Vitrin: Yeni çıkanlar

Vitrin: Yeni çıkanlar

2019 yılının ilk vitrini ile siz sevgili okurlarımızın karşınızdayız. İyi okumalar dileriz.

ÜTOPYADAN BİLİME SOSYALİZMİN GELİŞİMİ - FRIEDRICH ENGELS

“Modern sosyalizm, içeriği bakımından, her şeyden önce, bir yandan mülk sahipleri ile mülksüzler, kapitalistler ile ücretli emekçiler arasındaki günümüz toplumunda hüküm süren sınıf karşıtlıklarının, diğer yandan da üretimde hüküm süren anarşinin kavranmasının ürünüdür.”

Engels’in bu cümleyle başlayan eseri, Karl Marx’ın sözleriyle, “bir bilimsel sosyalizme giriş metni oluşturdukları söylenebilecek olan” pasajlardan oluşuyor.

Marksizm, Fransız aydınlanmacılığının bir devamı mıdır? Ütopyacı sosyalizm anlayışlarından nerelerde ayrılır, bunların hangi özelliklerini sahiplenir? Felsefeye ve doğa bilimlerine nasıl yaklaşır? Materyalist tarih anlayışının ayırt edici özellikleri nelerdir? İnsanlığın zorunluluk dünyasından özgürlük dünyasına sıçrayışı nasıl gerçekleşecek? Proletarya hareketinin teorik ifadesi olan bilimsel sosyalizmin bu konudaki görevi nedir?

Ütopyadan Bilime Sosyalizmin Gelişimi, Marksizmle ilgili temel soruların pek çoğunu yanıtladığından, farklı dillere en çabuk çevrilen Marksist klasiklerden biri olmuştu. (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Ütopyadan Bilime Sosyalizmin Gelişimi, Friedrich Engels, Çevirmen: Erkin Özalp, Yordam Kitap, 2019, 112 Sayfa.

BİLGE KARASU ARAMIZDA - FÜSUN AKATLI / MÜGE GÜRSOY SÖKMEN

Ülkemiz edebiyatının "Bilge"sini 1995 yılında yitirdik. Bilge Karasu Aramızda, 1950’li yılların başından beri edebiyatımıza ve düşünce dünyamıza çok büyük katkılarda bulunmuş olan yazarımızın anısına armağan olarak, eleştirmenlerine, dostlarına, öğrencilerine yaptığımız açık çağrı ile hazırlandı. Bilge Karasu, okurla metin arasına –yazarın sonradan söyleyecekleri de dahil– başka seslerin girmemesi gerektiğini düşünürdü. Bizim de bu kitabı hazırlarken niyetimiz, Bilge Karasu’yu okura tanıtmak ya da açıklamak değil, onu özleyenlere bir el vermekti.

Aradan geçen yirmi küsur yılda Bilge Karasu hep aramızdaydı, yeni kuşaklar bu büyük yazarın yapıtlarıyla buluşmayı sürdürdü. Bu anma kitabının yeni baskısını da işte bu genç okurlarımız için yapıyoruz. (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Bilge Karasu Aramızda, Füsun Akatlı/Müge Gürsoy Sökmen, Metis Yayıncılık, Ocak 2019, 288 Sayfa.

SOKAKTA SİREN SESLERİ - ADRIAN MCKINTY  

1982. Kuzey İrlanda’da düşük yoğunluklu iç savaş on dördüncü yılında. Evine düzenlenen baskından yaralı kurtulan Dedektif Sean Duffy müfettiş rütbesiyle tekrar göreve döner, önüne gelen ilk vakayla uğraşmaya hazırdır: Metruk bir fabrikaya, bavul içerisinde bir insan gövdesi bırakılmıştır. Elde sadece tek bir ipucu vardır. Cesedin bedenindeki dövme.

Duffy her zaman kendisini cesetten katile götüren bir kan izi olduğunun farkındadır. Bu iz ne denli silik olursa olsun katili bulacaktır. Böylece işadamlarından güzel dullara, polis notlarından konsolosluk kayıtlarına, kırdaki yollardan kentlerin sokaklarına uzanan bir soruşturma evresi başlar. Ama nereye giderse gitsin Duffy’nin burnuna pis kokular gelmektedir…

Flaubert’in Madam Bovary’sinin kahramanından esintiler taşıyan Emma karakteriyle (ikisinin de adları aynıdır) polisiyeyi gerçek bir edebi eser düzeyine yükselten bir roman… (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Sokakta Siren Sesleri, Adrian McKinty, Çevirmen: İbrahim Yıldız, Dipnot Yayınları, 2019, 362 Sayfa.

EMEĞİN PROKRUSTES YATAĞI SINIF MÜCADELESİ VE EMEK DENETİMİ - MİHRİCAN ZORLU GÜNOK

Kapitalist ve kapitalizm öncesi üretim tarzlarına içkin üretim ilişkilerinin sorunsuz bir şekilde yürütülmesini sağlayan en önemli araçlardan birisi emek denetimi uygulamalarıdır. Emek denetimi, kapitalist sınıf tarafından işçi sınıfı mücadelelerine karşı kullanılan bir yönetim stratejisidir. Emek denetim aygıtlarının gelişim ve değişim süreçlerine yön veren temel etken de işçi sınıfı mücadelesidir. Bu bağlamda, çeşitli emek denetim araçlarından bahsetmek mümkündür. Emek denetimine ve bir bütün olarak işletme yönetimine dair fikirlere ve uygulamalara yön veren işletme yönetim teorileri bunlardan birisidir. F. W. Taylor’ın 1800’lü yılların sonuna doğru esaslarını oluşturduğu Bilimsel Yönetim Yaklaşımı’nın (Taylorizm) ilk örneğini teşkil ettiği ve sonrasında birtakım bilimsel araştırmaların sonucunda ortaya konulan ilkelere göre oluşturulan diğer yönetim teorileri işletme yöneticilerine bu konuda yol göstermektedir. Öte yandan, işçi mücadelesi ve emek denetimi arasındaki ilişki tarihsel bir düzlem üzerinden takip edilebilir. Örneğin; Bilimsel Yönetim Yaklaşımı 19. yüzyılın sonuna doğru büyüyüp güçlenen Amerikan işçi sınıfı mücadelelerinin; İnsan İlişkileri Yaklaşımı, işçi sınıfı tarafından Bilimsel Yönetim uygulamalarına yöneltilen tepkinin ve Birinci Dünya Savaşı ile 1929 Ekonomik Bunalımı’nın sonucu olarak ABD ve Avrupa’da ortaya çıkan huzursuzluğun; Toplam Kalite Yönetimi Yaklaşımı ise (Neo-Taylorist Japon Yönetim Yaklaşımı) fordist üretim ve yönetim rejiminin yarattığı yıkımdan dolayı 1960’lı yılların sonuna doğru tüm dünyayı baştan başa saran grevlerin, kitlesel eylemlerin ortaya çıkardığı yaklaşımlardır.

Benzer bir düzlem, Batı ülkelerinde olduğu gibi belirgin nitelikler sergilemese de, Türkiye örneği üzerinden de tanımlanabilir. Bu anlamda, özellikle 90’lar sonrasında yaygınlaşan Toplam Kalite Yönetimi uygulamalarının, 70’li yılların sonlarına doğru güç kazanan; 12 Eylül 1980 darbesiyle engellenen ve 80’li yılların sonuna doğru tekrar canlanan işçi sınıfı mücadelelerine karşı sermaye sınıfı tarafından getirilmiş bir cevap olduğu düşünülebilir. Bu çalışmada amaçlanan, emek denetimi ve işçi mücadelesi arasında kurulan ilişkiye dair kuramsal bir çerçeve çizmek ve bu çerçevenin Türkiye koşullarında ne şekilde oluştuğunu ortaya koymaktır. Mücadele-denetim ilişkisinin kolektif işçi sınıfı hareketlerinin yanı sıra, daha mikro bir boyutta ve makro boyuta ek olarak, işletmeler düzeyinde ne şekilde gerçekleştiğini ve geliştiğini göstermek amacıyla da bir saha çalışması yapılmış ve bu saha çalışmasının bulguları metne eklenmiştir. (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Emeğin Prokrustes Yatağı Sınıf Mücadelesi ve Emek Denetimi, Mihrican Zorlu Günok, NotaBene Yayınları, 2018, 240 Sayfa.

SOĞUK DERİ - ALBERT SANCHEZ PINOL

Birinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra Antarktika yakınlarındaki küçük bir adaya, bir yıllığına yeni bir meteoroloji uzmanı gelir. Haritada bile zor görülen bu küçük adada bir kişi daha yaşamaktadır: Fenerin ketum görevlisi. Fakat iki kişilik bu ada, hiç de göründüğü kadar sakin değildir. Adanın gizemi ancak karanlık çöktüğünde ortaya çıkar. Soğuk Deri, imgelem gücü ve felsefi sorgulamalarıyla, insanın ”öteki” ile kurduğu ilişkiye dair unutulmaz bir roman.

(KİTAPTAN ALINTI )Gözlerime inanamıyordum, gördüğüm kişi ben miydim? Dört günlük uykusuzluk ve savaş  beni mahvetmişti. Sakalım epeyce uzamıştı, solgundum, ölülere has bir solgunluk. Özellikle gözlerim iflah olmaz bir delinin gözleriydi. Mavi gözbebeklerim koyu kırmızı adacıklarla çevriliydi. Gözkapaklarımda ve çevresinde yarışırcasına mosmor halkalar. Soğuk ve korku dudaklarımı kavurmuştu. Boynumda kaşkol gibi duran kalın sargıda, kanlı, kurumuş yara kabukları, hafif nemli ve irinli kan pıhtıları vardı. Bedenim artık yaraları kapatma sanatını anımsamıyordu. Kırık tırnaklar. Saçlarım katrana benzer bir tabakayla kaplıydı. Kulağımın üstünden bir tutam saç aldım ve büyük bir şaşkınlıkla saçımın gri beyaz bir renk aldığını gördüm. Kafamı kovanın içine daldırdım ve bir sineğin telaşıyla kafamı ovuşturdum. Ama bu yetmiyordu bana. Bedenim günahkâr bir kirliliğe gömülüydü. Silahımı, teçhizatımı, bıçaklarımı bir yana koydum; paltomu, yün kazağımı, gömleklerimi, botlarımı, çoraplarımı ve pantolonumu çıkardım, bulaşıcı bir hastalık, beni koruyan giysilerin her tarafına mikrop bulaştırmış gibi çırılçıplak kaldım. Sonra kaynağın çıktığı duvara tırmandım. (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Soğuk Deri, Albert Sanchez Pinol, Çevirmen: Yıldız Ersoy Canpolat, Jaguar Kitap, Kasım 2018, 232 Sayfa.

DAHA FAZLA