Ebru Pektaş yazdı: Sapıklık üzerine...

"Pedofil unsurları da dahil olmak üzere siyasal iktidar kendi içinde tutarlıdır. Bu tutarlılığı neoliberal sınıfa saldırı politikalarının, İslamcı gericiliğin ya da yeni biçimiyle AKP tipi Türk-İslamcılığının, kadın düşmanlığının, pedofili ve imam nikahı (çocuk gelin) propagandasının aynı saçak altında buluşması olarak niteleyebiliriz. Sapıklık dahil olmak üzere bu saçağın unsurları arasındaki ilişki, başka özgüllüklerde böyle olmak zorunda olmasa da Türkiye'de nedensellikleri davet etmektedir."

Ebru Pektaş - İleri Haber

Sapıklıkla ilgili tanımlanmış oldukça ilginç vakalar vardır.

Amokoscisia: Kadınları yaralamaktan, kesmekten cinsel haz alma…

Catheterophilia: İdrar kesesine yerleştirilen tüpten ya da hortumdan(katater) cinsel haz alma ve bunun sayesinde orgazma ulaşma…

Homilophilia: Bir vaazı, konuşmayı dinlerken ya da nutuk verirken cinsel olarak uyarılma, bu konuda fantezileri olma…

Mysophilia: Kirli iç çamaşırı gibi eşyaları koklama, çiğneme vb. cinsel fetişlerin olması...

Necrophilia: Ölü bedene ya da cesede yönelik cinsel arzu…

Peodeiktophilia:  Zorla insanlara penisini gösterme ve verilen tepkiden cinsel olarak uyarılma, tatmin olma…

Bu konu da nereden çıktı denilebilir ancak her gün yeni bir ‘sapıklıkla’ karşılaşıyoruz.

Sözgelimi geçtiğimiz hafta Diyanet’in fetvasında, babanın öz kızına şehvet duymasında haram görmeyişi haklı olarak infial yarattı. Ve yine çok doğal olarak ‘sapık diyanet’ söylemi hızla sosyal medyada kendine yer buldu.

Malumunuz sapıklık gündemi, AKP’li yıllar boyunca sürekli, pis nefesini ensemizde hissettiğimiz bir gündem oldu. Anasının dizinden tahrik olanlardan, torununu kucağına alamayanlardan, pedofil ilahiyatçılardan sonra Diyanet’in en son fetvasına bakarsak asıl parti yeni başlamış görünüyor!

Güncel siyasette, hızlı refleks üretmede, belki kitleleri harekete geçirici kimi söylemler kullanmak ya da kimi dolayımlar üretmek, kolay vasıtalar sağlamak kuşkusuz anlaşılabilir bir şey. Hatta Diyanet vakasında olduğu gibi toplumun sizden önce bu tür söylemleri ürettiği de görülür. Kaldı ki Diyanet fetvasının içerik olarak sapık olup olmaması ile ilgili herhangi bir kuşkumuz yok.

Konumuz verilen tepkinin, oluşturulan söylemin işlevli bir araç olup olmaması. Daha açığı; çılgın, sapkın, sapık, kaçık, ruh hastası gibi söylemlerin, ideolojik mücadelenin amaçlarına nasıl hizmet ettiği ya da etmediği konusudur.

En başta ‘sapık diyanet’ söyleminin zayıf tarafı konuyu tikelleştirmesi, marjinalize etmesi ve bütünden (AKP rejimi) koparması. Bu söylemin tüketicisi için şöyle bir açık kapı da olabileceği üzerine düşünülmesi gereken bir boyuttur.

“Sonuçta öyle ya da böyle ‘normal sınırlarda’ işleyen bir düzen vardır ama işte bu sapık adamlar, bu uçlar, bu abartılı durumlar olmasa…”

Oysaki pedofil unsurları da dahil olmak üzere siyasal iktidar kendi içinde tutarlıdır. Bu tutarlılığı neoliberal sınıfa saldırı politikalarının, İslamcı gericiliğin ya da yeni biçimiyle AKP tipi Türk-İslamcılığının, kadın düşmanlığının, pedofili ve imam nikahı (çocuk gelin) propagandasının aynı saçak altında buluşması olarak niteleyebiliriz.

Sapıklık dahil olmak üzere bu saçağın unsurları arasındaki ilişki, başka özgüllüklerde böyle olmak zorunda olmasa da Türkiye örneğinde nedensellikleri davet etmektedir.

Sistematik olan, nedensel olan ve hatta hiç de arızi görülmemesi gereken budur.

Diğer yandan ‘ne yani sapık ve de kaçık değil mi bunlar?’ demeden şunu da düşünmeli: Muhatabı rasyonel sınırların dışına itmek ne kadar doğru?

Muhatabı deli addetmek, akli melekeden, sağlıktan yoksun kılmak, onu sorumluluktan özgürleştirmek anlamına da gelecektir: Tayyiptir ne yapsa yeridir!

Oysaki bir yanda kaçıklık ve sapıklık olarak görünenin diğer yanda sözgelimi sermayenin çıkarına olan yasaları, yönetmelikleri çıkarırken belli rasyonellerin sadık takipçiliğini yapabildiğini teslim etmek gerek.

Sapıklık kısmı dahil Türkiye gericiliği, bütündeki kapitalizmde (emperyalist-kapitalist dünya sistemi) eğilimlerden biridir. İşte burada bir kez daha başka bir bütüne uzanmak gerekecektir. Bu bütünde ise kadın mücadelesinde son otuz yılın büyük geriye çekilişi vardır. Söz konusu geriye çekilişin bir ucunda bitmek bilmeyen kürtaj karşıtı kampanyalar, kadın emeğinin değersizleşmesi varken diğer ucunda pedofili savunuculuğu vardır.

Daha ayrıntılı biçimiyle başka bir yazıda bu geriye çekilişe -backlash hipotezi örneğin- değinmek üzere nokta koyuyoruz.*

*https://en.wikipedia.org/wiki/Backlash:_The_Undeclared_War_Against_American_Women

DAHA FAZLA