Vitrin: Yeni çıkanlar

Vitrin: Yeni çıkanlar

İleri Kitap ekibi, bir haftaya veda ederken yeni bir haftaya yeni kitaplarla başlamanın mutluluğunu yaşıyor ve bunu sizlerle paylaşmayı iple çekiyor. Hem de kitapçılarda vakit geçirmek için pazar günü gibi harika bir gün varken! İyi haftalar, iyi okumalar…

DİJİTAL DİKTATÖRLÜK – THOMAS AMMANN, STEFAN AUST

Gizli servislerden ve internet işletmelerinden oluşan askerî ve endüstriyel bir oluşum, bize ait en mahrem verilerin kontrolünü ele geçirdi. NSA, devletlerin ve vatandaşların menfaatlerini hiçe sayarak kendi kurallarına göre, dünya çapında görev yapan bir gözetim makamı gibi hareket ediyor. NSA bu faaliyetini Google ve diğer internet devlerinin desteğiyle gerçekleştirmektedir. Stefan Aust ve Thomas Ammann, bireyin duygu ve düşünce dünyasına kadar nüfuz eden dijital diktatörlük tehlikesini ana hatlarıyla gözler önüne sermektedir.

“Kitabın sunduğu bilgiler ürpertiyor. İnsanın kendisine ‘Dünyada casusluk faaliyetine maruz kalan bölgelerde nasıl oluyor da hâlâ sakince yaşanabiliyor?’ sorusunu yöneltmemesi elde değil.”

- Süddeutsche Zeitung -  (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Dijital Diktatörlük, Thomas Amman-Stefan Aust, Çeviri: Erdinç Yücel-Hasan Yılmaz, Hece Yayınları, 2018, 360 sayfa

KARANLIK ODA – OSMAN BALCIGİL

Kürtlük-Türklük, Alevilik-Sünnilik,

Zenginlik-Fakirlik, Doğuculuk-Batıcılık,

Dindarlık-Laiklik…

Büyükada’daki bir evin karanlık odasında, soluk kırmızı ışığın altında, 61 yaşındaki gazeteci Osman Balcıgil ve ondan yedi yıl önce doğan 25 yaşındaki delikanlı Deniz Gezmiş, memleketin siyah beyaz klişelerine bakıyorlar.

İşçiler, köylüler, öğrenciler, ekmek, toprak ve özgürlük…

Osman Balcıgil, “bir ceza olarak idamdan” bahsettiği kitaplardan bağımsız bir ağabey, sembollüğünden haberdar olsa da bihaber kardeşi Deniz.

Darağacına doğru yürüyen gencecik, pırıl pırıl insanlar ve onlar gittikten sonra olanlar küvetlere dolduruluyor; ama bu sohbet, dokunulmaz, mahrem, samimi bir iç döküş olarak satırlara düşüyor.

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Karanlık Oda, Osman Balcıgil, Karakarga, 2018, 120 sayfa

MİKROBİYOTA – ED YONG

“Bilim yazarlığının zirvesi.”

- BILL GATES -

“Etkisi bulaşıcı.”

- NEW YORK TIMES -

2017 Wellcome Kitap Ödülü Finalisti “Yılın En İyi Kitabı” Seçkilerinde

- New York Times, Guardian, Popular Science, Times, Economist, Buzzfeed, Kirkus -

NE“Hayvanlar evrimin kreması olabilir ama asıl pasta bakterilerdir.”

- ANDREW KNOLL -

İçinizde trilyonlar yaşıyor. Koskoca bir dünya, capcanlı bir kolonisiniz aslında. Sadece bağırsağınızdaki bakterilerin sayısı, galaksimizdeki yıldızların sayısından fazla. Yüzlerce yıl adlarını hastalıkla anmış olsak da artık biliyoruz: Mikroplar yaşamın Azrail’i değil, bekçisi. Trilyonlarca mikrop organlarımızı şekillendiriyor, bizi hastalıklardan koruyor, davranışlarımıza yön veriyor. Aşılara nasıl tepki verdiğimizden, çocukların aldıkları gıdalardan ne kadar beslenebildiklerine kadar, yaşamımıza çok derin ve geniş kapsamlı katkıları var. Artık kesin olarak biliyoruz ki mikropları göz ardı etmek, hayata anahtar deliğinden bakmak demek.

Bu kitap kapıyı ardına kadar açıyor ve bizi vücudumuzdaki akıl almaz evrenle tanıştırıyor. Ed Yong, bizleri kendimize yepyeni bir açıdan, nehirlere, ormanlara, mercan resiflerine baktığımız gibi bakmaya çağırıyor: bireylerden çok, gelişen ekosistemler olarak. Mikrobiyota, dünyaya ve kendinize bakışınız milyon minik yoldan değiştirecek. Bu kitabı okuduktan sonra muhtemelen bir “favori mikrop”unuz olacak.  (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Mikrobiyota, Ed Yong, Çeviri: Şiirsel Taş, Domingo Yayınevi, 2018, 408 sayfa

GÜN SEVİNCİN KAVŞAĞINDA – FERİDUN ANDAÇ

Gün Sevincin Kavşağında deneysel öykülerden oluşuyor.

Yaşam kavşağı, zaman kavşağı ve dil kavşağında buluşan her bir öykü anlatıcısının da anlatıları kurma bakışını/serüvenini içeriyor.

Feridun Andaç bu kez öyküde yaşananla anlatılan, düşlenenle kurgulananın oluşma seyrini dış-iç anlatılarla yansıtıyor. Kurgusal gerçeklikle yaşamsal gerçekliklerin buluşma, dönüşme durumlarında var olabilen öykülerini de birer deneysel anlatı olarak nitelendiren Andaç, okuru insan ruhunun yolculuklarına çıkarıyor.

Yaşanan zamanla yazılan zamanın labirent anlatıya dönüşmesinin deneysel metinleri olarak da okunabilir.

“Yazmaya başlarken bir söz, bir kavram ya da bir imgeden yola çıkıyorum. Sonra, hayata dair birçok şey gelip buluyor beni.

Yazının önünü yazı açıyor. Bir önce söylediğin söz, kurduğun cümle sonrasını getiriyor.

İlk söz önemlidir bunun için.” (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Gün Sevincin Kavşağında, Feridun Andaç, Eksik Parça, 2018, 152 sayfa

GEVİŞGETİRENLER ZAMANI – JOSE J. VEİGA

Delidolu Yayınları, Brezilyalı usta yazar José J. Veiga'yı ilk kez Türkiyeli okurlarla buluşturuyor.

Gevişgetirenler Zamanı, tahakküm edenle tahakküm altında kalanın ilişkisini sorgulayan tekinsiz bir öykü anlatıyor.

Gerçekçi anlatımında sembolizmden beslenen Gevişgetirenler Zamanı, küçük kasaba yaşamının evrenselliğini ortaya koyan, gizemli ve karanlık bir roman.

José J. Veiga, daha ilk satırlarından itibaren okuru ele geçirmeyi başaran romanı Gevişgetirenler Zamanı’nda, çok katmanlı ve derinlikli bir metne imza atıyor.

Hayatları iç içe geçmiş, neredeyse bir bütün haline gelmiş Manarairemalılar, bir gün, nehrin öte yanındaki çayıra yerleşen gizemli adamlarla güne uyanır. Kim oldukları ve nereden geldikleri bilinmeyen bu esrarengiz adamlar, yarattıkları korku, endişe ve öfke ile kasabanın toplumsal hafızasında derin izler bırakacaktır.

“Küçük kasaba sıkışmışlığını” tekinsizce anlatan Gevişgetirenler Zamanı, belirsizliklerle dolu bir atmosferde, tedirginliğin iktidarıyla başa çıkmaya çalışan bir avuç kasabalının mücadelesini konu edinen, çarpıcı bir roman.

Her şehrin, her kasabanın, halkı aklın yoluna davet eden bir deliye ihtiyacı vardır.

 (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Gevişgetirenler Zamanı, José J. Veiga, Çeviri: Canberk Koçak, Delidolu Yayınları, 2018, 184 sayfa

KAPIMIZDAKİ YABANCILAR – ZYGMUNT BAUMAN

“Kamusal kaygı ve korkuların odak ve çıkış noktaları olagelen televizyon haberleri, gazete başlıkları, politik konuşmalar ve internet tweet’leri bugünlerde “göç krizi”ne referanslarla dolup taşıyor; görünüşe göre Avrupa’yı istila ederek, bildiğimiz, uyguladığımız ve el üstünde tuttuğumuz yaşam şeklinin çöküşü ve ölümüne işaret ediyor. Bu kriz, an itibariyle, kanaat oluşturucuların açtığı insan zihni ve duygularını işgal etme ve tabi kılma yönündeki daimi savaşın politik doğrucu bir tür kod adıdır. Bu savaş alanından yapılan haber yayınının etkisi hakiki bir “ahlaki paniğe” neden olmaya başlıyor.

Ben bu sözleri yazarken, nasırlaşmış bir duyarsızlık ve ahlaki körlükten doğan başka bir trajedi gelip çatmak için pusuda bekliyor. Kamuoyunun, reyting açgözlüsü medya ile işbirliği içinde “mülteci trajedisinden bıkkınlık” noktasına doğru gitgide ve durmaksızın yaklaştığına dair işaretler birikiyor. Boğulmuş çocuklar, aceleyle dikilen duvarlar, dikenli teller, aşırı kalabalık toplama kampları ve göçmenlere baş belası muamelesi etme konusunda birbiriyle rekabet eden hükümetler, kıl payı kurtulma ve güvenlik için seyahatin sinir bozucu tehlikeleri; tüm bu ahlaki rezaletler hiç olmadığı kadar az haber niteliği taşıyor ve gittikçe daha seyrek olarak “haberler”de yer alıyor. Ne yazık ki, şokların kaderi normalliğin rutinine dönüşüyor; kendini tüketen, gözden kaybolan ve unutulma örtüsüne sarılarak vicdanlardan kaybolan ahlaki paniğin rutinine...” (Zygmunt Bauman)

Zygmunt Bauman bu kitabında çağımızın en önemli sorunlarından birini eleştirel bir perspektiften hareketle masaya yatırıyor: Göçmenlik meselesi…  (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Kapımızdaki Yabancılar, Zygmunt Bauman, Çeviri:Emre Barca, Ayrıntı Yayınları, 2018, 96 sayfa

 

DAHA FAZLA