64. Hükümet Programı’nda kadın

Elif Köroğlu - İleri Görüş

Kadının üretim ilişkilerinde emeğinin değersizleştirilmesi, bir anlamıyla da yok sayılması mevcut siyasal ve ekonomik sistemin- adlı adınca söylersek sermaye düzeninin- ideolojik eylemidir. Bugün iktidarı elinde bulunduran ve güç ilişkileri üzerinden dengeler yaratan AKP iktidarı açıkladığı “64. Hükümet Programı” ile toplumsal yapı içerisinde kadının rolünü belirlemeyi üstlenmiştir. Kadının toplumsal yapıdaki karşılığını “ailenin temel direği” olarak gören AKP, kadınların çalışma hayatına katılımını ikincil plana atan bir anlayış ile kadınların esas görevini annelik olarak görmekte ve annelik kariyerinin çalışma hayatı yüzünden kesintiye uğramaması için düzenlemeler yapmaktadır.

"Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Programı"nı hayata geçirmek için hazırlanan “Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde  Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısı” ise yakın zamanda Meclis Alt Komisyonu'ndan geçti. Yasa tasarısı genel olarak kadının annelik süreçlerinde iş ve çalışma hayatını düzenleyen maddelerden oluşuyor. 

AKP’nin meşrulaştırmaya çalıştığı, kadının toplumsal yaşamdaki konumudur. Kadını doğurganlığıyla ön planda tutan, esnek ve güvencesiz piyasa koşullarına sunan bir dizi yasa tasarısının hazırlığı içerisindedir. Program doğrultusunda hazırlanan yasa tasarısından “Çeyiz ve Doğum Yardımı” kısımları seçim öncesinde acele bir biçimde çıkarılarak 7 Nisan’da yürürlüğe giren torba yasaya eklendi. Doğum yardımı dedikleri; bir defaya mahsus olmak üzere 1’inci çocuk için 300, 2’inci çocuk için 400, üçüncü çocuk için 600 TL “doğum yardımı” yapılmasını kapsamakta.

Ataerkilliği besleyen ve yeniden üreten AKP iktidarı kadının erkek dolayımında var olmasını ve kadın emeğinin görünmez kılınmasını sağlayacak uygulamaları 2016 Eylem Planı ile ilan etmiştir. Yarı zamanlı çalışma ilişkisi ile kadının çalışma yaşamındaki varlığı esnek ve güvencesiz çalışma koşullarına teslim edilmektedir.

YASA TASARISI NE İÇERİYOR?

AKP’nin uygulamaya sunacağı yasal metinlerin temeli kadın emeği üzerinde esnek ve güvencesiz iş ilişkisini kuran, yarı zamanlı, geçici iş ilişkisine dayanan bir sömürü mekanizmasını içermektedir.

Kadının doğurganlık rolü üzerinde yapılan düzenlemede “analık izni bitiminden sonra ilk çocuk için 2 ay, ikinci çocuk için 4 ay, üç ve üzeri çocuklar için 6 ay” olmak üzere yarı zamanlı çalışma sunulmaktadır. Ayrıca doğum sonrasında kadın memurların analık izni bitiminde başlayan 24 ay aylıksız izin, istekleri halinde 2, 4 ve 6 aylık yarı zamanlı çalışma süresinin bitiminde de başlatılabilecek. Yarı zamanlı çalışma boyunca işveren yarı maaş ödeyecek. Bunun yanında son 3 yılda en az 600 gün sigortalı olarak çalışmış olup yarı zamanlı çalışma hakkı kazanmış işçi kadınlara işsizlik fonundan ödeme yapılacak. Fakat yasa şöyle diyor:

“Ödenek süresi, 4857 Sayılı Kanun’un 63. Maddesi’nde belirtilen haftalık çalışma süresinin yarısı kadardır. Yarım çalışma ödeneği, çalışılan aya ait aylık prim ve hizmet belgesinin ilişkin olduğu aydan sonraki ikinci ay içinde Fondan aylık olarak yapılır. Doğum sonrası yarım çalışma ödeneğinin günlük miktarı, günlük asgari ücretin brüt tutarın %80'i kadardır." Bu da şu anlama geliyor: 4 saatlik işgünü ücretini işverenden alan işçi kadın kalan 4 saatlik iş gününün ücretini asgari ücretin %80’i kadar alabilecek; yani kişi asgari ücretin yarısının %80’ini alabilecek. Bu da özellikle 1000 lira üzerinde maaş alan kadınlar için büyük bir hak kaybı anlamına geliyor. Bu durumda devletin hak kaybını tanzim etmesi söz konusu değil.

Kadın memurlar yükselme ve kademelerde yarı zamanlı çalıştıkları dönemde dezavantajlı hale gelecek ve sadece çalıştıkları dönemde aynı düzeyde ve unvanda çalışan erkek emekçilerle aynı işi yapsa dahi yükselme ve terfi almada hak kaybına uğrayacak. Bu memurlar için geçerli olsa da iş yaşamında aynı uygulama özel sektörde de benzer sonuçlara yol açacak.

Yasa tasarısı kapsamında kadının çalışma hayatına dair öngörülen maddelerde kadın emeğinin ucuz işgücü niteliği taşımasının önü açılmaktadır. Doğum sonrası tanımlanan kısmi süreli iş ilişkisi ile hem doğum yapan kadının hem de onun yerinde geçici iş ilişkisi kuran kadın emekçinin hak kaybı olacaktır. Bu da esnek çalışan, düşük ücretli, sigorta pirimi eksik ödenen, düzensiz sürelerle çalışan kadın emeği demektir. Böylece sermaye sınıfının düşük maliyetli emek gücü de karşılanmış olacaktır. Esnek ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaştırılması ile kadınlar için emeklilik hayal olmakta ve sigorta primi eksik ödenen kadınlar böylece borçlu çıkarılmaktadır.

64. Hükümet Programı AKP’nin önümüzdeki dönemde uygulayacağı neoliberal politikaları göstermektedir. Neoliberal politikaların, kapitalist üretim ilişkilerinde kadın emeğine açıkça dayattığı, cinsiyet ayrımcılığı temelinde kadın emeğinin piyasa koşullarında ucuz iş gücünü, esnek ve güvencesiz çalışmasını ve toplumsal yapıdaki “annelik/doğurganlık” rolünü temsil etmektedir. Yani, “kadın evinde oturup çocuğunu doğursun, ille çalışmak istiyorsa da sonuçlarına katlansın” denilmekle kalınmayıp yasayla bu durum sabit hale getirilmektedir.

NASIL YAKLAŞILMALI?

AKP’nin yasa tasarısı kadının varlığını doğurganlığıyla  tanımlarken, sermaye açısından da ucuz iş gücü kaynağını yaratmaktadır. Doğum sonrası çalışma hakkı olarak sunulan yarı zamanlı çalışma esnek çalışmanın karşılığıdır ve analık hakkı olarak sunulamaz. Yasa kısa zamanda çok iş yaptırıp az ücret ödenmesi anlamına gelmekle birlikte işverenin yoğun emek sömürüsüne temel hazırlamakla birlikte yapılan işi değersizleştirmektedir.

Analık hakkı için yasada var olan doğum sonrası 8 haftalık ücretli izin hakkı 24 haftaya çıkarılmalıdır. Çalışan anne en az 6 ay boyunca hiçbir hakkını kaybetmeden bebeğini büyütebilmelidir. Yani doğum izni doğumdan önce 8 hafta doğumdan sonra 24 hafta olmak üzere en az 32 haftaya çıkarılmalıdır.

Kadınların doğumdan sonra hiçbir hak kaybına uğramadan işe dönmesi devlet tarafından yasalarla garanti altına alınmalıdır. 8 saatlik iş günü, eşdeğer işe eşit ücret ve analık izni tüm emekçi kadınların vazgeçilmez haklarıdır. Çocuğun büyütülmesi sadece annenin sorumluluğunda olamaz ve baba da çocukların büyütülmesindeki yükü paylaşmalıdır. Bu nedenle bir bebeğin gelişimi de göz önüne alınarak babaya da en az 12 hafta babalık izni verilmelidir.

Kadınlar için kadın olmaktan kaynaklı her türlü özellik yükselme için engel olarak sunulamaz. Her türlü cinsiyet temelli ayrımcılık yasaklanmalı, doğum ve emzirme gibi doğal süreçler kadınların iş yaşamında bir ayrımcılık konusu olmaktan çıkarılmalıdır. Ücretli analık izni, işyerinde ücretsiz kreş ve ev işlerinin ücretsiz ve kolektif bir biçimde karşılanması devlet tarafından güvence altına alınmalıdır.

Söz konusu yasayla kadınlar için kısmi zamanlı çalışma bir hak ve bir avantajmış gibi sunulmakta. Oysa tam ve güvenceli çalışma bir haktır. Tüm iş kollarında kadınların tam ve güvenceli çalışma hakkı yasalarla garanti altına alınmalıdır. Analık hakkından doğan, işten uzak kalma süresi boyunca kadın emekçilerin maaşı hiçbir kesintiye uğramamalı ve doğrudan çalışan kadınlara ödenmelidir. Çalışan kadınların çocukları ile geçirecekleri nitelikli zaman için her türlü sosyal olanaklar devlet tarafından seferber edilmelidir.

Geçici iş ilişkisi adı altında özel istihdam büroları, kadın işçileri patronlara kadın emeğini istedikleri gün ve saatler içinde kiralayabilme olanağı sağlayacak. Bu da kadınları farklı günlerde, farklı saatlerde işe çağrılan köleler haline dönüştürecek. Hizmet, gıda ve tekstil gibi düzensiz çalışmanın söz konusu olduğu sektörlerde yoğunlaşan kadın emeğini tamamen köleleştirecek geçici iş ilişkisi kabul edilemez. Özel istihdam büroları kapatılmalı, kadınların tam zamanlı ve güvenceli çalışma hakkı yasalarla garanti altına alınmalıdır. Nitekim insan türünün devam etmesi yalnız kadınların sorunu değildir. 

Kadınlık çocuk doğurmayı ve emzirmeyi de içeren bir cinsiyettir kuşkusuz, bunu reddecek halimiz yok. Fakat bu doğal gerçekliğin onun hak kaybına uğramasına yol açması bir yana oldukça emek isteyen bu süreçte kadın açından kolaylaştırıcı düzenlemeler yapılmalıdır. Devlet insanın üreme ve türün devamının sağlıklı bir şekilde sağlanmasını güvence altına almalıdır.