Dali Tablosu: Kızlık zarı, kanlı katırlar, Toledo vs

Tüm bu malzeme hani neredeyse Salvador Dali’yi işsiz bırakacak cinstendir. Dali’ye özenerek değilse bile bu eserlerin sahibi AKP’dir…

Ebru Pektaş - İleri Haber

Masal kentler sevdalısı Davutoğlu’ndan algıda seçicilik uzmanı Bakan Selma’ya AKP’li siyasetçilerin kimi beyanatlarına bakıldığında insan gerçekten hayret ediyor.

Buradaki ‘hayretlik nokta’, gerçeğin üstünü örtme, manipüle etme, bağlamını değiştirme gibi söylem taktikleri değil kuşkusuz. İlginç olan, AKP’lilerin, çoğu zaman birbiriyle hiç ama hiç ilişkisi olmayan olay ve olguları zerrece istiflerini bozmadan yan yana getirmeleri…

İşte bu beyanatlar içinde sanırız en ‘kırık olanı’ Kürtaj-Uludere bağlantısıydı. Belki de iş tam olarak orada şirazesinden çıktı. En son bu yazı yazılırken, Davutoğlu Doğudaki Marksist zulümden, Stalinist faşist düzenden bahsediyordu(!)

Tüm bu malzeme hani neredeyse Salvador Dali’yi işsiz bırakacak cinstendir. Dali’ye özenerek değilse bile bu eserlerin sahibi AKP’dir…

Tablolar, AKP’in tabloları…

‘Kanlı katırlar’ tablosuna bakalım. Uludere kürtaj yaptıran dev bir kadındır, o çok ince bacaklarının arasından damlayan kan, iki bacaklı katırların üstüne düşmektedir.

‘Kadın mıdır kız mıdır?’ tablosunda kadınlar ellerinde tuttukları kızlık zarlarını TOMA denilen süt dağıtım aracının yakıt deposuna koymaktadırlar.

‘Sokakta dolaşan hamile kadın’ eserinde, yine dev bir kadının meme hizasından ikiye bölünmüş bedeninin üst yarısı, bir evin camından dışarıyı seyretmekte; sokakta dolaşan çıplak alt yarısı, ıslak, karanlık ve boğucu bir tüneli andıran vajinasından önüne çıkan her şeyi yutmaktadır.

Bu tablonun sağ üst köşesinde kesik ellerden, penislerden ve donuk bakan gözlerden mürekkep ‘şehvet canlıları’, bir yuvarlak masa etrafında kıble belirleme tartışması yaparken resmedilir.

Biraz daha aşağısına dikkatle baktığınızda, içinde tıpkı bir ağız gibi dişler olan, yine o korkutucu vajinadan kahkahalar yükseldiğini, kulakları patlatan bu kahkaha sesinin demir parmaklıklar ardındaki erkek insanının beyninde yankılandığını çıkarsayabiliriz. Hatta öyle ki bu erkek insanının, utancından kıpkırmızı kesilen yanakları tabloda yaldır yaldır parlamaktadır.

‘Uzak bir masal şehri olarak Sur’da dev şatoların etrafı su kanallarıyla çevrilmiştir. TOKİ’ye yenik düşen Marksist-Stalinist zulmün ardından, masal şehirde güneşin, suyun, bahçe çiçeklerinin ve PVC kaplamanın ferahlatıcı esintisi hakimdir.

Henüz akıbeti belli olmadığı için adı konmayan ve sotede bekleyen başka bir tabloda, Emevi camiine gitmek isteyen ulu bir ejderhanın kanatları, adeta kevgiri andıran ama yoğun bir buluta takılmış görünmektedir.

                                                                                 ***

Denemeye, çağrışıma, duygulara başvurduğumuzda uçsuz bucaksız önümüze serilen bu malzeme akıldışı bir dünyanın eskizleri gibi. Günün politik ruhuna uymadığı söylenemez. Ne var ki tüm bu ‘çılgınlığın’ sistematik oluşu, somut çıkarlara, planlara, tüm bunları varsayan bir akla dayanışı, işi daha da ilginç kılmakta.

Ayrı bir yazı bağlamında daha ötesinden bahsetmek de mümkün. Konu, AKP örneğinde bile, ‘global olan’ın büsbütün dışında ‘özgün’ bir model görmemek gerektiği ve hatta bir adım daha ilerisi, AKP rejimi gibi ‘özgün görünen modellerin’ varlığının, etkisinin dışında bir global bütün de olamayacağı konusudur.

Kısacası Dali’nin ruhu her yerdedir…

*http://ilerihaber.org/aile-ve-sosyal-politikalar-bakani-kadina-siddet-yok-algida-secicilik-var/29461/

DAHA FAZLA