Hepimiz aynı gemideyiz mavraları bunlar. Değiliz işte! Hem niye hep ben kalfa oluyorum, niye onun kalfası olarak adlandırılıyorum? Tamam, belki bir çırak değilim ama kalfa da ne oluyor? Ayrıca boş gezen meseleyi çarpıtıyor. Bugün bir Flaneur olsun, bir Vagabond olsun, bunların kalfası mı var? Yok tabii ki. Bunlar hep yalnız insanlar. Doğrusu da bu!”

Şok Şok Şok... Bir şok karar da dış kapının mandalından. Mandal, dış kapıyla ipleri koparıyor mu? Az soğnra, çok az soğnra. Hatta şimdi. Hemen şimdi.

Flaş, flaş, flaş... Dış kapının mandalından flaş açıklama: “İç kapı vaağrdı da biz mi mandal olmadık?!”

(…)

Kapattı televizyonu Kafka, çıktı dışarı boş boş dolaşmaya.

Kalfa değilim ben yahu dedi, bir adım var benim, kendimce bir ustalığım, her yeri gezip görmeli, bir köşeye sıkıştırılmış tüm insanları yakından izlemeli, onlarla nefes alıp vermeli, yaşadıklarımı kaydetmeliyim şimdi...