Arınma Gecesi: Seçim Yılı

Bu yılın Kasım ayında yapılacak ABD başkanlık seçimleri yaklaştıkça, vizyona giren Amerikan filmlerinde bu seçime dair göndermeler daha fazla göze çarpmaya başladı. Geçen hafta bu köşede, buram buram Amerikan şovenizmi salgılayan Kurtuluş Günü: Yeni Tehdit (Independence Day: Resurgence) adlı bilim-kurgu filminde ABD’deki kadın bir başkanın uzaylı saldırısı arifesinde stratejik açıdan yanlış bir karar alıp bilahare bu saldırı esnasında da tüm kabinesiyle birlikte telef olmasını ve başkanlığı bir generalin üstlenmesini, Amerikan Sağ’ının Hilary Clinton hakkındaki duygu ve düşüncelerinin, ona dair temennilerinin bir dışavurumu olarak görmenin olanaklı olduğuna işaret etmiştim. Bu hafta vizyona giren Arınma Gecesi: Seçim Yılı’nın (The Purge: Election Year) konusu ise kadın bir siyasetçinin başkanlık adaylığı etrafında dönüyor ancak bu film sözkonusu kadın başkan adayını son derece olumlu bir bakışaçısıyla, adeta bir kahraman gibi, bir kurtarıcı olarak sunuyor...

Arınma Gecesi: Seçim Yılı, distopik bir korku filmi olan Arınma Gecesi’nin (2013) ikinci devam filmi ve kuşkusuz 2016 başkanlık seçimine dair güncel çağrışımlara indirgenemeyecek bir ürün. Arınma Gecesi filmleri serisinin konusu, cinayet dahil her türlü suçu işlemenin yılda bir gece serbest bırakıldığı yakın bir gelecekteki ABD’de geçiyor. ABD’nin yeni yönetimi tarafından bu uygulamanın gerekçesi olarak ise insanların içlerindeki şiddet duygularının bir geceliğine tamamen deşarj olmasıyla yıl boyu huzurlu ve müreffeh bir yaşam sağlanması gösteriliyor. İlk filmde bu gecelerden birinde varlıklı bir aile güvenlikli evlerine kapanmışken ailenin vicdan sahibi küçük oğlunun evsiz bir siyahiyi evlerine alması üzerine, evsizleri avlamak için silahlanarak sokağa dökülmüş bir grup genç, bu siyahinin kendilerine teslim edilmesi talebiyle ailenin evini kuşatıyordu. Arınma Gecesi, insanın doğası gereği şiddete yönelimli olduğu argümanının karşısına yalnızca dayanışma ve yardımlaşma duygularının da insana içsel olduğu argümanıyla çıkmakla kalmayıp ayrıca ve daha da önemlisi, şiddetin doğallığına yönelik söylemlerin aslında maddi çıkarlarla ve toplumdaki varsıllar-yoksullar ayrımıyla bağlantılı olduğuna da işaret eden son derece dikkate değer bir filmdi. İlk filmden bu yana her üç filmde de şiddetin doğallığı iddiasıyla meşrulaştırılan ‘arınma gecesi’ uygulamasının aslında zenginleri kayırdığı ve yoksulların kurban edilmesine hizmet ettiği, bu uygulamanın asıl işlevinin, Yeni Sağ söylemlerde topluma yük olarak gösterilen muhtaç ve güçsüz kesimlerin tasfiye edilmesinden başka bir şey olmadığı sergileniyor. Nitekim, senarist-yönetmen James DeMonaca ABD’nin daha çok siyahilerin yaşadığı yoksul bir yöresini vuran Katrina Kasırgası’na dönemin Bush yönetiminin gereken ilgi ve önemi vermemesinin Arınma Gecesi’nin esin kaynakları arasında olduğunu açıklamıştı.

Serinin ikinci filmi olan Arınma Gecesi: Anarşi’de (The Purge: Anarchy, 2014) sınıfsal kıyım uygulamalarının seyirci nezdinde teşhiri ve vicdan sahiplerinin kapılarına gelen mağdurlara yardım eli uzatması gibi bireysel karşı çıkışların perdeye gelmesinin ötesinde bu politikalara karşı örgütlü silahlı direniş başlatmış bir oluşum izleyicilere ilk kez sunulmuştu. Arınma Gecesi: Seçim Yılı’nda ise bu kez siyaset sahnesinde Arınma Gecesi uygulamasını kaldırmayı vaad eden bir kadın politikacının başkan adaylığı kampanyasını izliyoruz. Ancak silahlı direniş örgütü de devreden çıkmıyor çünkü kurulu düzenin sahipleri seçimden önceki Arınma Gecesi’ni fırsat bilerek –yukarıda kaydettiğimiz üzere bu gece cinayet işlemenin de serbest olması üzerinden- bu adayı öldürmeyi planlıyorlar. Sonuçta gece vakti sokaklardaki kovalamalar esnasında başkan adayı ile silahlı direnişçilerin yolları kesişiyor. Arınma Gecesi: Seçim Yılı bu vesileyle silahlı mücadele veya seçim mücadelesi üzerinden ‘düzeni değiştirme’ seçenekleri bağlamında ilginç önermeler taşıyor. Film son tahlilde değişimin sandıktan geleceğine işaret etmekle birlikte silahlı asilerin liderinin, onların bazı faaliyetlerini onaylamadığını söyleyen başkan adayına verdiği, “siz seçilip Arınma Gecesi’ni kaldırmayı başarırsanız biz de silah bırakırız” minvalindeki yanıtın makul bir yanıt olarak sunulması dikkat çekici. Nitekim, iktidar sahiplerinin seçimi kaybetmeyi göze almaktansa rakiplerini öldürmeyi planlaması ve onu silahlı direnişçilerin kurtarması filmin temel olay örgüsü ve bu temel örgü, iktidar sahiplerinin iktidarı kuzu kuzu bırakmayacakları gerçeği karşısında silahlı direnişi belli kayıtlarla birlikte bir hayli meşrulaştıran bir örgü. Öte yandan Arınma Gecesi: Seçim Yılı, bu genel örgü içerisindeki olayların gelişimi esnasında, silahlı direnişçilerin, iktidar sahiplerinin şiddete dair yaklaşımlarının bizzat kendilerinde tezahür etmesi sonucu verecek pratiklere yönelmemesi gerektiğini de savunan bir pozisyon sergiliyor.