İsyanla başlayanların İsyan Yürüyüşü

İşte o teyzenin gözyaşları, endüstriyelleşen futbolun kendi mahallesine saldırısına çaresizliğin ifadesiydi, işte o isyanla başlayanların isyan yürüyüşüydü...

H. Murat Yurttaş - İleri

2 Eylül 2006. İzmir’de Göztepe İskelesi.

İsyanla başlayan Göztepe hikayesinin en karanlık günlerinde ayağa kalkmak için yeni bir isyanın sesi olarak binlerce Göztepeli, İskele önünde buluşarak yürüyor...

Endüstriyelleşen futbolun ilk kurbanlarından olan İzmir’in Göztepe’sinin taraftarları, mahallesini dolaşarak efsane kaptanının adını taşıyan Gürsel Aksel Tesisleri’ne kadar yürüyor...

Yürüyüşün özeti, balkondan herhalde torunuyla birlikte hıçkıra hıçkıra ağlayarak Göztepelileri izleyen bir teyzenin unutulmaz fotoğrafı.

MAHALLE TAKIMINDAN AVRUPA SAHALARINA
İzmir’in takımı Göztepe, mahallesinin takımıyken 1960’ların sonlarından itibaren önce Türkiye’nin sonra Avrupa’nın takımı olur. Özellikle İzmir ve ilçelerinden bir araya getirilen Adnan Süvari’nin takımını en güzel yine “Moskova Panteri” Ali Artuner özetler:

“Biz efsane takım olarak İstanbul egemenliğine meydan okuduk. Üç büyükleri bize karşı savunma oynattık. Avrupa'ya açıldık. Bu kadroyla öyle büyük başarılar kazandık ki; İstanbul basınını İzmir'e getirttik. Büyük takımların transfer pazarı olduk. İsmimizi milli takıma kazıdık. Hepsinden önemlisi üç büyüklerin ve Avrupa takımlarının transfer tekliflerini geri çevirerek, o muhteşem birlikteliği sağladık ve tarih yazdık. Kimileri para kazandı ama biz; itibar kazandık.”

“İtibar kazananlardan” Ali Artunel, “Küçük Mehmet” Işıkal, Çağlayan Derebaşı, Hüseyin Yazıcı, “Büyük Mehmet” Aydın, Ali İhsan Okçuoğlu, Ertan Öznur, Nihat Yayöz, “Buldozer Fevzi” Zemzem, “Bombacı Halil” Kiraz, “İngiliz Nevzat” Güzelırmak ve “Koca Kaptan” Gürsel Aksel’den oluşan Göztepe, iki kez Türkiye Kupası’nı ve İstanbul takımları dışında ilk defa Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı kazanan, 1968’de Ateletico Madrid’i deplasmanda 2-0 kaybettiği maçın rövanşında Alsancak Stadı’nda Halil ve Gürsel’in golleriyle 3-0 yenerek eleyen ve 1969’da o zamanki adıyla Fuar Şehirleri Kupası’nda Marsilya, Arges Piteşti, OFK Belgrad ve Hamburg’u eleyip Macaristan’ın Ujpest takımıyla yarı final oynayan takım olacaktır.

Efsane takımın emekliye ayrılması ile birlikte yerlerini dolduramayan Göztepe 70’lerin ikinci yarısından itibaren düşüşe geçer. Bir süre Birinci Lig ve İkinci Lig arasında gidip geldikten sonra 1982’de İkinci Lig’e düşer ve ancak 18 yıl sonra adı değişen Süper Lig’e geri dönebilir.

GÖZTEPE ŞİRKETLEŞİYOR
İşte bu geri dönüşten önce Göztepe bir kez Üçüncü Lig’in kapısından döndükten sonra 1997-1998 sezonuna yaptığı kötü başlangıcın ardından şirketleşti ve şirket hisseleri Sabah gazetesi ile birlikte İzmir’in yerel gazetesi Yeni Asır’ın da sahibi Dinç Bilgin’e devredildi. Bu adımın meyvesi 1999 yılında Antalya’da Çaykur Rizespor’u 1-0 yenen Göztepeliler için 18 yıllık hasret bitmesiyle alınıyordu.

Ancak ironik bir şekilde Göztepe için bir yıl kadar sonra bir kabus başlayacaktı. 27 Ekim 2000’de Dinç Bilgin’in bankasına el konulması ile birlikte bir anda belirsizliğin içinde kalan Göztepe, bir süre dirense de artan borç yükü altında ancak altyapısındaki genç oyunculardan oluşan takımlarla mücadele edip 2003 yılında Süper Lig’den, 2004 yılında Birinci Lig’den, 2005 yılında İkinci Lig’den ve 2007 yılında da Üçüncü Lig’den düşerek Amatör Küme’ye kadar geldi.

Şirketleşmelerle başlayan Türkiye futbolunun endüstriyelleşmesi macerası tüm örneklerde, sağlıksız harcamalar ve futbolun esas olarak başka iş ve ilişkileri yürütme aracı olarak görülmesi nedeniyle kulüplerin borç batağında, sporcuların alacaklı ve taraftarın küs bırakıldı. Geçen sene liglerin ikinci yarısı başladığında dört takım maça çıkamamıştı. Uşakspor kapatıldı. Sakaryaspor, Kocaelispor, Ankaragücü gibi efsaneler dayanmaya çalışıyor veya kapanmanın kıyısında.

2 Eylül 2006’dan sonra Göztepe en dibe kadar gitti ve en dipten geri döndü. Şirket hisseleri TMSF tarafından Altınbaş Grubu’na, onlar tarafından da Göztepeli Mehmet Sepil’e devredildi. O kabustan bir ölçüde uyanıldı. Ama şimdiden 12 sezonu bulan bir yolculukta ancak orta yola gelebilmiş olarak.

BİR AĞIT: İSYAN MARŞI
Başa dönersek...

İşte o 2006-2007 sezonunun başında Göztepeliler, Türkiye’de futbolunun yarası kulüpten geçinen mafyatik tiplere ve şirketin hisselerini elinde tutan TMSF’nin Göztepe’ye ilişkin hareketsiz kalmasına karşı isyan ederek 2006 yılının 2 Eylül günü Göztepe İskelesi’nde buluşur...

İşte o Göztepeliler, gençliklerinin katili, 18 yıl bekledikleri, atalarından dinledikleri, sorguya çekilmeden önce soracakları, alayına isyan edip ölümüne dedikleri, terk etmedikleri, sadece formanın sırılsıklam olmasını istedikleri Göztepe ve güzel günleri için yürüdü...

İşte o Göztepeliler armalarına sahip çıkmak için hep bir ağızdan Türkiye’nin en özel tribün bestesini söylediler...

“İzmir’in sokaklarında yürüyoruz formalarla
Sayımız yüzbinler oldu Sarısıyla Kırmızıyla
Sarin güneş gibi doğsun Kırmızın damarımda kan
Sensiz geçmesin bu yaşam senin için bütün kavgam
1925’te doğdu şanlı Göztepe’miz
Issız kuytu köşelerden ant olsun ki döneceğiz
O günlere inanarak dalgalan Sarı Kırmızı
Acıların arasından söyle İsyan Marşı’mızı
Kalksın eller üçlü için haykıralım Göz Göz için
Son nefesi verir gibi şahadet getirir gibi”

İşte o teyzenin gözyaşları, endüstriyelleşen futbolun kendi mahallesine saldırısına çaresizliğin ifadesiydi, işte o isyanla başlayanların isyan yürüyüşüydü...Kahrolsun teyzeleri ağlatan endüstriyel futbol yaşasın armalar ve renklerin mücadelesi...

DAHA FAZLA