Umut ki ekmeğimiz suyumuz

Umut ki ekmeğimiz suyumuz

Burjuva gençlerin faşizm hakkındaki tutumlarının siyasi ve tarihi birçok kitaba konu olduğunun altını çizen Pavese, “Yoldaş”ta daha az ele alınan proleter gençlerin faşizm karşısındaki tutumlarına değiniyor. Bir küçük burjuva Pablo’nun, günden güne dönüşmesini konu alan “Yoldaş”; tepeden tırnağa bir siyasi bilinçlenmenin romanıdır denilebilir.

Yalnızlığa dair çok şey yazılır, çok şey söylenir. Ama mutlak olan herkesin yalnızlığa dair bir fikri ve kendince çözüm yönteminin olduğudur. Denkleme göre yalnız olmak teklikse, bunun çözümü çokluktur.

Bu yüzden kimine göre ailesi, dostları, işi ya da sevgilisi yalnızlığın panzehiriyken bazısı bahçesindeki mavi saksılı çiçeğe tutunur... Bunlarla birlikte kendini içinde yaşadığı toplumun acılarına, kavgasına ‘’feda edenler’’ de elbette bu panzehiri mücadelede, yoldaşlarında bulabilir.

Hangi kapıyı aralarsak aralayalım, yalnızlığı alt etme yöntemlerinin esası paylaşmaktır. Çünkü insan; doğası gereği paylaşma içgüdüsüyle hareket eder. Acıyı, sevdayı, kahkahayı, kavgayı paylaşmak…

Paylaşılmayan sevgi biraz yavandır.

Ne diyordu usta şair Orhan Veli yalnızlığı anlatırken:

“Bilmezler yalnız yaşamayanlar,

Nasıl korku verir sessizlik insana;

İnsan nasıl konuşur kendisiyle;

Nasıl koşar aynalara,

Bir cana hasret,

Bilmezler.”

Şimdi bunca yalnızlık demişken; hayatta yazdığı birçok edebi üretim hüzne hizmet eden; hep yalnız hisseden, yalnız yaşayan birinden, dünyaca ünlü İtalyan şair-yazar Cesare Pavese’den, ve onun “Yoldaş” isimli kitabından bahsedeceğiz.

Torino’nun Santa Stefano Belbo köyünde 9 Eylül 1908 doğan Cesare Pavese, Torino Üniversitesi’nde edebiyat okur. İngiliz ve Amerikan edebiyatına duyduğu ilgiyle bitirme tezini Walt Whitman şiirleri üzerine yazar. Öğrenimini bitirdikten sonra orta öğrenimini tamamladığı eski okulu Liceo d’Azaglio’da edebiyat ve dil dersleri verir. Bu dönemde İngiliz ve Amerikan yazarları ile ilgili yazıları La Cultura dergisinde yayınlar.

Daha sonra bir arkadaşının kurduğu Einaudi Yayınevi’nde çalışmaya başlayan Pavese, 1935’te anti-faşist çalışmaları nedeniyle tutuklanır, ancak 1936’da serbest bırakılır. Brancaleone Hapishanesi’ndeki bir yılından esinlenerek “Carcera” (Hapis) romanını kaleme alır. 1950’de “Yalnız Kadınlar Arasında” romanı ile İtalya’nın önemli edebiyat ödüllerinden Strega Ödülü’ne layık görülür.

Ancak genç, başarılı bir şair ve yazarken ve kariyerinin doruğundayken dahi Pavese mutlu değildir.

Tüm hayatı boyunca kadınlar konusunda başarısız olmuş, özel hayatında huzura erişememiştir. Bu durum Pavese’yi; kadınların, yalnızlığın ve koyu bir hüznün anlatıldığı birçok edebi ürünü yazmasında büyük etken olmuştur. Yazar kişisel hayatında ‘kendince eksik olanı’ yazıları ve fikirleriyle yazmış, işlemiştir.

Bununla birlikte birçok edebi üretiminde kadınlara dair net ve katıdır. Pavese kadınları hem kurtaran, hem yaralayan, hem yıkan, hem de toparlayan canlılar olarak görür:

“Bir kadın, eğer budala değilse, eninde sonunda bir insan yıkıntısı ile karşılaşır ve onu kurtarmaya çalışır. Kimi zaman da başarır bu işi. Ama bir kadın, eğer budala değilse, eninde sonunda akıllı, sağlıklı bir adam bulup onu bir yıkıntıya çevirir. Her zaman başarır bu işi”

Yazar Cesare Pavese; Strega Ödülü’nü aldıktan sonra Torino’daki bir otel odasında bütün özel kâğıtlarını yok edip, 27 Ağustos 1950’de 21 adet uyku hapı alarak intihar eder.

İntihara meyli, daha doğrusu intihar yüzünden yaşadığı kayıplar kendisinin de sık sık vurgulayacağı üzere hayatında önemli yer tutar. Lisede iki yakın arkadaşının intihar edip hayatlarını kaybetmesi ile başlayan süreç, Pavese’yi derinden yaralamıştır.

Tam da bu sebeple günlüklerinde hatta kitaplarında da intihara konu olan duygu durum bozuklukları, yalnızlık ve çaresizliği ince ince işlemiştir yazar.

Roman karakterleri de bu durumdan nasibini almış; örneğin Pavese, “Yalnız Kadınlar Arasında” romanında kahramanı Rosetta’yı da intiharla sınamıştır.

Yazarın çizdiği umutsuz ve kötümser imajın aksine, umudu işlediği aydınlık bir kitaptan bahsetmek üzere gelelim “Yoldaş”a… Çevirisi Rekin Tekinsoy tarafından yapılan “Yoldaş” kitabı; Şubat 2018’de Can Yayınları’ndan yeniden çıktı.

Kitabımız, ana karakter Pablo ve onun hayatını konu alıyor. İşsiz, eğitimsiz ve küçük burjuva Pablo; ailesi, yoldaşı, umutsuz aşkı ve dostluklarıyla oradan oraya savrulurken, yabancısı olduğu bir dalgayla sayfa sayfa dönüşüyor.

Burjuva gençlerin faşizm hakkındaki tutumlarının siyasi ve tarihi birçok kitaba konu olduğunun altını çizen Pavese, “Yoldaş”ta daha az ele alınan proleter gençlerin faşizm karşısındaki tutumlarına değiniyor. Bir küçük burjuva Pablo’nun, günden güne dönüşmesini konu alan “Yoldaş”; tepeden tırnağa bir siyasi bilinçlenmenin romanıdır denilebilir.

Pablo dışında; Pablo’nun büyük aşkı Linda’nın gelgitleri, yoldaşı Amelio, temiz kalpli Gina romana renk katan ve hepimize çok tanıdık karakterler.

Pablo sessiz, aşık, iyi kalpli ama biraz tutuk bir karakterken, Amelio’nun kayıtsızlığı hayata karşı “koyver gitsin”ci yaklaşımı bir tezat oluşturmaktadır. Amelio düşenleri ama kalkarken sendeleyenleri, çoğunlukla tekrar düşenleri düşündürecek sık sık. Kitabı okurken Amelio’yu şiddetle sarsıp, ayağa kaldırmak hissi de öfkeye karışık bir halde içimizde belirecektir muhtemelen.

Linda’nın kendisine duyulan sevgiye gösterdiği sadakatsizlik ve yaşattığı huzursuzluk ise içimizi ezecek. Sevmenin birçok şekli üzerine düşündürecek bizi yazar. Özleyen, önemseyen, bekleyen Pablo’nun aksine, olabildiğine bağımsız ve duygusal bir bağa mesafeli Linda’nın sevme şekli iki ucu temsil edecek romanımızda.

Pablo’nun ‘ekmeğinin peşinde’ büyük şehirlerde toplumsal dayanışmayı öğrenmesi; kahveler, meyhaneler, hapishanelerden insan manzaraları gözümüzde canlanacak.

Pablo’nun elinde gitarıyla akşamları söylediği yalnızlık şarkıları, okuru ılık ılık esen tatlı bir rüzgar eşliğinde bir akşamüstü keyfinde sarıp sarmalayacak.

Yazar Cesare Pavese, “Yoldaş”ta; yaşamın anlamı nedir?, sorusu üzerine okuru düşünmeye zorluyor. Bununla da kalmıyor; aşkı, dostluğu, yoldaşlığı ama en çok umudu anlatıyor, yazıyor, düşündürüyor.

Umut ki ekmeğimiz, suyumuzdur bizim…

Hani bir solukta okundu ve bitti dediğimiz kitaplar vardır ya, “Yoldaş” tam olarak onlardan. Genç yaşında bu kadar değerli bir edebi üretimin sahibi olan, İtalyan gerçekçilik akımının kurucusu kabul edilen, birçok güzel şiirin de imzacısı, şair-yazar Pavese kim bilir yaşasa daha neler yazardı?, diye düşünmeden edemedim.

Bu yazının yazarı “Yoldaş”ın son sayfalarını sırtını bir ağacın gövdesine dayayarak okudu. Baharın güzelliği, kuş seslerine karışan çocuk sesleri, masmavi bir gökyüzü… Tomurcuklanan çiçek, düşe kalka büyüyen çocuklar, parkı dolduran kahkahalar eşliğinde… Kitabı okudukça Pavese’ye saygı duymamak elde değil gerçekten. Soğuk ölümün karşısında, yaşamın ve nefes almanın sıcağındayken biz, -özellikle hiç tanımayanları- Pavese’yle tanışmaya davet edebiliriz.


  

KÜNYE: Yoldaş, Cesare Pavese, Çeviri: Rekin Tekinsoy, Can Yayınları, 4. Baskı Şubat 2018, 188 sayfa.

DAHA FAZLA