8 Mart yaklaşırken: 'Kaymayan terlik' istemek suç mu?

Çok basit bir soru. İşinizdeki riskler gereği kaymayan bir terlik istiyorsunuz. Fiyatını araştırabilirsiniz, 20 ila 50 TL arasında değişiyor fiyatları. Özellikle bazı markalar şunu belirtiyor “restaurant ve yemekhane aşçı ve diğer mutfak elemanları” diye. Nedeni basit, kaygan ve düşme riski olan yerlerde bu ve benzeri terlikler kullanılmak zorunda. ‘Kişisel Koruyucu Donanımların İşyerlerinde Kullanılması Hakkında Yönetmelik’ de kayma riski olan işlerde “Kaymayı önleyici ve delinmeye dayanıklı ayakkabılar”ın “Kaygan zeminde çalışma gerektiren ve delinme riski içeren işler”de kullanılmasını zorunlu kılıyor. Aslında bu madde muhtemelen terlikleri de kapsıyor, ama biraz daha katı davranıp, otellerin mutfaklarında terlik yerine kaymaz ayakkabı verilmesi gerektiğini varsayarsak bile fiyat çok aşırı değişmiyor. 59 TL’den başlayan fiyatlarla kaymaz ayakkabı, özellikle de yağlı ortamlarda kaymayan ayakkabı alabiliyorsunuz.

Ama almıyorsunuz. Üstelik işçilerinizin günlük yevmiyelerini devletin ödemesine karşın bu harcamayı yapmıyorsunuz, yapma gereği duymuyorsunuz, talep edilince kulak arkası ediyorsunuz.

Hemen bir başka konuya geçelim, ilgisiz diyebilirsiniz, biraz sabredin anlatacağım olayda kolayca ilgi kuracaksınız.

“Turizm Sektörüne Yönelik İstihdam Destek Paketi Açıklandı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Süleyman Soylu ile Kültür ve Turizm Bakanımız Mahir Ünal arasında imzalanan Protokoller ile Turizm sektörüne yönelik istihdamı koruyucu ve artırıcı çeşitli programlar uygulanmaya başlanması ve özellikle yabancı çalışma izinleri ile ilgili kolaylıklar sağlanması amaçlanıyor.”

İşbirliği Protokolleri beş ana başlık altında imzalandı.

 - Sektörel İstihdam Destekleme Eğitim Programı (SİDEP)

Antalya ve Muğla illerinde pilot olarak uygulanacak program ile, tatil ve diğer kısa süreli otel vb. konaklama faaliyetlerini yürüten işyerlerinde 2015 yılında çalışmış olan ve aynı yıl en az 3 ay iş akdi askıda olan kişilerden, aynı işyerinde 31.05.2016 tarihine kadar işe başlayarak 9 ay çalıştırılan (fiili çalışma ve denkleştirme dahil) kişilerin takip eden 3 ay süresince asgari ücreti ve sigorta primleri İŞKUR tarafından karşılanacaktır. Destek verilen süre içinde, işverenler tarafından çalışanlara yönelik mesleki eğitim veya yabancı dil eğitimi gibi kişisel gelişimlerini sağlayıcı eğitimler verilerek nitelikleri artırılacaktır. 44 bin 753 kişinin faydalanacağının planlandığı program için yaklaşık 260 milyon TL kaynak ayrılmıştır.( http://www.iskur.gov.tr/TabId/495/ArtMID/1322/ArticleID/577/Turizm-Sekt246r252ne-Y246nelik-%C4%B0stihdam-Destek-Paketi-A231%C4%B1kland%C4%B1.aspx)

Özetle, turizm sektöründe, günlük 54 TL’si devlet tarafından verilmek suretiyle istihdam yaratılıyor. Turizm işletmeleri “eğitim, staj, mesleki eğitim vs. vs.” adı altında pek çok gerekçeyle, ücret ödemeden binlerce işçiyi çalıştırıyor. Genelde ilk üç aydan sonra işçi işten çıkarılıyor. Parasını devlet veriyor ceplerinden para çıkmıyor, ama turizm sermayesi kaymayan terliği bile çalışanlarına çok görüyor…

Şimdi bu yazdıklarımı aklınızda tutun ve 8 Mart öncesinde bir kadın işçinin yaşadıklarını dinleyin.

Daha ilk gün ayağınız kayarsa…

“Eşim de benim gibi turizm sektöründe çalışıyor. Eşimin ve benim de tanıdığım bir personel müdürü vasıtasıyla bir otel ile temasa geçtik. Bir süredir işsizdim, İŞKUR’un programı kapsamında işe girdim. Günlük 54 TL veriyorlar, yalnızca sağlık sigortası yapılıyor, işe gitmediğimiz günler için ise yatmıyor, kısacası yevmiye usülü çalışılıyor. 5 gün rapor, 10 gün devamsızlık hakkı var. Neyse oryantasyon eğitimi vs. derken bize hemen üniformamızı verdiler, mutfakta çalışmaya başladık. Mutfakta yerler fayans, her yer yağ ve su, kaymamak mümkün değil. Özellikle istedik, kaymaz tabanlı terlik vermeniz gerekir dedik, vermediler. Biz de çalışmaya başladık.”

Ayak numaraları alınır, ama pek terlik dağıtıldığı en azından bu işyerinde görülmemiştir. Daha ilk gün bu kadın işçi arkadaşımız mutfakta çalışırken ayağı kayar ve düşer. Öyle basit bir düşme değildir.

“Kuyruk sokumunda incinme oldu, fenalaştım, kendimi aşçıbaşının bürosunda buldum. yürüyemiyordum, çığlık çığlığa ağlamışım, panik, ağrı hiç bir şeyin farkında değilim, dönen oyunu fark ettim beni büroya atıp ortadan tüydüler, hastaneye falan götürmediler. İş kazası kaydı da tutulmadı, zaten kendimde değildim. Otelin doktorunu bulmaya çalıştım yerinde değildi, yardımcı sağlık personeli vardı. Antalya Belek, oteller bölgesi, etrafta hastane yok, yanımda taksi param yok. Doktor nerede dedim, toplantıda dediler, mesai bitiminde kendi imkanlarımla giderim dedim, personel servisine bindim, devlet hastanesinin acil servisine gittim. Acildeki doktor da bana bakamadı, çünkü bıçaklanma vakasıyla ilgileniyordu. Üç gün rapor yazdı, kuyruk sokumunun yamulduğunu söyledi.”

Olay bitmiş gibidir, ama kadın işçinin ağrıları dinmez. Mesai saatleri içinde doktorla temasa geçirmemeleri, bir büronun içine atıp bekletmelerinden şüphelenmiştir. Şüphesinde yanılmamaktadır, zira ‘iş kazası’ kaydının tutulmaması amaçlanmıştır.

“3 gün dinlendim evde. Pazartesi işe gittim, hiç düşmemişim gibi en zor işe koştular, elimden geldiğince çalıştım ama hep ağrım oldu. Hastaneden randevu aldım ortopediden, “çok kötü durumdasın, kuyruk sokumun yamulmuş çalışmaman lazım bu şekilde kesinlikle çalışamazsın. Sana bir ay rapor yazayım” dedi doktor, “bir ay en az çalışmaman lazım” dedi. Bunu personel müdürüne söyledim. Personel müdürü "zaten senden sorun geleceğini biliyordum" dedi. “Siyasi görüşünden dolayı bir şeyler geleceğini biliyordum, bu olmasa da bir şey olurdu, bu görüşle sadece işsiz kalırsın, bu düşüncelerle, ama otel terlik vermedi diye konuşup durma” dedi. “Doktora gideceğim diye tutturacaktın, burada suçlu olan sensin, iş kazası yazdırman gerekirdi” diye beni suçladı ve “ne istiyorsun kardeşim esas amacın ne onu söyle bana” dedi.”

Bir ay çalışmaması gerekmektedir. Zaten çalışacak durumda da değildir, ağrıları dayanılmaz haldedir. İşyerinden bir ay izin aldığı takdirde “Programın iptal olacak” (Turizm İstihdam Paketi Kapsamındaki Mesleki Eğitim Programı) yanıtını alır. En iyi görünen kişiler ancak şunu söylerler “sana bir güzellik yaparız, sanki bu programa katmamış gibi yaparız, normal eleman gibi işe girmen zor olacaksa, bir daha başka bir otel böyle bir program açarsa seni oraya alırız, yeni işe giren birisi gibi değerlendirilmeni sağlarız.”

Çok basit bir kaymaz terlik talebi, çok basit bir sağlık raporu talebi bu şekilde karşılanmaktadır. Kadın işçinin iddiasına göre işyerindeki kameralar da günlük olarak silinmekte olup, gerek kamera kayıtları gerekse de çalışma arkadaşlarının ifadeleriyle, ki lehine ifade verecek kimse bulması zordur, yaşadığı olayı ispatlaması veya kanunen iş kazası geçirdiğini ispat edebilmesi de imkansızdır. Konuştuğu bir avukat, “bunun peşinden koşmak çok zor, tamamen haklısın ama bunun peşinde koşacak enerjin, paran var mı” der, yasal süreçlerin ülkemizde ne anlama geldiğini bir bakıma özetler.

Kadın işçilerin karşılaştığı en sık sorunlardan birisine de tanık olmuştuk. 10 yıllık kat hizmetlisi olan bir arkadaşı doğum izni almış, dönmek istediğinde ise müdürü “normal eleman almıyoruz, program kapsamında gel, stajyer gibi gel alalım seni” demiş ve kadın bunu kabul etmek zorunda kalmıştır.

Yazıda sözü geçen kadın işçi hala işsizdir ve hala yaşamının büyük bir kısmını evde dinlenerek, dinlenmek zorunda kalarak geçirmektedir.

8 Mart yaklaşırken, işçi sağlığı ve iş güvenliği mücadelesinde kadın işçilerin bu ve benzeri binlerce görünmeyen acısını görünür kılmak da boynumuzun borcudur…