Venezuela Büyükelçisi: Hiçbir şekilde geri adım atılmayacak

Venezuela Büyükelçisi: Hiçbir şekilde geri adım atılmayacak

Venezuela'nın Ankara Büyükelçisi Jose Gregorio Bracho Reyes ile Venezuela'daki emperyalist operasyonu, sağcı paramiliterlerin şiddetinin arka planını, Chavezcilerin politikalarını, Maduro hükümetinin eksiklerini ve hedeflerini konuştuk. Suriye'de Esad'a karşı devreye sokulan kara propagandanın Venezuela'da da tekrar ettiğini ifade eden Reyes, "Hiçbir şekilde geri adım atılmayacak, geriye atılan hiçbir adım desteklenmeyecek" dedi.

Venezuela'nın Ankara Büyükelçisi Jose Gregorio Bracho Reyes ile Maduro hükümetine karşı denenen darbe girişimini, ABD destekli sağın şiddet eylemlerini, Türkiye'deki solcuların Venezuela değerlendirmelerini, sosyalist hükümetin eksiklerini ve önümüzdeki döneme ilişkin politikalarını konuştuk.

Büyükelçi ile gerçekleştirdiğimiz bu özel röportajı İleri Haber okurlarına sunuyoruz.

İlk olarak meselenin emperyalizm boyutuna bakarsak, zamanında çeşitli darbe organizasyonlarıyla bölgeye müdahale eden ABD'nin yeni stratejisi nedir? Özellikle bölgede emperyalizmin oyunlarını bozmada öne çıkan ülke olarak Venezuela, ABD açısından nasıl bir engel teşkil ediyor? 

2015 yılında ABD eski başkanı bir başkanlık kararnamesi sundu ve imzaladı. Bu kararnamede Venezuela, “ABD’nin güvenliği açısından olağandışı bir tehdit” olarak nitelendirildi.

Bu zannedersem bütün dünya açısından bir şaka olarak algılandı. Hakikaten sonrasında meydana gelen olaylar da göze alındığında gerçekten şaka olarak yorumlanabilir.

İnsanlık tarihinin en güçlü ordusuna sahip bir imparatorluk açısından Venezuela gibi askeri gücüyle tanınınmayan, askeri bir sanayisi olmayan  bir ülke ABD’nin güvenliği açısından nasıl bir tehlike oluşturabilir?

Bu ABD emperyalizmi tarafından etapları olan planın sadece bir parçasıydı. Biraz bunun tarihini irdeleyelim.

Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra sol açısından bir depresyon oluştu. Dünya solu her şeyden öte, Avrupa’nın sol kanadı umutsuzluğa kapıldı. 

İnsanlar bunu nasıl yorumlayacaklarını bilemedi. Fukuyama isimli bir şahıs kapitalizmin propagandasını yapan bir kitap yazdı. Kitabında sol tarihin bittiğini, kapitalizmin zaferini ilan ettiğini yazıyordu. Bunun üzerinden kısa bir zaman geçti. Ve Latin Amerika’da Hugo Chavez isimli biri ortaya çıktı, tanınmıyordu. Tabiki askeri kökenli bir şahıstı. Ancak kendisi sol görüşle beslenmişti. Ve geniş kapsamlı kimlik bilgisine sahipti, Emperyalistlerin Latin Amerika’da gerçekleştirdiği yağmaların tarihini çok iyi biliyordu.

Ve Chavez günün zorunluluklarına verilecek yanıtları çok iyi bildiği için seçimden sonra hükümete geldikten sonra Venezuela, Latin Amerika ve Karayip açısından bir bütünlük projesi ortaya koydu. Bu sosyalist bir projeydi. 

Tabi ki Hugo Chavez bu sosyalist projeyi sunarken kendisine ABD ve AB tarafından da savaş ilan edileceğinin farkındaydı. Hugo Chavez Venezuela’nın dış ilişkilerini geliştirme kararı aldı. 

Rusya’yla, Hindistan’la ve İran’la geliştirilen ilişkiler ABD açısından da bir rahatsızlık yarattı. Aynı zamanda elindeki tüm araçları Latin Amerika ve Karayipler’in gelişmesi için kullandı. İştebBu birliktelik de ABD açısından başka bir rahatsızlık sebebi oldu.

“ABD’Yİ RAHATSIZ EDEN PETROLÜN SOSYALİST BİR İKTİDARIN ELİNDE OLMASI”

Çin ile imzalanan petrol anlaşmaları da var. ABD’nin asıl rahatsızlığının Venezuela’daki petrol rezervlerine hükmetme isteği olduğunu söyleyebilir miyiz?

Şu herkes tarafından bilinen gerçektir ki Venezuela Latin Amerika’nın en büyük enerji potansiyeline sahip ülkesi. Şu da ayrıca bilinen gerçekliktir ki Venezuela dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip. Şu anda elinde bulunan petrol rezervi Suudi Arabistan ve Ortadoğu ülkelerinden çok daha fazla.  

Bu aslında ABD’nin rahatsızlığı açısından anahtar nokta. Trump “ABD’yi tekrar en büyük” yapmak için uğraştığını açıklamıştı. Ancak bu imparatorluk nasıl kurulacak, dünyanın en büyük ülkesi olacak ve devam ettirilecek? Tabi ki enerji sayesinde. Petrol enerjisine alternatif oluşturması açısından bin tane farklı yol denendi ancak şu anda hala en geçerli enerji petrol.

Bu imparatorluğun hali hazırda sürdürdüğü enerji ritmini devam ettirebilmesi için, yani kendi planları açısından enerji açısından önemli ülkeleri kontrol etmesi çok mühim.

Tekrar Obama’ya dönersek, başkanlığını bırakmadan önce 2015 yılında bu bahsettiğim kararnameyi sundu ve imzaladı. 2016 yılında bu kararname yeniden uzatıldı. Obama bir röportajında ABD’nin çıkarlarını gayet net şekilde ortaya koydu: “Dünyanın ve gezegenin en büyük ülkesi biziz.

Bazı hükümetler bizim açımızdan rahatsızlık teşkil eder, bizim çizdiğimiz yolda ilerlemekte sıkıntı çıkarırlarsa biz onların bileklerini bükmeye hazırız.”

Obama’nın bu açıklamaları doğrudan Venezuela’yı işaret ediyor.

Daha sonra Trump geldi ve başkanlık değişimine rağmen bu emperyalist oyun evreleri devam etti. Şu açık ki ABD'yi rahatsız eden Venezuela’daki petrol değil, bu petrolü elinde bulunduran Venezuela Bolivarcı Cumhuriyeti’nin hükümetidir.

“CHAVEZ ÇAĞI BÜTÜN LATİN AMERİKA’NIN MOTORU OLDU”

Yani sosyalist bir iktidarın olması…

Evet kesinlikle. Sosyalist bir hükümet ve bunun yanında Küba, Rusya ve İran’la birliktelikler yürütmesi.

Bu hükümetin ayrıca bütün Latin Amerika’da meydana gelen sosyal hareketleri desteklemesi de onlar için bir sıkıntı.

Çünkü Chavez çağı bütün Latin Amerika’nın motoru oldu.

Ve bu motorun çalışmasıyla birlikte bütün Latin Amerika aslında kızıla boyandı.

Bolivya, Ekvador, Brezilya, Arjantin, Nikaragua, Salvador, Küba…

Bütün saydığım bu ülkeler ABD’nin elinin bulunduğu ülkelerdi ancak Chavez gibi bir figür ortaya çıktı ve dur dedi. Sosyalist projeler hayata geçirildi.

Aslında Chavez’in ve Bolivarcı devrimin en önemli kazanımı bütün Latin Amerika halklarının onurunun ABD’den kurtarılması oldu.

“CHAVEZCİLER TÜM DÜNYADA”

Şu anda Chavezciler tüm dünyada; Meksika’da, Küba’da, Türkiye’de…

Bu anti emperyalist kazanımlar, hakların onurunun kurtarılması aslında daha büyük bir projeye hizmet ediyordu. Chavezci anlayış, Sovyet modeli sosyalizm dışında da bir sosyalizm modelinin kurulabileceğini gösterdi.

Bu aslında Simon Bolivar’ın hayalini kurduğu ancak gerçekleşmemiş Latin Amerika ve Karayip entegrasyonunun değişik araçların hayata geçirilemesiyle daha ileriye taşındı.

Peki neydi bu araçlar? İlk önce Latin Amerika Halkları için Bolivarcı Alternatif (ALBA) örneğini verebiliriz. ALBA sayesinde halklar arasında ticari anlaşma sağlandı. Bu anlaşma ABD tarafından sunulan serbest ticaret anlaşmasının modeline karşı meydana geldi.

ALBA dışında Petrocaribe, Telesur doğdu. Çünkü Chavez şunun bilincindeydi; bu savaşın başlamasıyla birlikte artık tüm dünyanın ileri gelen basın kuruluşları kendilerine saldıracaktı. Chavez, “kendi basın yayın organımızı kuralım” dedi ve bu da Telesur oldu. 

Petrocaribe de oldukça önemli. Çünkü petrole sahip olmayan bütün Karayip ülkeleri bu model içinde Venezuela petrolünü çok düşük fiyatlara, dayanışma ile alıyorlar. 

Bunun karşılığında da mesela Venezuela’ya değişik tarım ürünleri veriyorlar. Bu çeşit takaslar aslında kapitalizm mantığını paramparça ediyor. Bu tabi ki ABD için bir tehdit.

Aslında emperyalistlerin istediği diğer şey de hakların cahilliğinin devam ettirilmesi. 2004 yılında UNESCO tarafından Venezuela okuma-yazma oranının en yüksek olduğu ülke olarak deklare edildi.

Chavez ve devrimci süreç sayesinde.

Venezuela tüm dünyada üniversite kaydının en yüksel olduğu 5. ülke durumuna yükseldi. Bu da ABD için bir tehdit.

“ASIL MESELE İLERİCİ HAMLELERİN SIFIR KABUL EDİLMESİ”

Venezuela hükümetinin elinde ABD’nin paramiliter güçleri desteklediğine ilişkin kanıtlar var mı? CIA direktörü Pompeo de açıkça itiraf etmişti örneğin…

Mesela devlet başkanımız Nicolas Maduro Ulusal Kurucu Meclis çağrısını yaptığında bütün dünyaya değişik bir model de sunmuş oldu. Devlet başkanımız sadece Chavistleri değil bütün Venezuela’yı bu sürece dahil etti. Ancak Venezuela sağı Washington’dan talimatlar alarak seçimlere katılmamaya karar verdi.

Mike Pompeo zaten açık bir şekilde söyledi. Bunun için Venezuela hükümetinin gizli bilgilere falan erişmesine kesinlikle gerek yok. Kurucu Meclis çağrısı yapıldıktan sonra Meksika, Peru ve Kolombiya gibi bazı hükümetler ABD’nin kuklaları olduklarını açıkça göstermeye başladılar.

Buradaki sorun aslında Maduro değil. Burada asıl mesele Latin Amerika’nın bütün ilerici hamlelerinin sıfır kabul edilmesi.

“VENEZUELA SAĞI BOZGUNA UĞRADI”

Venezuela sağı bozguna uğramış durumda. Bozguna uğradığını bilen sağcılar şiddeti yükseltmeye çalışıyor. 

Bunda en önemli ortaklardan biri de Kolombiya. Kolombiya’dan ülkeye sızan paramiliter, maaşlı gruplar şiddetin yükselmesinde önemli rol oynuyor.

Maduro bir diktatör gibi lanse edilmek isteniyor ama…

Evet öyle göstermek istiyorlar ancak Maduro hükümete seçimle geldi. Öyle değişik bir “diktatör” ki kendisi tüm halkı seçimlere davet etti ve anayasayı yeniden yazma hakkı verdi. Bu hamlesiyle Maduro demokratik burjuvazinin de önerisini yerle yeksan etti.

Bolivarcı devrimle ilgili önemli bir nokta var. Bolivarcı devrim sayesinde halk, sokaktaki herkes gücü kendinde hissetti. Ayrıca devrim onları daha da politikleştirdi.

Maduro Kurucu Meclis’i çağırırken şöyle dedi “Tamam seçimleri düzenleyelim ancak herkes kendisini temsil etsin, bu seçimlerin bölgesel ayağı da olsun. Her belediye kendi temsilcisini sunsun.” 

Bu bölgesel temsil hakkının yanı sıra bir de toplum kesimlerine dayanan bir temsil hakkı oluşturuldu. Mesela engelli vatandaşlara, işçilere, emeklilere, balıkçılara ve iş adamlarına kendilerini temsil etme hakkı verildi. Ve tabi ki yerlilere. Yani seçimler sonucunda mecliste 545 temsilci olacak.

Kapitalizmin ideologlarından Brzezinski “yapıcı kaos” isminde bir teorinin yaratıcısıdır. Şu anda Venezuela’ya uyguladıkları teori de bu. ABD Venezuela’nın kaynaklarına ihtiyaç duyuyor ve Venezuela’da sadece petrol yok. Venezuela boksit, uranyum, elmas ve dünyadaki en önemli altın ile su rezervelerine sahip. Biz sahip olduğumuz petrol rezervlerinin sadece yüzde 4’ünü kullanıyoruz. Ortadoğu’dan ABD’ye petrolun götürülmesi yaklaşık 45 günü buluyor, Venezuela’dan ise sadece 4 gün.

“BİRÇOK İNSAN CHAVEZ’İN ÖLDÜRÜLDÜĞÜNÜ DÜŞÜNÜYOR”

Chavez’in hayatını kaybetmesinin ardından Chavistlerin iktidar süresini iyi değerlendiremediklerini, eksikliklerin olduğunu düşünüyor musunuz?

Devrimler size hediye paketi içinde verilmez. İspanyolca da şöyle bir söz vardır; “Ağzı olan yanılır.” Tabi ki biz de hatalar işledik. 

Ancak bu hatalar başka ülkelerin Venezuela’nın içişlerine karışma, meşru hükümeti tanımama veya halkların kendi kaderlerini tayin etme haklarını incitmelerine sebep değil. 

Türkiye’de 3 milyondan fazla göçmen var. Bizim ülkemizde 6 milyondan fazla Kolombiyalı var. Bu 6 milyon kişi Kolombiya’daki sefaletten kaçmak için geldi.  Venezuela hiçbir zaman Kolombiya’nın içişlerine karışmadı. Kolombiya’daki barış süreci Hugo Chavez tarafından başlatılmıştır.

Chavez garip şartlar altında hayatını kaybetti. Birçok insan Chavez’in zehirlendiğini düşünüyor. Ya da bu kanserin kendisine dışarıdan enjekte edildiğini düşünüyorlar. 

“PETROL BİZİM İÇİN LANETE DÖNÜŞTÜ”

Evet devrimci hükümet de hatalar işledi. Biz bir ekonomik savaşın içindeyiz. Bu krizin nedeni tarihten gelen ekonomi anlayışı. Bu petrole dayalı, rantçı bir ekonomi modeliydi. Venezuela gibi bir ülke ekonomisini çeşitlendirmek için girişimde bulunmadı. Venezuela birçok güzelliği olmasına rağmen turizmi harekete geçirmedi. Topraklar oldukça verimli olmasına rağmen tarıma dayalı bir sektör geliştiremedik. 

Ancak bu hatalar Chavez döneminin çok öncesinden gelen hatalar ve biz 100 yılldır sadece petrol gelirine bağlı bir ülke olarak kaldık. 

Bizim bağımsız, egemen, özgürlükçü davamızda bize temel oluşturacak bir sanayi endüstrimiz olmadı, bunu geliştirmek istiyoruz. 

Venezuela burjuvazisi hiçbir zaman için Venezuela’da sanayi üretimi yapıp, kendi ürününü üretmedi, hep dışarıdan ithal etti. 

Bizim en büyük zayıflığımız petrole olan bağımlılığımız. Bu aslında bir paradoks. Bize petrolün sağladığı çok büyük avantajlar var. Mesela Petrocaribe’nin açılmasının önünü açtı, çocuklara burs verilmesini sağladı. Ancak bu faydalarla birlikte petrole bağımlılık da ortaya çıktı. Bu evet bizim en büyük zayıflığımız. Bu açıdan da petrol bizim için bir lanete dönüştü.

“ESAD’A YAPILAN KÖTÜ PROPAGANDAYI VENEZUELA’DA TEKRARLADILAR”

Bir gazeteci arkadaşım Türkiye’de solun ne olup bittiğini anlamada geç kaldığını söyledi. Beşar Esad’a karşı gerçekleştirilen kötü propagandayı Venezuela’da da tekrarladılar. Bu Venezuela’da olan durumu açıklamak açısından önemli. Bazı sol görüşlü insanlar Venezuela’da diktatörlük olduğunu ve Maduro’nun diktatör olduğunu söylediler. Bu bizim Venezuelalı ve sol görüşlü insanlar olarak acı çekmemize neden oluyor. 

Suriye Arap ülkeleri arasında en toleranslı ülkelerden biriydi. Bu jeopolitik bir problem. 

MADURO'YA DESTEK ARTTI

8 milyondan fazla insan Ulusal Kurucu Meclis için oy verdi. Nicolas Maduro son seçimi 7 milyonla kazanmıştı. Bu insanların Maduro’ya desteğinin arttığını gösteriyor. 

Faşist sağ insanlar telefonla aranarak “seçime gittiniz mi?” diye sorduldu, birçok seçmen tehdit edildi. Buna rağmen 8 milyon, bu yüzde 42’ye denk geliyor, insan oy verdi.

Normal şartlarda çok daha fazla insan giderdi.

“HİÇBİR ŞEKİLDE GERİYE ADIM ATILMAYACAK”

Yeni anayasanın sorunları çözebileceğine inanıyor musunuz?

Sorunların çözülmesine yardımcı olacak. Anayasalar hakların rehberidir, bizim de sorunları çözmek için yasal bir dayanağımız olacak. Hiçbir şekilde geriye adım atılmayacak, geriye atılan hiçbir adım desteklenmeyecek. 

Biz Bolivarcı Devrim ile kazanılan hakların bu anayasa sayesinde güvence altına alınmasını istiyoruz ki gelecek yeni bir hükümet kazançlar açısından geri bir adım atamasın.

Ve tabi ki yine bu anayasa sayesinde faşizme ve terörizme daha sert saldırmak istiyoruz.